Zaman mı hızlı yoksa biz mi bunu son zamanlarda ciddi ciddi sorgulamaya başladım artık. Ya beynimiz artık normalden fazla çalıyor ve biz de beynimize nispetle her şeyin çok hızlı ilerlemişini istiyoruz ya da gerçekten zaman çok hızlı ilerliyor;  

Mesela ben geçenlerde çoğumuzun yaptığı gibi internetten bir sipariş verdim, günlerdir gelmiyor; Günlerdir dediğim sadece bir hafta! Ama bu bir hafta sanki bir yıl gibi geliyor. İçimden kızıyorum nerede kaldı bu sipariş, bu kadar uzar mı? İyi de ben 90`ların genciyim bizim zamanımızda mektup vardı. Mektuplaşırdık, bir mektubun karşı tarafa gitmesi en az bir hafta, oradan gelmesi bir hafta nereden bakarsanız yollaması, karşının alıp okuması, cevabın gelmesi en az yirmi gün; Biz o sıralar acaba çok mu sabırlıydık ya da hayatın bize sunduğu şartlara uyum mu sağlıyorduk? Hem katlanıyorduk hem de uyum sağlıyorduk çünkü başka bir seçenek yoktu elimizde fakat her şey yolunda gidiyordu.

Şimdiyse hız var evet fakat kimse pek memnun değil, sabırlar tükendi artık. Bir şeylerin anında olmasını isteyerek aslında kendimizi yıpratıyoruz; Zaman hızlı evet ama biz de en az onun kadar hızlandık. 

Ve bu hafta sonu bir tiyatro daha var! Sezon açıldı malum ve tabi sosyal mesafeye dikkat ediliyor her salonda. Bir koltuk boş, bir koltuk dolu. Oyunun adı Her Şey Yolundaymış Gibi. Ü çkısa oyundan oluşan oyun Mecidiyeköy Stüdyo Sahnede oynanacak. Tiyatroya gitmek beni mutlu eden şeylerden biri. Sinema mı tiyatro mu deseler kesinlikle tiyatro derim. Edebi anlamda da bir derinliği var ki tiyatro sinemanın dedesidir zaten. İnsanlar bundan yüzyıllar önce de derdini, beklentisini, kavgasını, hayata dair bakış açısını şimdi turist olarak gidip gezdiğimiz devasa tiyatro sahnelerinde sergiliyorlardı. 

Özellikle Shakespeare oyunları gerçekten olağanüstü. Shakespeare okuduğum zaman dilim dahi değişiyor, zaten onun yazdıkları bir çeşit sahne şiiri niteliğinde; Ve her bir oyunu zekâ ürünü. Oyunlarının sadece entrika ve komedi olduğu konuşulur genelde yüzeysel olarak fakat okuduğunuzda o satırlarında altına ince ince işlenmiş esprileri kaçırmanız olasıdır çünkü dedim ya her biri zekâ ürünü. Bir role kızarken bir anda kahkahayı patlatıverirsiniz. Önümüzdeki günlerde bir de Shakespeare oyununa gideceğim, onu da buradan paylaşırım sizlerle. Şunu söylemek isterim ki oyunu izlemekle kalmamalı mutlaka okumalı da. Özellikle Shakespeare oyunlarında ego ve egonun, kibrin insanları ne hale getirdiğini görüyorsunuz. Yüz yıllar öncesi için bu adam gerçekten çok cesurmuş. Böyle olmasaydı bugün hala konuşuluyor olmazdı. 

Onu okuyun ve izleyin.