Resulullâh Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular:

'Zikrin hayırlısı hafi (gizli) olanı, rızkın hayırlısı da kafi (yetecek kadar) olanıdır.

  'Ü çşeyden gaflet -asıl- gaflettir:

Allahü Teala`yı zikretmeyerek gaflette kalmak.

İmsak ile güneşin doğması arasındaki vakti gafletle geçirmek.

Bir adamın borçlarını ihmal edip üst üste biriktirerek ödemekten aciz hâle düşmesi.

Resulullâh Efendimiz (s.a.v.), Hafaza meleklerinin duymadığı hafî zikrin, cehri (sesli) zikirden yetmiş kat faziletli olduğunu beyân edip şöyle buyururdu:

'Kıyamet günü olduğunda Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri hesâb için toplar. Hafaza melekleri, yazıp muhafaza ettikleri defterleri getirirler. Allâhü Teâlâ onlara:

'Bakınız, onun yazılmamış bir ameli kaldı mı?' buyurur. Melekler:

'Rabbimiz, bildiğimiz ve muhâfaza ettiğimiz amellerinden hiçbirini geri bırakmadık, hepsini noksansız yazdık' derler. Allâhü Teâlâ buyurur:

'Muhakkak onların -benim katımda saklı ve sizin bilmediğiniz- amelleri vardır. O amellerin mükâfâtını ancak ben veririm. O amel, zikr-i hafi (yani kalb ile zikir)dir.'

Resû lullah Efendimize (s.a.v.) sual ettiler:

'Hangi mescid en hayırlıdır?'

'Allâhü Teâlâ`nın en çok zikredildiği mescid' buyurdular.

'Hangi cenâze en hayırlıdır?'

'Allâhü Teâlâ`nın en çok zikredildiği cenaze' buyurdular.

'Hangi cihâd en hayırlıdır?'

'Allâhü Teâlâ`nın en çok zikredildiği cihad' buyurdular.

'Hangi mücahid en hayırlıdır?'

'Allâhü Teâlâ`yı en çok zikreden mücahid' buyurdular.

'Hangi gazi en hayırlıdır?'

'Allahü Teâlâ`yı en çok zikreden' buyurdular.

Bunun üzerine Hazret-i Ebubekir (r.a.) şöyle buyurdu:

'Allahü Teâlâ`yı zikredenler hayrın tamamını kazandılar.'(Şuabü`l-İmân)