Bu bağlamda İttifak gazetemizin nezdinde hazırladığımız Sanatkâr Portreleri yazı dizimizin dokuzuncu halkasının öznesinde ahşap ve sedef ustası Şehmus Okur var.

Osmanlı sanatında dini ve sivil mimaride ahşap tezyinatına ayrı bir önem verilmiştir. İslâm-Türk sanatlarında ahşap işlerindeki ustalık ilk bakışta cami kapılarında, minberlerde, sütun başlıklarında, rahlelerde ve Kur’an-ı Kerîm muhafazalarında kendini gösterir.
Osmanlı Cihan Devleti asırlarına tarihlenen pek çok ibadethanede, sanatkâr ecdadımızın gönül tezgâhından geçerek günümüze kadar uzanmış pek çok ahşap işi esere rastlamak mümkündür. Bazen bir Kur’ân-ı Kerîm muhafazası, bazen bir rahle, bazen bir vâiz kürsüsü, bazen de bir tespih olarak önümüze çıkan ahşap işleri, medeniyetin kadife görünüşlü demir süngerlerine ve olanca tahribata inat, her şeye rağmen mevcudiyetlerini sürdürmüştür.
Bir önceki paragrafta ifadesini bulan iki cümle, ahşabı hassas bir kuyumcu maharetiyle özenle işleyen sanatkârlar için geçerli…
Usta, Şehmus Usta…
Osmanlıda usta-çırak münasebetiyle kuşaktan kuşağa aktarılan ahşap sanatı günümüzde son temsilcilerinin ellerinde, avuçlarının içinde hayatiyetini devam ettiriyor. Ustalar sanatlarını kendilerinden sonra sürdürecek olan çırakları artık “gazete ilanlarıyla” arıyor! Biz de vakt-i merhûnunda bir gazetede ‘ilginç’ bir ilan gördük ve Tokyo Camii için sedefli vâiz kürsüsü üzerinde çalışan Şehmus Okur ustayı böylece bulduk!

Şehmus Okur: Oymayı bilmiyorsanız sedefi de yapamazsınız.
Dedesinden ahşap işlemede el alan Şehmus Okur, tamı tamına kırk üç yıldır ahşabın hoş kokusunu teneffüs ediyor. Aynı zamanda iyi bir ağaç oymacısı olan muhatabımız “Oymayı bilmiyorsanız sedefi de yapamazsınız.” Cümlesini kuruyor.
Şehmus Usta öznesinde ahşap olan tüm sanat ve zanaat dallarında eskilerin “aliyyü’l-âlâ Kerîm’ül-Mevlâ dedikleri tarzda eserler ortaya koyuyor. Yeniden yapmayı, tecdiden ihyayı (restorasyon ve konservasyon) tezyinatı, oymacılığı, sedefkârlığı ve kakmacılığı bu cümleye dahil edebiliriz.
Kem âletle kemâlât olmaz!
Şehmus Usta’nın atölyesine giren ahşap tabanlı tabii malzemeler bir müddet sonra rahle, sehpa, tesbih, duvar süslemesi, mücevher kutusu vs. suretinde dışarıya çıkıyor! Şehmus Usta “kem âletle kemâlât olmaz” fehvasınca ‘özelliği olan’ ve nadir bulunan malzemeleri tercih ediyor.

Dini mimarinin yanı sıra sivil mimaride de ahşap unsurları kullanarak birçok yapıya güzide sanat eserleri kazandırdığını müşahede ettiğimiz ustamız kündekâri, taklit kündekâri, oyma, kesme oyma ve kakma tekniklerini özenle tatbik ediyor. Sözün bu yerinde bir hüküm cümlesi kuralım: Şehmus Okur ahşap tezyinatının son ‘usta’ temsilcilerinden biri. Fatih Camii’nin cümle kapısı ile birlikte tüm kapılarının restorasyonu ve tezyinatı Şehmus Usta’ya ait. Mezkûr camiin sedef kürsüsünün ve şimşir kakma vaiz kürsüsünün restorasyonuna imza atmış.
Şehmus Usta’nın tezgâhından çıkan eserlerin ömrüne dair -periyodik bakımlarla birlikte- “evlâdiyelik” vasfını kullanabiliriz. Şehmus Okur “usta eğer lâyığı veçhiyle eksiksiz yaptıysa ve periyodik bakımları da ihmal edilmeden yapılırsa böyle bir ahşap eserin ömrü yüzyıllardan daha fazla olur.” diyerek ahşaba asırlık ömür biçiyor.
43 yıllık tecrübe
Yaptığı işlerde kendi geliştirdiği teknikleri özenle uygulayan sanatkâr yarım asra yaklaşan birikimiyle Edirnekâri, kündekâri, oyma ve kakma usulleriyle şimdiye kadar binlerce esere imza atmış. Okur’un tezgâhından çıkan eserlerin ülkemizin yanı sıra Japonya’dan Almanya’ya; Malezya’dan Fransa’ya; Kanada’dan Amerika’ya kadar oldukça geniş bir coğrafyadaki sanatseverlere ulaştığını belirtmemiz vâkıa mutabık olacaktır.

Okur, verdiği hizmeti tarihe bir vefâ borcu olarak görüyor ve dahi restorasyonu tarihe, sanata ve emeğe saygı olarak yorumluyor. Üzerinde çalıştığı eser eski bir ürün ise mevcut ‘iz’lerden yola çıkarak tezyinatın projesini aslına uygun olarak hazırlıyor. Yeni eserlerin üzerinde çalışırken mimar ve tezyinat ustalarıyla istişare ediyor. Okur’un birlikte çalışarak yetiştirdiği güçlü, emin ve ehil bir ekibi var.

Mârifet iltifâta tabidir
Şehmus Usta’nın eserleri eskilerin “mârifet iltifâta tabidir” sözünü tedâî ettiriyor. Şimdiye kadar herhangi bir sergiye katılmayan Şehmus Okur’a “sizi nasıl buluyorlar” dediğimizde verdiği cevap bir hayli ilginç oluyor: “Bulanlar aramıştı!” Sanatseverlerin birbirlerini haberdar etmesiyle tanınmış o.
Şehmus Usta’yı bulanlar, ahşaptaki marifetlerini dilden dile kulaktan kulağa aktararak çevrelerine anlatmışlar ve bu halka böylece ‘kendiliğinden’ büyümüş.

Tarihî ahşap eserlerin restorasyonuna göz nuru döküyor!
Şehmus Usta bir taraftan İstanbul’daki atölyesinde her nevi ahşabı “tezyin” ederken diğer taraftan da yeni eserler üzerinde çalışıyor ve dahi zamanın tahribatına maruz kalan tarihî ahşap eserlerin restorasyonuna göz nuru döküyor!
Kırk üç yıllık birikimin ardından şimdiki zamanda daha ziyade tarihi eserlerin restorasyonunu alanında yoğunlaşan Şehmus Usta yapacağı işin mahiyetine göre ahşabı özenle seçiyor.
Ustamızın restorasyonda kullandığı malzemelerin başında abanoz, şimşir, gül, meşe, tik, yılan, elma, kan, kelebek, armut, zebra, sedir, çam ve fıstık ağaçları gibi bazılarının isimlerine ancak ansiklopedilerde rastlanması mümkün ağaçlar bulunuyor. Okur, saydığımız ağaçları fildişi, sedef, mercan, kibrit-i ahmer, mamut dişi ve kaplumbağa kabuğu gibi ender bulunan malzemelerle ‘işliyor’. Okur ahşabı boyarken/verniklerken toprak boyaları, bitki yağları gibi tabii malzemeler kullanıyor ve bunları eskimez metodlarla elde ediyor. Tüm bu malzemeleri temin için dünyanın dört bir tarafını adımlıyor.
Şehmus Usta yaptığı işin mahiyetine muvafık düşecek âletleri ya kendi imal ediyor, ya da mevcut bir âleti, üzerinde çalıştığı projeye göre yeni baştan şekillendiriyor.

Ahşap işlerinin yanı sıra ud, kanun, saz, tambur, lut (Barok müziğinde kullanılan 12 telli bir saz) keman, kemençe ve bendir gibi müzik âletleri de imal eden Şehmus Usta’nın saydığımız aletlerden ‘ses alabilen’ iyi bir icracı olduğunu da unutmadan sözlerimize ekleyelim!

Şehmus Usta: Daha henüz işin başındayız!
Şehmus Usta için “duâyen sanatkâr” sıfatını rahatlıkla kullanabiliriz. Bir gecede “star” olup kendilerine “sanatçı” unvanını layık görenlerin aksine, kırk yılı aşan tecrübesine rağmen sanatta bulunduğu yere mütevazı bir cevapla işaret ediyor: Daha henüz işin başındayız!
Yazımızı ahşap ustasının cümleleriyle bitirelim:
“Sanat kolay bir yol değildir. Sanatkâr olmanın yolu alt kültür sahibi olmaktan geçer. Mesela, ahşapta iyi bir oymacı değilseniz sedefi yapamazsınız. Ahşaba gönül verenler çok kolay bir yerlere varamayacaklarını unutmasınlar. Azimli olsunlar, sebat etsinler. Ancak uzun yıllar azimli çalışmanın neticesinde bir yerlere ulaşılabilir.”
İbrahim Ethem Gören 24/06.2025 Yazı No: 673

YORUMLAR