Filistinli siyaset uzmanları, "ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşuna (UNRWA) yapılan yardımların durdurulması, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Washington'daki ofisinin kapatılması" gibi Filistin aleyhine birçok karar alan Trump yönetiminin, bu adımlarını ilerleterek, benzer kararlar alacağını ifade ediyor. Bu kararların, Filistinlilere düşmanca tavrın yansıması olduğunu vurgulayan uzmanlar, ayrıca ABD'nin bu uygulamalarla "Filistin yönetimine kendi vizyonu ve planlarını dayatmaya çalıştığını, bu şekilde Filistinlileri Yüzyılın Anlaşması'nı kabul etmeye zorladığını" dile getiriyor.

4 yıl içinde kendi planlarını uygulamaya çalışıyor

 Filistinli siyasi analist Talal Avkel, ABD'nin aldığı bu kararların Filistinlilere kendi barış planını dayatmak ve Filistin davasını ortadan kaldırmak için bir araç olduğunu belirtti. "ABD ve İsrail, Trump'ın başkanlık süresi olan 4 yıl içinde kendi planlarını uygulamak için acele ediyor" diyen Avkel, Filistin yönetiminin ise bu baskılar karşısında ABD'nin planını reddeden tavrının değişmeyeceğini belirtti.  Avkel, ABD ve İsrail yönetiminin Filistin konusundaki kararlarının ardından dünyadan izole olduğunu savundu. 

Baskı yapıyorlar

Filistinli siyasi analist ve yazar Hani Habib de ABD'nin FKÖ'nün Washington'daki ofisini kapatma kararının Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımakla başlayan Yüzyılın Anlaşması planının uygulanması doğrultusunda olduğuna işaret ederek, bu şekilde Filistinlilere ABD'nin vizyonunu kabul etmeleri için baskı yapıldığını belirtti. Filistin yönetiminin ABD'nin "barış planını" kabul ettirmek için yaptığı bu baskıları kabul etmeyeceğini kaydeden Habib, ilk olarak ABD yönetimi ile arasına mesafe koyan ve ABD'li yetkililerle görüşmeyi reddeden tarafın Filistin yönetimi olduğuna dikkati çekti.

Oslo, İsrail'in Filistin'in geniş bir kısmında bulunma hakkı tanınıyor

Siyasi analist ve yazar Teysir Muhaysin, "Filistin yönetiminin tutumu, ABD'nin bu vizyonunu tamamıyla ortadan kaldırmak değil. Yalnızca düzgün şekilde uygulanmasına çalışıyor" ifadelerini kullandı. FKÖ ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'te imzalanan Oslo Anlaşması'nın fiili olarak mültecilerin topraklarına dönme hakkını işlevsiz kıldığını kaydeden Muhaysin, Oslo Anlaşması'nın, "İsrail'in Filistin'in geniş bir kısmında bulunma hakkı olduğunu tanıdığını", bu toprakların da "mültecilerin atalarının zorla çıkarıldıkları topraklar olduğunu" belirtti.