Erkekler, ciltteki bu tür kırışıklıkları    'olgunluk işareti' sayıp kendilerini teselli edebilseler de aynı şeyi bayanlar için söylemek mümkün değil. Çünkü kadın

&bull Güzellik demek,

&bull Cazibe demek,

&bull Pırıl pırıl bir yüz, ışıl ışıl bir göz demek;

Kadın, her daim gençve güzel olmak zorunda; Bu özlem onun doğasında var;

İşte bu yüzden, kırk yaşından sonra aynanın karşısına geçmek kabus olur kimilerine. Kimileri bulunduğu ortamda herkes yüzündeki kırışıklara bakıyor sanarak depresyona girer;

Kimileri milyonlar ödeyerek cerrahın masasına yönelir. Hepsinin üzüntü ve telaşı aynıdır. Aman bu kırışıklıklarım son bulsun; Güzelliğim yok olmasın;

Güzellik ve gençgörünüm konusu artık erkeklerin de ilgi alanı olmaya başladı. Son zamanlarda 'metroseksüel  erkek' adıyla çizilen erkek imajının, sık sık ve değişik platformlarda işlenmeye başlanması, aslında yeni değildi. Yıllar öncesinden başlayan ve estetik rönesans olarak adlandırılan bir çalışmaydı.

Çünkü güzellik demek (kadın için erkek için fark etmiyor)  pırıl pırıl bir yüz, duru ve nemli bir cilt, sağlıklı bir vücut değil mi? İyi de bu kırışıklıklar nasıl oluşur?

Yaşlanmak kaçınılmaz mı?

Biliyoruz ki kırışıklıklar yaşlanmayla birlikte oluşuyor. Yeni doğmuş mini mini bir bebeğin yüzü nasıl henüz süt kokuyorsa on sekiz yaşındaki bir gençkızın cildi nasıl pırıl pırıl ve duru ise elli yaşındaki bir kadının da cildi de ister istemez elli yaşın verdiği olgunluğu sergileyecektir.

Aslında bu doğanın yapısında olan son derece normal bir gelişmedir. Yani yaşlanma doğanın kaçınılmaz gerçeğidir. Ancak aynı boy yaş ve kilodaki iki kişiden birinde kırışıklıklar neden az iken, birinde çok diye sorulabilir. Bunun birçok sebebi vardır. O yüzden dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam önemlidir.

Ama şu da bir gerçektir ki  yaşlanmak kaçınılmazdır. İnsan hücrelerden oluşan bir organizmadır ve hücreler zamanın akışıyla birlikte yaşlanırlar. Yeni doğmuş bir bebeğin hücreleri ile yaşlı hücreleri yan yana getirip mikroskopta incelediğinizde şaşırır kalırsınız. Gençhücre pırıl pırıl iken yaşlı hücre her bakımdan deforme olmuştur.

Aynı deforme vücudumuzun dış dünya ile irtibatını sağlayan derimizde de oluşacaktır. Ama biz nedense yaşlanmayı kabullenemiyoruz. Hatta yaşlanmamak için tıp yeni bir pencere aralamaya çalışıyor: 'Antiaging'  yani yaşlanmaya karşı koyma.

Ama şu gerçeği asla unutmamak lazım. İnsan tepeden tırnağa kadar canlı bir organizma ve bu organizma yaklaşık 50 trilyon hücreden meydana gelmiştir. Hücreler de bir dünyadır ve onlar da zamanla bölünüp çoğalırken yaşadığımız hayatın izlerini taşıyacaklardır.

Örneğin, sigara içen bir insanın hücreleri ile içmeyen birinin hücreleri elbette farklı olacaktır. Bu kişilerin derilerinin durumu da farklı olacaktır. Önce şu 'deri' denilen vücut örtüsüne bir bakalım.

İnsan derisi nedir?

Olgun yaşlarda bir kimsenin vücudu matematiksel ölçülerle kıyaslandığında yaklaşık 2.5 m2`lik alanı kaplıyor. Derimiz bunun 1.2`sini oluşturuyor.

Derimiz gerçekten ince bir tabaka hâlinde tüm vücudu kaplıyor. Yüzey olarak vücudun yarısına eşit iken, ağırlığını, tüm vücut ağırlığıyla karşılaştığınızda % 15`ini ancak oluşturuyor.

Ama yine de vücutta hiçbir organ tek başına bu kadar ağırlığa sahip değil. Dolayısıyla derimizi tek başına ele alırsak 'Vücudun en ağır organı deridir.' diyebiliriz. Tıp dünyası  deriyi iki bölümde inceliyor.

Birincisi, bizim temas ettiğimiz üstteki kısım. Buna 'Epidermis' diyorlar. Çoğunlukla ölü deri dokusundan oluşur.

İkincisi ise asıl deri özelliğini taşıyan dokular ki kıl kökleri buradadır. Buna da 'dermis' diyoruz. 

Deri deyip  geçilir mi?

İnsanı derisiz hayal edebilir miyiz? Asla; Deri aslında insan vücudunu saran mükemmel bir zırhtır. Bu zırh, yumuşacık dokusundan hiçbeklenmeyecek kadar sağlam ve koruyucu, aynı zamanda çok rahat bir şekilde hareket etmemizi sağlayacak kadar  da  esnektir. Derideki bu sağlamlık ve esneklik olmasaydı insan rahat yaşayamazdı. 

Deri, mikroskopta incelendiğinde, akıllara durgunluk verecek muazzam bir fabrika gibi çalıştığı görülür.

Deride neler vardır neler; Temas algılayıcı sinirler; Dolaşım ve boşaltım kanalları; Havalandırma sistemleri; sıcaklık ve nem ayarlayıcıları, termostatik düzen;  

Deri, vücuda dışarıdan gelecek, (soğuk, sıcak, ışık, çarpma vb.) her türlü etkene karşı korur. Sinir sistemine bağlı olarak vücudun en uçnoktalarına kadar uzanan ve bizim hissetmemiz, üşümemiz, ısınmamız, dokunmamız gibi algılamalarımızı sağlayan sinir uçlarını muhafaza eder. 

Deri aynı zamanda bağışıklık sisteminin üyesidir ve vücudun bağışıklık sistemini dengede tutmaya da gayret eder. Özellikle yazları güneş ışınları arasında bulunan ultraviole ışınlarına karşı korur.

Vücudun sıvı dengesini düzenlemesine yardımcı olur. Ter bezlerinin çalışmasıyla, vücudun boşaltım sistemine yardımcı olur. Terlemeyle vücuda termostat görevi sağlar. Vücudu doğal sıcaklığında tutmaya  çalışır. Sıcaklarda terlememiz, aslında vücut hararetini soğutmaya yönelik bir gelişmedir. Vücudu rahatlatır.

Neden deride kırışıklıklar olur?

Derideki kırışıklıkların yaşlanmayla elbette alakası vardır. Ancak 40-50`li yaşlardan önce oluşan kırışıklıkların sebebi yaşlanmadan ziyade dengeli ve sağlıklı beslenmeyle alakalıdır.

Kişideki genetik yapının da rolü unutulmamalıdır. Kimi ailelerde anneanne ve babaannelerin yüzleri pırıl pırıldır. Bu tür ailelıerin çocukları da eğer, onların yaşadığı gibi bir hayat  sürerse mümkündür ki onlar gibi cilde sahip olacaklardır. Ancak: 

&bull Bir insan, eğer güneş ışığına karşı gerektiği kadar cildini koruyamamışsa, 

&bull Sigara içiyorsa,

&bull Güzelliğin bir parçası diye lanse edilen makyaj malzemeleri kullanıyorsa, 

&bull Kozmetik ürünlere dönük rastgele kişisel bakım uygulaması yapıyorsa, 

&bull Rastgele bir rejim uyguluyorsa, 

&bull Bütün bunlar derinin o muhteşem yapısını bozmaya ve onu deforme etmeye yönelik uygulamalardır.

Cilde zarar veren şeyler 

&bull Fazla şeker ve çikolata yemenin her ne kadar cilde zarar verdiği bilimsel olarak kanıtlanmamışsa da bunların fazlalığı cilt sağlığını koruma açısından iyi sayılmaz. Bunun yerine vitamin ve mineral bulunan yiyecekler daha sağlıklıdır,

&bull Kişisel cilt bakımında bilinçli olmak gerekir. Vücudu, aşırıgüneşten, cereyandan korumamak, kirli bırakmak, sıcak-soğuk ortama ani geçişler yapmak cildi ister istemez yıpratır,

&bull Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerini bilinçsizce tüketmek de cildin deformasyonunu hızlandıran önemli etkenlerdendir. Bu bakımdan, nemlendiricileri cildin ihtiyacı olan bölgelere yeteri miktarda sürmek gerekir, 

&bull Burun ve çene bölgeleri, yağ bezleri açısından hayli zengin olduğu için buralara fazla nemlendirici sürmemek gerekir. Ayrıca bakım ürünü alırken, cilt tipi iyi bilinmelidir,

&bull   Stres kiminde baş ağrısı yapar, kiminde alerjik reaksiyonlar gösterir. Bu da cildi etkileyen sebepler arasındadır,

&bull Sivilce ve isilik gibi, durumlarda cildin o bölgelerini fazla kurcalamak da ciltteki enfeksiyonu arttıracaktır,

&bull Gündüz kullanılan kişisel bakım ürünlerni ve makyajı temizlemeden yatmak, cildin zaten makyaj sebebiyle gün boyu hava alamamasını gece de sürdürmek demektir. Bu da cildin deformasyonu için ciddi bir etkendir,

&bull Sigara ve alkol kullanımının cilde vereceği zarar yukarıda sayılanların  toplam zararından daha fazladır.

Bunlar ikisi de vitamin ve mineral bakımından vücudu zayıf düşürür. Alkol vücuttaki oksijen ve C vitaminini yakarak, cildin yeni ve sağlıklı hücreler üretebilmesi için ihtiyaçduyduğu amino asitleri yok eder. Böylece cildin  nefes alması son derece zorlaşır. Sigara da aynı etkileri yapar.

Kırışıklığa karşı çözüm arayışları

Uzmanlar, yaşlılık işareti sayılan ciltteki kırışıklıklara da çare bulmak için çalışıyorlar. Ancak bu tür çalışmaların şimdilik birer ümit vermekten ileri  gitmediğini bilmek gerekiyor. Örneğin kimi uzmanlar  

Dönüşümlü güzellik adı altında baldırlardan, kalça, karın ve kollardan çektirilen vücut yağının, yine kişinin kendi bedeninde yeniden kullanılması ile kırışıklıklara çözüm arıyor. Burada amaç, sentetik  olarak üretilen ve vücuda verilen yabancı kolajenlere kimi zaman gösterdiği gibi vücudun karşı reaksiyonunu ortadan kaldırmaktır. Ama henüz bilimselliği ispat edilmemiştir.

Yine kolajen üretimine yardımcı olarak vücudun gençve zinde kalmasını sağlamaya yönelik bitkisel kremler üretilmiştir. Şöyle ki ciltteki proteinin yarısından fazlası kolajenden oluşuyor. Kolajen cildin nem oranını % 60`dan fazla düzenliyor. Böyle olunca da cilt hem taze, hem gençkalıyor.

Yaş ilerledikçe vücudun bütün organizmalarında  bir yavaşlama söz konusu olduğu gibi, kolajen üretiminde de bir yavaşlama başlıyor. Bu durumda cildimiz esnekliğini ve yumuşaklığını kaybediyor. Bunun sonucunda da kırışıklıklar ortaya çıkıyor. 

Ancak kolajen için, kozmetik ürünlerden yarar beklense de  bugüne kadar bu konuda herhangi bir bilimsel sonuçelde edilebilmiş değildir.

Bu ihtiyacı estetik cerrahi uzmanları belirli zamanlarda gerçekleştirdikleri minik estetik operasyonlarla, vücuttaki eksilen kolajenin yenilenmesini sağlayarak gidermeye çalışıyordu.

Ancak bu konuda geleneksel tıp, çok sınırlı sayıda kişiye çok sınırlı sayıda operasyon geçekleştirebiliyordu. Bu da kırışıklığa bir çözüm sayılamazdı. Çünkü kolajen, yalnız başına cilde uygulandığı zaman üst tabakadan ihtiyacı olan alt tabakaya geçemiyordu. 

En üstteki ölü tabaka temizleniyor ve ortaya yeni bir temiz tabaka çıkıyordu. Böylece bir süre daha cildimiz güneş ışınları ya da herhangi bir sıcak-soğuk etkisine karşı daha dayanıklı oluyordu.

Ama nereye kadar? Dolayısıyla kırışıklığa en etkin çözüm  ne olabilirdi?

Kırışıklığa karşı akupunktur tedavisi 

Biliyorsunuz, kök hücreler hayatın temel taşlarını oluşturur. Bunlar ikiye ayrılır: 

1- Embrioner kök hücreler.

2- Olgun kök hücreler. 

Canlıda bütün doku ve organlar embrioner kök hücrelerden gelişir.  Kas, sinir, kemik yapısı, göz, böbrek vb. gibi...

Olgun kök hücrelerden de kendi olgun kök hücreleri oluşur. Sinir olgun kök hücresinden sinir, deri olgun hücresinden deri, kas olgun hücresinden kas oluştuğu gibi.

İnsanlar yaşlandıkça kök hücrelerin sayısı ve fonksiyonlarında azalma olur. Vücutta bakım ve tedavi yavaşlar. Yaşlanma bütün doku ve organlarda olmakla birlikte cilde de kırışıklık şeklinde yansımaktadır. 

Akupunkturun bir özelliği de vücuttaki olgun kök hücrelerinin önceye nazaran daha hızlı  çoğalmasını yeni kök hücre sayısının önceye göre daha artmasını böylece vücudun bakım ve tedavinin daha çabuk oluşmasını, vücudun zindeleşmesi ve gençleşmesini sağlamasıdır. Bu sayede, diğer organlardaki iyileştirmenin de yansımasıyla ciltteki kırışıklıkları da azaltma özelliğine sahiptir. 

İlerdeki yıllarda yapılacak bilimsel araştırmaların, özellikle kalp hastalıklarında, felçlilerde, romatizmal hastalıklarda, karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarında, kan sistemi, alerjik bağışıklık sistemi ve enzim fazlalığı veya noksanlığına bağlı hastalıklarda (asgari 55 bin çeşit enzim), nörolojik hastalıklarda [mesela Kardiomiyopatiler, Multiple Skleroz, Alzheimer, Metabolik sendromlar, Nörojen Kas Atrofileri (Amiotrofik lateral skleroz, Juvenil spinal muskuler atrofi, Periferik Nöropatiler, Guillain-Barre Sendromu, Peroneal Kas atrofisi vb.) Kas Lifleri Hastalıkları (Kas distrofileri, iltihabi miyopatiler, miyotonik miyopatiler vb.) Nöromuskuler Kavşak Hastalıkları (Myasthenia Gravis gibi),] akupunktur tedavisiyle vücutta var olan kök hücrelerinin yenilenmesinde tahminlerin ötesinde faydalanılacağı kanaatindeyiz.

Vücudumuzda 'çi' adını verdiğimiz bir hayat enerjisi var olduğunu söylemiş ve bu enerji akışının gece gündüz sürekli olduğunu, bu akışta aksamalar ya da düzensizlikler olduğunda rahatsızlıklar meydana geldiğini söylemeye çalışmıştık. 

Dolayısıyla akupunktur, vücutta var olan enerji akışındaki aksaklıkları gidermenin en etkin yöntemidir.

Akupunktur vücudu bir bütün olarak ele alır. Vücudun zaman içersinde içve  dış  etkenlerle deforme olan tüm organlarını, bir bütün olarak uyarır. Harekete geçirir. Dolayısıyla içve dış organlar bir bütün olarak güçkazanır. 

Vücut zaten nerede hangi organda neye ihtiyaçolduğunu bilmekte ama dengesindeki bozukluk sebebiyle otomatik  düzenlemeyi yapamamaktadır. 

Akupunktur denge sistemini düzenler. Dengesi yerine gelen vücut otomatikman kendi bakım ve tedavisini gerçekleştirmeye başlar.

Protein mi lazım üretir kolajen doku mu lazım üretir ne gerekiyorsa üretir. Kan dolaşımını hızlandırır, temiz kan akışının vücudun en uçnoktalarına kadar sağlıklı ulaşımını sağlar.

Örneğin ağrı ilaçları, sinir ilaçları, tansiyon ilaçları vs. yan etki olarak vücudun kırışıklaşmasına sebep olmaktadır. Çünkü o bölgelerdeki kolajen yapıyı etkilemektedirler.

Akupunktur tedavisiyle tansiyon düzeldiğinde kişi ilacı almaz veya daha az alırsa, migreni geçtiğinde ağrı kesici almazsa, stresi düzene girdiğinde sinir ilacı almazsa veya daha az alırsa böylece ilaçtan kaynaklanan etkiden de kurtulmuş olacaktır. O  zaman o bölgelere temiz kan gitmesini sağlayacaktır.

Hem bu tür rahatsızlıklar iyileşecek ve ortadan kalkacak, hem de ilaçkullanımı son bulacak ve vücut ilacın yan etkisinden kurtulmuş olacaktır.

Vücudun tüm bölgeleri kendi kendine bakım ve tedaviye geçeceğinden yüzlerdeki kırışıklıklar da akupunktur tedavisiyle çok azalacak veya geçecektir. 

Yine derinin görevlerinden biri de vücudun bağışıklık sistemine ve boşaltım görevine de yardımcı olmasıydı.

Peki ana boşaltım sistemi çok iyi çalışırsa deriye yük binmezse cildimiz daha az yıpranmış olmaz mı?

Kabızlık çekmeyen ve idrar sorunu yaşamayan bir kimsenin derisine de ek yük düşmez. Akupunktur boşaltım sistemlerini oldukça iyi çalıştırır. Böylece deriye ek boşaltım yükü bindirmemiş olur. Bu da kırışıklığa engel olur.

Yine akupunktur, karaciğer, böbrek, salgı sistemi ve boşaltım sistemleri gibi birçok sistemin düzenli çalışmasını sağlar. Vücut dışarı atılması gereken toksik maddeleri atmak için deriye fazla ihtiyaçduymaz. 

Böylece derimizdeki yıpranma ve kırışıklık en aza iner. Ayrıca akupunktur tedavisi sayesinde, bakım ve tedavi düzenine geçtiği için de oldukça yüz güldürücü sonuçlar elde edilir. 

Örneğin sırt ağrısı, omuz ağrısı, kronik yorgunluk sendromu, gaz, şişkinlik, karaciğer yağlanması, migren, stres,  tansiyon, kalp rahatsızlığı, sancılı adet, romatoid artrit, kolitis ülseroza, uyku apnesi, MS, gibi rahatsızlıklardan dolayı akupunktur tedavisine gelen kimseler, bu rahatsızlıklarından yüz güldürücü sonuçlar elde ederken, yüzlerindeki cilt kırışıklıklarının  da önemli derecede ortadan kalktığını yüzlerinin parlak ve gençgörünmeye başladığını da fark etmişlerdir.

Çünkü akupunktur, doğuştan itibaren vücutta var olan enerji akışındaki aksaklıkları gidermede oldukça etkilidir. Akupunktur zaten vücudu bir bütün olarak ele alır. Vücudun zaman içerisinde içve dış etkenlerle deforme olan tüm organlarını, bir bütün olarak uyarır, harekete geçirir. Burada bütün detaylarını anlatmamız mümkün değil ama özetlersek, vücuda protein mi lazım, kolajen doku mu lazım, kan dolaşımı mı hızlanmalı, tüm bu konularda vücudu uyarmakta ve harekete geçmesini sağlamaktadır.

Böylece vücudun otomatik bakım ve tedavi düzenine geçmesi sayesinde diğer rahatsızlıklardan netice alındığı gibi, ciltlerdeki kırışıklıklar da önemli ölçüde azalmakta ve hiçbir yan etki yaşanmadan, yüz güldürücü harika sonuçlar elde edilmektedir.