İslâ m" ın şartlarından biri de malının zekatını vermektir. Ticaret malları ile altın, gümüş ve nakit paraların kırkta biri verilir. 

Zekâ t, temizlik ve üreyip çoğalmak manasınadır. Malın zekâ tını vermek kalan mala çok bereket getirir, zekâ t verenin malı gittikçe artar. Lâ kin bu faydayı elde etmek için zekâ tı gönül hoşluğu ile vermek lâ zımdır. İstemeyerek işlenen amel Allâ hü Teâ lâ " nın rızasına yakın ve makbul olmaz. 

Veli (Allah" ın sevgili bir kulu) olmak mal ve canı Allah yolunda feda etmeye bağlıdır. Cimri olan veli olamaz. Zekâ t cimrilik gibi kötü ahlâ ktan temizler. 

Allâ hü Teâ lâ , malını kendi rızası için verene ondan hayırlısını, canını ve fani vücudunu feda edene de ondan hayırlı olan ebedi hayatı ve cemal-i ilahiyyeyi görmeyi nasip eder. Kur" â n-ı Kerî m" de -mealen-: 'Allâ hü Teâ lâ " nın rızasına muvafık güzel ameller yapanlara ondan daha güzeli ve bir de ziyade var.' (Yunus suresi, Ayet 26)' buyurulmuştur. Buradaki ziyade Allah" ın cemalini görmek (rüyetullah) olarak tefsir edilmiştir.

Yine, Ayet-i celilede -mealen-: '; Hakkında sizi tasarrufa salahiyetli kıldığı şeylerden infak eyleyin.' (Hadid suresi, Ayet 7) buyurulmuştur. Yani halkın ellerinde olan mallar hakikatte Allâ hü Teâ lâ " nındır, halka emanet olarak vermiştir. Nisaba malik olan herkesin o maldan zekâ t ve sadaka vermesi lâ zımdır. 

Fetva kitaplarında okuma ve okutma ile meşgul olan ilim ehlinin zengin de olsa zekat almasının caiz olduğu yazılmıştır. (Tenvirul-ebsar ve Tefsir-i Semerkandi) Hadis-i şerifte: 'Kırk senelik nafakası da olsa ilim (din ilmi) talebesine zekâ t verilir.' buyurulmuştur

İsmail Hakkı Bursevi diyor ki: 'Burada ilimden maksat: Peygamberlerin ve evliyanın ilmi olan dini ilimlerdir. Yoksa yalnız felsefi ve akli ilimleri tahsil edenler değildir. (Hadis-i Erbain terc. ve şerh, İ. Hakkı Bursevi)