İsrail'in Gazze'de aldığı can sayısı 35 bin 173'e ulaştı! İsrail'in Gazze'de aldığı can sayısı 35 bin 173'e ulaştı!

İsrail'in saldırıları, sadece dünya genelinde değil, ülkenin akademik çevrelerinde de büyük yankı uyandırdı ve tepkileri beraberinde getirdi.

İsrail'in içinde, özellikle akademisyenler ve Filistin kökenli İsrail vatandaşları arasında, Gazze'deki olaylara karşı çıkan ve tepkilerini gösteren bir grup bulunmakta. Ancak, bu grup, İsrail'in güvenlik birimleri tarafından sıkı bir şekilde izlenmekte, bazı akademisyenler de görüşlerini ifade etmeleri nedeniyle işlerini kaybetmiş durumdalar. Ayrıca, aşırı sağcı grupların muhaliflere karşı kışkırtıcı ve saldırgan eylemlerine polis tarafından göz yumularak, İsrail muhalifleri bastırıldı.

İsrailli insan hakları hukukçusu Michael Sfard, The New York Times için kaleme aldığı yazısında, son olaylar neticesinde İsrail’de muhaliflere yönelik sindirme ve karalama faaliyetlerini ve ifade özgürlüğünün nasıl sekteye uğratıldığını ele aldı.

Yazı şu şekilde;

“25 Ekim’de Kudüs’teki bir üniversitede öğretim görevlisi olan Profesör Nurit Peled-Elhanan, 7 Ekim’de yaşanan korkunç olaylarla ilgili bir fakülte WhatsApp grubundaki tartışmaya katıldı. Başka bir öğretim üyesinin mesajına cevaben, Hamas’ın eylemlerine atıfta bulunarak “katliamın” kendisine Fransız filozof ve oyun yazarı Jean-Paul Sartre’ın bir zamanlar ırklararası ilişkiler hakkında yazdığı bir şeyi hatırlattığını yazdı ve bir alıntı ekledi: “İşgal ettiğiniz bir ulusun boynu demir botlarınız altında bunca yıl ezildikten sonra, ona başını kaldırma fırsatı verildiğinde, gözlerinde nasıl bir bakış görmeyi beklerdiniz? Biz bu bakışa şahit olduk” diye yazdı Nurit Peled-Elhanan meslektaşlarına.

Birkaç saat sonra, Avrupa Parlamentosu’nun insan hakları ve düşünce özgürlüğü alanında verdiği Sakharov Ödülü’nün sahibi olan ve 13 yaşındaki kızı Smadar 1997 yılında Hamas tarafından düzenlenen bir terör saldırısında öldürülen acılı bir anne olan Nurit Peled-Elhanan, üniversite rektöründen bir mektup aldı. Rektör ona, açığa alındığını bildirdi ve işine son verilip verilmeyeceğine dair bir duruşmaya çağırdı. Suçlama ise şuydu: “Hamas’ın korkunç eylemine sempati göstermek” ve “bu iğrenç eylemi meşrulaştırmak”.

Bu bildirimi aldıktan sonra bana hukuk tavsiyesi için başvuran Nurit Peled-Elhanan’ın durumu münferit bir vaka değil.

İsrail’deki Arap Azınlık Hakları Hukuk Merkezi Adalah’a göre son üç hafta içinde, neredeyse tamamı İsrail vatandaşı Filistinli olan onlarca öğrenci, sosyal ağlarda paylaştıkları ifadelerin terörizme destek teşkil ettiği gerekçesiyle okullarından uzaklaştırıldı ya da uzaklaştırılmadan önce duruşmalara çağrıldı. Eşitlik için Akademi grubu, farklı kurumlarda görev yapan biri Yahudi, ikisi Filistinli en az üç üniversite öğretim görevlisinin daha duruşmalara çağrıldığını tespit etti. Biri kovuldu ve ikisi hâlâ kovuşturma aşamasında. Nurit Peled-Elhanan ise ağır bir kınama cezası aldı, ancak işine devam edebildi.

İki düzineden fazla İsrailli akademik kurum tarafından ifade özgürlüğüne karşı yürütülen aktif sindirme faaliyeti, büyük olasılıkla sosyal ağları inceleyen ve toplu şikâyetlerde bulunan aşırı sağcı grupların baskısına boyun eğmelerinin ve Eğitim Bakanı’nın 12 Ekim’de kurumlara gönderdiği ve “terörizme destek” ya da “düşmana destek” teşkil edecek şekilde kendini ifade eden öğrenci ya da çalışanların derhal uzaklaştırılmasını talep eden talimatının doğrudan bir sonucu.

İsrail polisi ve radikal hareketleri ve söylemleri izlemekle görevlendirilen özel görev gücü görünüşe bakılırsa öncelikli olarak Filistinli İsrail vatandaşlarını gözetlemekle meşguller.

Bildiğim kadarıyla, “Gazze’yi ortadan kaldırma”, “ikinci nekbe”, yani “felaket” çağrısı yapan ya da Filistinli sivillere karşı başka terör eylemleri çağrısında bulunan tek bir Yahudi İsrailli bile polis tarafından ifadeye çağrılmadı. Siyasetçiler, emekli generaller, ünlüler, medya fenomenleri ve gazeteciler gibi kamuoyunun önde gelen isimleri Facebook veya Twitter gibi platformlarda hiçbir yaptırım ile karşılaşmadan bu tür çağrılarda bulunuyorlar."

İSRAİL -  ARAP ÇATIŞMASI

İsrail'deki siyasi ifade özgürlüğü, özellikle Filistinli vatandaşlar için uzun süredir tehdit altında. Başbakan Binyamin Netanyahu'nun liderliğindeki dönemlerde, sağcı milliyetçi grupların İsrail solunu, insan hakları kuruluşlarını, barış girişimlerini ve Filistin azınlığı susturmak için yürüttüğü çabalar dikkat çekti ve destek buldu.

Bu önlemler arasında, Yahudi yerleşimlerinden gelen ürünlere karşı yapılan boykot çağrıları gibi, işgale karşı duruşu yansıtan veya Nekbe trajedisini anan ifadeleri kısıtlayan yasal düzenlemeler bulunuyor.

Bazı önde gelen sivil toplum kuruluşları ve insan hakları grupları, kamu kaynaklarına erişimi ve hatta bazen okullar ve kamu alanları gibi belirli gruplara ulaşma haklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı. Bu durum, belirli kesimlerin özgürce ifade etme haklarını sınırlamaya yönelik bir engel oluşturdu.

Kaynak: HABER MERKEZİ