Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türklerin ve İslam'ın bin yıldır birbirini muhafaza ettiğini ve birbirinin kılıcı olduğunu ifade etti. Bu sözleriyle Türk kimliğinin ve İslam'ın birbirinden ayrılmaz bir şekilde örtüştüğünü vurgulamış oldu. Türklerin tarih boyunca İslam'ı benimsediğini ve İslam'ın da Türkleri koruduğunu dile getirdi. Bu sözlerle, Türk ve Müslüman kimliğinin birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu belirtti.

Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan konular şöyle:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi'nde yaptığı konuşmada önemli noktalara değindi.

Erdoğan, "Bugün, Diyanet teşkilatımız ve din görevlilerimizin mesleki eğitimi adına son derece önemli bir merasim gerçekleştiriyoruz." dedi. Ayrıca, Diyanet Akademisi'nin kuruluş sürecine ve 8 aylık eğitim programına vurgu yaptı.

Konuşmasında, "Diyanet Akademisi'nin kurulmasıyla birlikte meslek öncesi eğitim ve mesleki eğitim noktasında önemli bir adım atılmıştır." şeklinde konuştu. Ayrıca, akademinin kuruluş sürecindeki mevzuat eksikliklerinin giderildiğini ifade etti.

Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı ve Diyanet yönetimine teşekkürlerini ileterek, mezuniyet merasiminin önemine vurgu yaptı.

Müezzin, kayyım, imam hatip, Kuran kursu öğreticisi ve vaiz gibi görevlerde bulunacak kişiler için meslek öncesi eğitim süresi 6 ay ile 3 yıl arasında olacak şekilde zorunlu hale getirildi. 1976 yılından beri hizmet içi eğitim şartları kapsamında 3 yıla kadar devam eden uzmanlık ve kıraat eğitimleri, artık bağımsız ve yasal bir çerçeveye oturtuldu.

Diyanet İşleri Başkanlığı, merkez ve taşra teşkilatlarında gerçekleştirilen her tür ve seviyedeki eğitimleri tek bir çatı altında topladı. Bu adımın amacı, sunulan din hizmetlerinin niteliğini daha da yükseltmek ve Diyanet mensuplarının mesleki donanımını güçlendirmektir.

Bu değişiklikle, sadece yerel halka değil, aynı zamanda yurt dışında yaşayan vatandaşlara ve diğer Müslüman topluluklara daha iyi hizmet götürmek için Diyanet'in kurumsal, insan kaynağı ve bilimsel kapasitesini ileriye taşıyacak kritik bir adım atılmış oldu.

Başbakan ve ardından Cumhurbaşkanı sıfatıyla, akademi ile ilgili tüm süreçleri ilk günden itibaren bizzat yakından takip ettik. Bugün, akademimizin ilk dönem kursiyerlerinin mezuniyetini görmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Diyanet Akademisi Başkanlığı bünyesindeki 8 aylık eğitim sürecini başarıyla tamamlayan 4537 aday din görevlimizi tebrik ediyorum.

Akademide Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, fıkıh gibi temel İslami ilimlerin yanı sıra dini musiki ve Kur'an kursu öğreticilik formasyonu dersleriyle donanarak yetişen kardeşlerimi içtenlikle tebrik ediyorum. Mezunlarımızın 3120'si imam hatip, 250'si müezzin kayyım, 1167'si ise Kur'an kursu öğreticisi olarak görev yapacak. Bu kardeşlerimizin görevlerine başlamasıyla birlikte Diyanet camiamızın daha da güçleneceğine inanıyorum.

Mezunlarımızın atanacakları yeni görev yerlerinde şimdiden başarılar diliyor, Rabbimden işlerini kolaylaştırmasını, vazifelerini bereketli kılmasını ve ecirlerini arttırmasını niyaz ediyorum. Ayrıca, aday din görevlilerimizi en güzel şekilde yetiştiren saygıdeğer hocalarımıza da şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Sizlerin şahsında yurt içinde ve yurt dışında özveriyle görev yapan bütün Diyanet mensuplarına ve din görevlilerimize vazifelerinde kolaylıklar diliyorum.

Biz, asırlar boyunca İlay-ı Kelimetullah’ın sancaktarlığını yapma şerefine nail olmuş bir milletin mensuplarıyız. Atalarımız, İslam’ı sadece kendi hayatlarına tatbik etmekle kalmamışlar, aynı zamanda yeni fetihlerle yayılmasına da hizmet etmişlerdir.

Kur’an ve Sünnet’e sıkı sıkıya sarılan, İslam’da adeta kendini bulan ecdat; “Allah Allah” nidalarıyla huzuru, adaleti, emniyeti, güveni, barışı ve kardeşliği üç kıta, yedi iklime kadar ulaştırmıştır. Zaman zaman hadisle alay eden, hadisi küçümseyen bazı kendini bilmezleri hep görüyoruz, duyuyoruz ama biliyorum ki sizler bunlara zaten gereken dersi verecek ve hepimiz Kur'an'a, hadise sıkı sıkıya sarılmak suretiyle bugüne kadar İslam nasıl güçlü şekilde gelmişse bundan sonra da güçlü şekilde kıyamete dek gidecektir.

Türk demek aynı zamanda müslüman demektir

Yaklaşık bin yıldır Türkler İslam’ı, İslam da Türkleri muhafaza etmiş; Türkler İslam’ın, İslam da Türklerin kılıcı olmuştur. Tarih kitaplarına şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur: Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir.

Üstat Necip Fazıl, bu gerçeği, çarpıcı bir dille bakınız nasıl ifade ediyor: "İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle… Yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım. Allah'ın inâyeti ve resulünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun!."

Dolayısıyla İslam’ı Türk’ten, Türk’ü de Din-i Mübin-i İslam’dan koparan, ayrıştıran, arasına sahte duvarlar ören anlayışın bu topraklarla hiçbir ilgisi yoktur. Son dönemde Türkiye karşıtı kimi çevreler tarafından aynı amaca hizmet eden çift kulvarlı bir kampanya yürütüldüğünü görüyoruz. Bunlardan ilki, lümpen faşistlerin gündeme getirmeye çalıştığı "İslamsız Türklük" tanımlarıdır.

Milletimizin İslam’a ve Kur’an’a hizmetle geçen 1300 yıllık şanlı tarihi, bu şekilde yok sayılmaya çalışılıyor. Böylece milletimizi ayakta tutan, milletimize asli kimliğini kazandıran tarihi, kültürel ve beşeri değerleri tahrip edilmek isteniyor. Çok açık ve net söylüyorum. İslam'ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük tanımı ve projesi, aslında Türk milletini müzeye kaldırma, folklorik bir öge haline getirme teşebbüsüdür. Burada gaye milletin mayasını bozmak, dışarıdan sarsamadıkları kaleyi içeriden çökertmek, mümkünse teslim almaktır.

Hoca kılıklı sahtekarlar!

Toplumu irşat vazifesi başta olmak üzere tebliğ, tebyin ve temsil görevinizi hakkıyla yerine getirmek her birinizin asli sorumluluğudur. Buradaki her bir kardeşim çok iyi biliyor ki; hayat boşluk kabul etmez. Sizin bıraktığınız her boşluk ya sosyal medya şarlatanları, ya FETÖ vari terör örgütleri, ya 5’inci kol elemanları, ya zehir tacirleri, ya marjinal yapılar, ya küresel güçlerin teşvikiyle yaygınlaşan sapkın akımlar, ya da emperyalistlerin içimizdeki aparatları tarafından mutlaka doldurulacaktır.

Yakın tarihimizde bunun pek çok örneğine bizzat şahitlik ettik. Ülkemizin en parlak evlatlarını teröre, şiddete, cehalete ve batı özentisi müstevlilerin senaryolarına kurban verdik. İstikbalimizin teminatı olan nice gencimizin hayatının uyuşturucu, kumar, fuhuş ve alkol batağında karardığını gördük. Kalem tutması gereken gençlerimizin ellerine silah tutuşturdular. Kimi zaman kandırdıkları, kimi zaman zorla dağa kaçırdıkları gençleri, kendi insanına, kendi ülkesine düşman ettiler. Yaklaşık 40 yıldır milletimizin başına musallat olan PKK belasının, geri planında ihmal edilmişlik, geri kalmışlık ve cehalet vardır. DEAŞ’lı canilerin istismar alanı dinimizin mukaddes kavramlarıdır. Çağımızın haşhaşileri FETÖ’cüler, dini kavramların arkasına saklanarak yıllarca insan devşirmişlerdir. 15 Temmuz, hoca kılıklı bir sahtekârın, ülkemize ne kadar büyük bir zarar verebileceğinin en son örneğidir. Böyle bir facianın tekrar yaşanmasına müsaade edemeyiz. Tek bir evladımızın dahi ihanet şebekeleri ve terör örgütlerinin avucuna düşmesine rıza gösteremeyiz.

Aydınlık yarınlarımızın güvencesi olan gençlerimizin alkol, uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıklarla kendilerini heba etmesine seyirci kalamayız. Hangi kökene, meşrebe, mezhebe, siyasi görüşe ve hayat tarzına sahip olursa olsun hiçbir insanımızın din konusunda yanlış, yanıltıcı ve önyargılı bir anlayışla kuşatılmasını arzulamayız. Hepimiz, İki Cihan Serveri Aleyhissalâtü Vesselam’dan aldığımız emaneti, yarınlara taşımakla yükümlüyüz. Sizlerden ilminizin zekâtını bildiklerinizi aktarmakla kalmayıp, hayatınıza da tatbik ederek vermenizi bekliyorum. Şimdi kim bilir nerelere gideceksiniz? O gittiğiniz yerlerde o topraklar, oranın çocukları, hepsi size emanet. Siz orada adeta nakış işler, o yavrularımızı işleyeceksiniz. Peygamberimizin şu hadis-i şerifini, daima aklınızda tutmanızı sizlerden özellikle istirham ediyorum.

Evet, mezuniyetlerinin ardından ülkemizin dört bir yanında göreve başlayacak olan aday din görevlilerimizin, vazifelerini işte bu yüksek şuurla yerine getireceklerinden en ufak bir şüphe duymuyorum. Siz kardeşlerimin, milletimizle geliştireceğiniz samimi, yakın ve halisane ilişkilerle, Efendimizin örnek ahlakını yaşayarak yaşatacağınıza yürekten inanıyorum.

Görevinizi hakkıyla yaparak sadece insanımıza rehberlik etmeyeceksiniz. Aynı zamanda gözlerini ülkemize yöneltmiş mazlum ve mağdurlara umut aşılayacaksınız. İsrail-Filistin arasında yaşananları izliyorsunuz, değil mi? Orada o Filistinli kardeşlerimize bu zalim İsrail'in neler yaptığını görüyoruz. Rabbim 'kahhar' ismi şerifi hürmetine bunları kahrı perişan etsin inşallah. Biz öyle bir nesli yetiştirmeliyiz ki Filistin'in düştüğü duruma biz düşmeyelim. Türkiye olarak Rabbimin lütfuyla buradaki madenler sağlam, buradaki nesil sağlam, güçlü ve Allah'ın izniyle her geçen gün yüz binler yetişiyor, yetişmeye devam edecek. Ama görevimiz bitmedi. Bundan sonra da aynı şekilde bunu köpürte köpürte devam etmeliyiz.

Şundan emin olunuz. Sizler, nerede görev yaparsanız yapın, ulvi bir mücadelenin neferlerisiniz. Sizlerin gayretine, ülkemizin ve milletimizin olduğu kadar, kardeş halkların da ihtiyacı var. İsrail’in işgal altında tuttuğu, dünyanın gözlerinin içine baka baka savaş ve insanlık suçları işlediği Filistin ve Gazze’nin sizlere ihtiyacı var. Kaderini Türkiye’nin kaderiyle eş tutan, geleceğini milletimizin istikbaline bağlayan kardeşlerimizin sizlere ihtiyacı var. Avrupa ve Amerika’da habis bir ur gibi büyüyen İslam düşmanlığı, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele eden vatandaşlarımızın sizlere ihtiyacı var. Daha adil ve yaşanılabilir bir dünyanın özlemiyle yaşayan tüm mahzun ve mazlum gönüllerin sizlere, sizlerin mücadelesine, çabasına ihtiyacı var. Atanacağınız yerlerde vazifenizi icra ederken omuzlarınızda taşıdığınız bu ağır vebalin bilinciyle hareket etmenizi bekliyorum.

Gençlerimize sahip çıkma, vatandaşlarımıza sahih İslam anlayışını ve ehli sünneti anlatma, evlatlarımıza Kur’an’ı öğretme yolunda vereceğiniz her mücadelede, her daim yanınızda olacağımı bilmenizi istiyorum. Bugüne kadar nasıl Diyanet camiamızla tam bir dayanışma içinde hareket ettiysek, inşallah bundan sonra da sizlerle beraber yol yürümeye devam edeceğiz. Sizlerin görevinizi en iyi ve en güzel şekilde yapabilmeniz için, elimizden gelen her türlü desteği sağlamayı sürdüreceğiz. Rabbim sizleri de bizleri de milletimize karşı mahcup etmesin diyorum.

Bu düşüncelerle sizlere veda ederken, Birinci Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimimize katılımınız için hepinize şükranlarımı sunuyorum. Mezun olan tüm kardeşlerimi tekrar can-ı gönülden tebrik ediyorum. Bu güzel buluşmanın hayırlara vesile olmasını diliyor, sizleri en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum.

Kaynak: AA