Erkekler göbekli olmayı, 'balkonsuz ev mi olur?' gibi esprilerle geçiştiriyorlarsa da bayanlar için fazla kilo nerdeyse yüz kızartıcı bir suçgibi algılanır oldu.

Aslında burada iki yanlışlık birden yapılıyor.

Birincisi bayanlara fazla haksızlık ediliyor. Hem de kendi hemcinsleri tarafından. Fazla kilolu olmak ayıp değil, günah değil. Ya ne? Sadece bir sağlık sorunu; Tıpkı romatizma gibi, şeker hastalığı gibi, ülser gibi bir rahatsızlık fazla kilolu olmak;

İkincisi ise şişmanlık sağlık sorunu ise, tedavi olup zayıflamak da, sağlıklı olmanın bir gereği, olmazsa olmazıdır. Yoksa zayıflamak fizik güzelliği için, vücudun aksesuarı için, karşıya hoş görünmek için değil.

Demek ki, şişmanlık bir kusur değil, bir rahatsızlık. Örneğin şeker hastası olan nasıl ayıplanamazsa şişman olan da ayıplanmamalı. Kilolu kimseyi ayıplayan aslında kendi cahilliğinden dolayı kendisi ayıp işliyor demektir.

Zayıflamak isteyenler ne yapıyor?

Bu gerçeği tespit ettikten sonra bir gerçeği daha mercek altına alalım.

Dedik ki, şişmanlık bir rahatsızlık. Rahatsız olan insan ne yapar? Doktora gider ve tedavi olur. Yani tıpkı bir romatizması olanın, bir şeker hastası olanın doktora gittiği gibi; Şimdi aşırı kilo sebebiyle cerrahi operasyonlar da adeta moda oldu o da ayrı bir konu;

Peki şişman olanlar ne yapıyor?

-Şişmanlığın fazla yemekten meydana geldiğini sananlar yemekten içmekten vazgeçmeye çalışıyorlar.

-Kimi fayda göreceğini umduğu ilaçlara yöneliyor.

-Hareketsizlikten olduğunu zannedenler, jimnastik salonlarına koşuyorlar. Kimi kendine göre arada bir yürüyüşe çıkıyor. Kimi evine o kol bacak hareket ettiren aletler vs. alıyor. Kimi cerrahiye yöneliyor;

-Güzel görünüme engel olduğu kompleksine kapılanlar 'fitnes center' dedikleri, aslında Türkçesi 'zinde oluş' anlamına gelen, aletli masajlı salonlarda güya bu 'ayıp' tan kurtulmak için uğraşıyorlar.

-Kimi bu kiloyu nasıl zahmetsizce aldıysa aynı derecede zahmetsizce vermek için kolay ve sonuca hemen ulaştırdığını iddia eden diyetisyen doktor, zayıflama merkezi adındaki bazı kurum ve kuruluşlara gidiyor.

O yerlerin hakkını da yememek lazım hani. Ne de olsa kendilerine gelen insanları kısa sürede beş on kilo birden zayıflatıyorlar(!) Dikkat edin 'kısa sürede' diyoruz. Tabii tedavi bittikten sonra yine kısa sürede sünger gibi tekrar kilo aldıklarında duruma kendileri de şaşırıyorlar o başka...

Dolayısıyla herkes bu konuda kendine göre bir yol çiziyor. İhtiyaca göre de, insanlara hizmet sunan kurum ve kuruluşlar da çeşitli isim ve adlarda bu insanların taleplerini yerine getirmeye çalışıyorlar.

Peki bu neden böyle oluyor?

Şişmanlık tıbbi bir vaka ise, neden bunun tedavisi de tıbbi olarak ortaya konulmuyor? Ya da zayıflamak için tıbbın önerdiği farklı bir şey yok mu?

Zayıflamak öyle kolay mı?

Modern tıp bugün birçok konuda harikalar meydana getiriyor. Ama yine bir o kadar konuda da, maalesef henüz yetersiz kalmaya devam ediyor. Yine maalesef şişmanlık ve fazla kilonun tedavisi konusunda da modern tıp günümüzde genel olarak yetersiz kalmakta.

Dünyada ise tıpta çok gelişmiş olmasına rağmen ABD ve Almanya gibi ülkelerde şişmanlar gün geçtikçe çoğalmakta obezlik haline gelmektedir.

Demek ki tıbbın bu konuda ortaya 'ilaç' olarak koyabileceği bir olgusu yoktur.

Neden?

Zayıflamak komplike bir tedaviyi gerektirir

Baş ağrısına bir ilaçalırsın geçer. Ciğerde iltihap varsa beş iğne yaptırırsın iltihap kurur. Eee, bu mantıktan gidilirse bir balon gibi şişmiş vücudu birkaçiğne ile foss diye söndürmek mi gerek?

Bu ne biçim yaklaşım diyorsunuz. Şaşırdınız değil mi?

Peki zayıflamak için gelen insanın, iğne yapar gibi ilaçverir gibi iştahını kesmek ne demek oluyor. Aslında bu bir sağlık suçudur. İştah, insanın sağlıklı olup olmadığının bir belirtisidir. Onu ortadan kaldıramazsınız.

Şişman kişiyi koşturdunuz. Sonra ne olacak. Bu kişi ömür boyu koşacak mı?

Perhiz verdiniz? Bir ömür o perhize göre mi yaşayacak?

Yahu siz insanı sağlığına mı kavuşturuyorsunuz yoksa şişmanlığından dolayı hayatını mı kısıtlıyorsunuz? Buna bir karar verin önce.

Şunu hepimiz iyi bilmeliyiz ki her insan farklı bir dünyadır. Her insanın, kilo almasında kendine göre yüzlerce farklı sebep vardır. Genelde bunu kalıtım, hormonal dengesizlik, oburluk, dengesiz beslenme gibi kategorilere ayırmakla birlikte bu çok farklılığı iyi görmek gerekiyor.

Önce insan önce sağlık

Bütün bu anlattıklarımızdan yola çıkarak şunu söylemek istiyoruz. Demek ki zayıflama çok basit bir iş değil. Hele hele bilinen o belli merkezlerin yaptığı aksesuar türü hareketlerle vs. ortadan kaldırılacak kadar kolay ve ucuz hiçdeğil...

Gerçek anlamda zayıflamayı organize eden, zayıflama düzenleyen bir sağlık kuruluşu, çok ciddi bir sağlık kuruluşudur.

O kuruluş, sadece bir diyetisyen ya da doktor olarak değil bir psikolog, bir sosyal bilimci gibi de yaklaşmaya, onların hayatlarını çocukluğundan bugüne öğrenmeye, dününden bu güne kadar yaşadığı tüm hayatı artısıyla eksisiyle değişkenliğiyle değerlendirmeye ve her hastasına uzun soluklu tedavi ve beslenme alışkanlığı uygulamaya karar vermiş bir kuruluştur.

Bu kuruluş 'önce insan, önce sağlık' diyebilen bir kuruluş demektir.

Bugün kendisiyle bu kadar detaylı ilgilenildiğini ve uygun bir bütçeyle uzun soluklu böyle bir tedavi aldığını söyleyebilecek kaçşişman insanımız vardır?

Öyleyse herkes kendini bu konuda yeniden sorgulamalıdır. Şişmanlık komplike bir rahatsızlıktır. Bir günden bir güne oluşmamaktadır. Dolayısıyla tedavisi de bir günden bir güne değildir. En önemlisi de şişmanlığın tedavisinde standart metot, diyet vs. falan yoktur.

Ya ne vardır?

Şişmanlık bünyesel ve kalıtımsal bazı rahatsızlıklar haricinde ciddi bir beslenme alışkanlığı ve dengeli beslenme kültürüyle birebir alakalıdır.

İsterseniz bu kısmı da biraz açalım.

Beslenme bir kültürdür.

Beslenme kültürü nedir, nasıl olmalıdır?

Bu soruya cevap vermeden önce bir insan olarak kendimize birkaçabuk sabuk soru soralım. Örneğin

-Gece gündüz demeden sürekli uyumak istesek bunu başarabilir miyiz?

-Sabah akşam her vakit buldukça yere yatıp şınav çekmek istesek takatimiz yeter mi?

-Sürekli güneşe bakmak istesek gözümüz dayanır mı?

-Bir kilo tuzu bir günde yemek istesek yiyebilir miyiz?

Bunlara vereceğimiz cevap 'Hayır!' olacak.

Peki bu anlamsız örneklerin beslenmeyle ne alakası var?

Anlatalım;

Midemiz niçin var? Yiyecek ve içecekleri vücuda göndermek için. Niçin bunları vücuda gönderiyoruz? İçinde var olan protein, kalsiyum, vitamin, mineral, yağ, tuz vs. gibi maddelere vücudun ihtiyacı olduğu için.

Vücut bu maddeleri nasıl alıyor?

Önce midede sindirim başlıyor. Sonra on iki parmak bağırsağı dediğimiz bölgeden başlamak üzere maddeler ayrışıyor. Sonra, karaciğer, pankreas, safra kesesi, böbrek, karaciğer vs. ne kadar organ varsa hepsi kendine lazım olanı alıyor depoluyor. Vücudun ihtiyacı olduğu sürece de kullanıyor.

Şimdi düz bir mantıkla düşünmeye devam edelim.

Mideye sürekli yiyecek içecek gönderildiğinde, mide bu kadar besini ne yapar?

Ne yapacak, zavallı midenin dili yok ki aşağıdan bağırsın:

-Hop yeter be kardeşim!

O da 'bana ne ya!' diyecek, elinden geldiği kadar sindirip organlara sürekli gönderme yapacak. Her gelen gıdadaki proteini, yağı, kalsiyumu şunu bunu gönderecek. Peki karaciğer fazla yağı ne yapacak? Safra kesesi şekeri ne kadar dengeleyecek? Ne bileyim böbrek üreyi ne kadar süzecek?

Nihayet onlar da insan parçası.

Dolayısıyla vücut yavaş yavaş yağlanmaya, kilo almaya başlayacak.

Sonra ne olacak?

Sonra neler olmayacak ki? Tüm organların hepsi bir kere fazla mesaiye başlamış olacak. Kalp fazla çalışacak, böbrek fazla... Karaciğer fazla çalışacak, mide fazla...

Siz hiçotomobil alırken, modelinden sonra sorulan ilk soruyu biliyor musunuz?

Söyleyelim:

'-Kaçkilometrede?' diye sorarlar.

Ne demek istediğimizi anlamışsınızdır? Yani ne kadar çok yol kat etmiş. Araba ne kadar çalışmış? Dolayısıyla ne kadar fazla yıpranmış, onu merak ediyor alacak olan.

Peki aldığımız bir otomobilin fazla çalışmasına dikkat ederken, dünyaya bir kere gelmiş olan kendi vücudumuzun fazla çalışıp erken yıpranmasına, organların ömrünün azalmasına niye hiçaldırış etmiyoruz?

-Bilmiyorduk mu diyorsunuz?

Doğrudur. Haklısınız. Çünkü nedense bize ilkokulda top oynamayı, ip atlamayı, ortaokulda kurbağa bacağını, liselerde kalıplaşmış test çözmeyi öğretmekten başka ne yapılıyor ki? ABD`nin eğitim sisteminin bu konuda kendine hayrı olsaydı, onlar şişman olmazdı.

Hiçbeslenme kültüründen söz eden olmayınca nerden bileceğiz?

Neyse en azından siz konunun önemini şimdi öğrenmiş oldunuz. Fazla yemek insana hoş gelebilir ama vücudun ömrünü azaltır. Tıpkı otomobille çok dolaşmak güzeldir ama ya masrafları gibi. Ama otomobilin yenisini alma şansımız var.

Ya sağlığımızı...

Bu konuya devam edeceğiz;