Zilhicce ayında yol bulup da dünyanın her bir yerinden Hicaz’a akın eden Müslümanları Beytullah beyaz örtüsüyle karşılayıp “Belde-i Emin’e hoş geldin” der!

Beytullah Foto 2

Tavaf alanında (mataf) ilahi af pazarından hisse almak için Allah’ın evinde ard arda saf tutan hacı adayları Kâbetullah’ın, gönlü Allah korkusundan yufka gibi incelmiş imamının o demde tilâvet ettiği “Elhaccu eşhurun ma’lûmât(un) femen ferada fîhinne-lhacce felâ rafeśe velâ fusûka velâ cidâle fi-lhacc(i) vemâ tef’alû min ayrin ya’lemhu(A)llâh(u) vetezevvedû fe-inne ayra-zzâdi-ttakvâ vettekûni yâ uli-l-elbâb(i)” Bakara Sûresi’nin 197’inci âyet-i kerîmesiyle vecde ulaşır…

Sabah namazının ikinci rekâtında Kelâm-ı İlâhî, “Lâ taknatû min rahmetillah(i)/” Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz”e gelince Hakk’a yönelmiş bedenlere saf sular taşıyan pınarlar yerinde duramaz, bendini aşar, çağlar, taşar… Göz bebekleri, kirpiklerin üzerinde birikenleri taşıyamaz hale gelir. O demde imam efendi de cemaati gibi kıraatini hıçkırarak, yutkunarak tamamlar!

O günlerde; sayılı, malum hac günlerinde Beyt-i Atîk, kalpleri her daim “Allah” niyazında bulunan hacı adayları gibi ihrama bürünür; siyah libaslı “Allah’ın evi” beyaz bir elbise giyer, yarısı siyah; yarısı beyaz olur… Gelinlik misali kefen de beyazdır, ihram da, Hacım’ın nur içre nur sakalı da...

Beyaz, saflığın ve masumiyetin rengi; ilâhî affın remzidir. Arefe gününde Beytullah’ın elbisesi değişmezden önce birkaç günlüğüne Beytullah’ül-Haram’da böylesi yeni; beyaz bir sayfa açılır…

Beytullah Foto 1

Yeryüzünün muhtelif coğrafyalarından hac ibadetini yerine getirmek için kutlu topraklara gelen hacı adayları, Kâbetullah’ın örtüsünün değiştirilme sürecinin bir kısmına böylelikle tanıklık eder. Sabah namazını Beytullah’ta kılan hacı adayları daha sonra Arafat yoluna düşer, gönüllerinde tavaf alanına müteveccih bir pencere açılır. O esnada görevliler tarafından Kâbe’nin örtüsü besmele, hamdele ve salvale ile değiştirilir…

Hüccâc, Arafat’ta vakfe duasında kendine uzatılan ‘kadim beyt’in ipek örtüsünün ipleri misali habl-i ilâhîye; ‘Allah’ın ipi’ne sımsıkı sarılarak niyaza râm olur… Ümmet-i Muhammed’in felâhı; kendi ve ailesinin selâmeti için içten dualar eder, hücrelerine varıncaya kadar tüm vücudu duaya varır, adeta leşger-i duâ olur… İşte ol vakit, cümle Arafat sakininin tüm günahları bağışlanır, amel defterlerinde tıpkı Kâbe’nin yeni örtüsü gibi, tertemiz, pir ü pâk bir sayfa açılır!

Beytullah, Arafat, Müzdelife önemli ilâhî niyaz merkezleri olmakla birlikte amel defterinde beyaz, yepyeni bir sayfa açmak için illâ ki oralara gitmek; Rahmet Dağı’na çıkmak gerekmiyor. Netice itibarıyla hacca, Arafat’a, Cebel-i Rahme’ye çok az sayıda mümin ve mümine ulaşabiliyor… Efendimiz Aleyhisselâm’ın “Ettâibü mi’ne’z-zenbi kemen lâ zenbe lehû/Günahından tevbe eden o günahı hiç işlememiş gibidir” müjdesi ise her daim geçerli... İşitebilenler için her gece seher vakitlerinde aşağıdaki hadis-i şerifin hükmü cârî… Ne mutlu işitip gereğini ifa edebilenlere…

Ebû Hüreyre (r.anh) aktarıyor: “Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Gecenin üçte ikisi geçip de son üçte biri kaldığında yüceler yücesi olan Rabbimiz, dünyanın semasına iner ve: "Bana kim dua eder ki onun duasına icabet edeyim, benden kim ister ki dileğini vereyim, benden kim mağfiret diler ki onu bağışlayayım" buyurur.”

İbrahim Ethem Gören/10.06.2025 Yazı No: 673