`height=

Okullar 6 eylülde açıldı ve yüz yüze eğitimde iki hafta geride kaldı. Okullardaki öğrenciler, öğretmenler ve ebeveynler sürece uyum sağlama konusunda her geçen gün daha iyi bir performans sergiliyorlar. İlk günlerin bilinmezlikleri, panik havası, soru işaretleri geride kalıyor artık. Şimdi tek endişe, vaka sayılarındaki artışa paralel olarak okulların yeniden uzaktan eğitime geçme ihtimali. 

Okullarda bir çok iş, hizmet birlikte yürür. Birbirini etkileyen bir çok iş kolu vardır okullarda. Servisler, yemek hizmetleri, kantinler, temizlik, güvenlik, kırtasiye vb. bir çok iş kolu okulların yüz yüze eğitim vermesi halinde ayakta kalabilir. Okulların yeniden uzaktan eğitime geçme ihtimali bile bu sektörleri derinden sarsabilir. Zaten iki yıldır yeterince zor günler geçirdiler. Yüzlerce servis sahibi işini bıraktı. Bu günlerde bir çok okul, servis aracı ve servis şoförü bulmakta sıkıntı yaşıyor. 

Şu ana kadar Milli Eğitim Bakanlığının yüz yüze eğitimden yana sergilemiş olduğu kararlı tutum çok yerinde bulunmaktadır. Belirsizlik, kararsızlık eğitim- öğretimi, ebeveynleri, öğretmenleri, okul yönetimlerini ve okula yardımcı olan sektörleri çok olumsuz etkilemektedir. Toplum olarak salgın kurallarına hep birlikte uyarsak okulların açık kalmasını ve öğrencilerin yeniden eğitimden mahrum kalmalarını engellemiş oluruz. O yüzden herkese ciddi sorumluluk düşmektedir. Aşılanma konusunda titiz davranmalı ve Covid-19 ile ilgili yetkililerin önerilerine uyma konusunda çaba göstermeliyiz.

Eğitim, öğretim açısından çocuklarımız son iki yıldır gerçekten çok ciddi bir kayıp yaşadılar. Yaşanan bu kaybın faturasını ileride çok daha ağır bir şekilde ödeyeceğimizden emin olabilirsiniz. O yüzden yeni kayıpların yaşanmaması için okulların, üniversitelerin açık kalması ve yüz yüze eğitime devam etmesi hayati öneme sahiptir.

Bu gerçeği dile getirdikten sonra, iki yıldır okullarından mahrum kalan öğrencilerimizin yüz yüze eğitime başlamasıyla birlikte nelerle karşılaştığımızı, yüz yüze eğitimde geride kalan iki hafta içinde yapmış olduğumuz gözlemlerin sonuçlarını ve öğretmen arkadaşlarımızın şahit olduklarını dile getirmeye çalışacağım.

Çocukların uzaktan eğitim sürecinde çok zorlandıklarını, sıkıldıklarını biliyorduk. Özellikle ortaokul ve lise erkek  öğrencilerin bilgisayar oyunları yüzünden derslere yeterince dikkatlerini veremediklerini de biliyorduk. 

Fakat yüz yüze eğitime geçtiğimiz şu iki hafta içerisinde gördük ki yaşanan kayıplar ve öğrenme boşlukları zannedilenin çok daha üzerinde.

Sene başında yapılan hazırbulunuşluk sınavları gösterdi ki öğrencilerin büyük bir kısmı en az bir yıl geriden geliyorlar. Dördüncü sınıf öğrencisi, üçüncü sınıf hatta ikinci sınıf düzeyinde okuma, yazma ve matematik becerisine sahip. Altıncı sınıf öğrencisi, dördüncü sınıf düzeyinde kalmış gözüküyor. Akademik kayıplar yine nispeten kolayca halledilecek bir mesele gibi duruyor. Asıl mesele davranışlarda, sorumluluklarda, alışkanlıklarda yaşanan kayıplarda.

Yapmış olduğumuz gözlemlerde çocuklarla ilgili öne çıkan bazı sorunları şöyle sıralayabiliriz.

  • Teneffüslerde, serbest zamanlarda oyun kurma becerilerini kaybetmişler. Birlikte oyun kurma ve oynama becerileri ciddi oranda kaybolmuş.
  • Yürümeyi, merdiven çıkmayı, koşmayı  unutmuşlar. Fiziksel becerilerde çok ciddi bir gerileme söz konusu. Sürekli bir yerlere çarpıyorlar. Bir hafta içinde elini, parmağını inciten, başını bir yerlere çarpan, koşarken çarpışan o kadar öğrenci oldu ki.
  • Sınıfta, sırada düzgünce oturmayı unutmuşlar. Sürekli kaykılarak oturuyorlar. 
  • Düzgün cümle kurmayı, düzgünce konuşmayı unutmuşlar, çok fazla argo kullanmaya başlamışlar.
  • Hala sınıflarda sanki uzaktan eğitimdeymiş gibi davranan çok fazla öğrenci olduğu dile getiriliyor. Yüz yüze eğitime başladıklarının tam olarak idrakinde olmayan bir hayli öğrencinin varlığından söz ediliyor.
  • Yazı yazmayı unutmuşlar, yazılar çok bozulmuş. Ayrıca yazmaya karşı çok isteksizler ve birkaçsatır yazıyı yazıncaya kadar canları çıkıyor.
  • Sınıf kuralları tamamen unutulmuş. Parmak kaldırma, söz hakkı isteme, dinleme, yerinde oturma vb. davranışlar genelde unutulmuş. Aklına gelen ne ise o şekilde konuşan, davranış sergileyen çocukların fazlalığı dikkat çekiyor.
  • Çocuklarda laubalilik ve gevezelik artmış. Arkadaşlarıyla, büyükleriyle konuşurken çok ciddiyetsiz konuşmaya başlamışlar. Toplum içinde uyulması gereken görgü ve nezaket kurallarına dikkat çok azalmış.
  • Kitap okuma, ders çalışma, ödev yapma isteğinde ciddi düşüşler olmuş.

Bazılarının içinden 'sanki daha önce öğrencilerimizin durumu çok mu iyiydi ki kayıplar bu denli büyük olsun*' düşüncesi geçebilir. Evet, daha önce öğrencilerimizin durumları şu anki durumdan çok çok iyiydi. Elbette durumu iyi olmayan öğrenciler de yok değildi, ama onların  oranı çok azdı. Şimdi ise durumu iyi olan öğrencinin oranı azınlıkta kalıyor desem abartmış olmam.

Elbette her konuda olumsuzluklar yaşanmıyor bu süreçte. Okula karşı sevgi artmış. Öğrenciler, arkadaşlarını, öğretmenlerini, okul ortamını, kantini, oyun oynamayı, dersleri çok özlemişler ve çok mutlu geliyorlar. Şimdilik sınavlar, ölçme değerlendirme faaliyetleri henüz başlamadığı için çocukların kaygı düzeyi oldukça düşük düzeyde. O yüzden de okula çok isteyerek geliyorlar.

`height=

Çocukların okullarına isteyerek ve mutlu bir şekilde gelmeleri çok büyük bir fırsat. Bu fırsat çok iyi değerlendirilmedir. Tamamen eski, geleneksel eğitim günlerine dönersek kısa bir süre sonra yeniden çocuklar mutsuz günlere dönebilirler. O yüzden karşımızda yeni bir kuşağın olduğunu ve yeni yaklaşımlarla eğitim, öğretim sürecinin yürütülmesi gerektiğini unutmamalıyız. Yeni dönemde kısmen online eğitim sisteminin yararlı uygulamalarına kısmen de yüz yüze eğitimin avantajlı uygulamalarına yer vererek karma bir eğitim sistemi denemeliyiz. Karşımızda dijital çağa gözlerini açmış bir nesil olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız.