Dünya siyaseti ve egemenliği birilerine göre tesadüflere bırakılamayacak kadar önemli bir mesele. Peki kim bu birileri? ABD başkanları mı? Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ya da IMF, Dünya Bankası gibi yapılar mı? Hiçbiri mi? Hepsi mi? Yoksa bu unsurların tümünün üzerinde, küresel ölçekte daha derin bir güçmü?

Satın alınabilen, en doğal gerçeği bir tarafa ait olmak olan medyanın dayattığı yapay gündemin biraz dışına çıkmayı başarabilen herkes bu konularda az veya çok fikir sahibi olabiliyor. Hele ki günümüz bilgi paylaşımındaki geniş imkânları düşünürsek bu artık çok daha kolay. Dönelim ilk paragraftaki sorulara evet kim bu birileri? Dünyanın çeşitli coğrafyalarında, özellikle coğrafi keşiflerle başlayıp, sömürgeciliğe evrilen ve sanayi devrimi ile sonuçlanan süreci irdelemek gerek! Çağımızda yaşanan tüm çatışmaların, savaşların, ticaretin vs dayandığı temel, bu sürece dayanıyor. Petrol, madenler, para farklı ülke ve gruplara eşit olarak dağıtılsa veya bu zenginlikler, çıktıkları ülke halkları tarafından değerlendirilebilse, hiçkimse böyle küresel bir gücün varlığını sorgulamak zorunda kalmaz. Fakat acıları çeken, fakirliğe mahkû m olan hep aynı taraf iken, zenginliğin ise hep belli bir yerde toplanması bilinçli insanları bu arayışa itiyor. Ve bu insanlardan birinin kitabı var elimizde F. William EGHDAHL/Ölüm Tohumları-Kalıtımın Değiştirilmesinin Arkasındaki Karanlık Oyunlar

Kitap içeriğinde her ne kadar başka konulara temas edilmiş olsa da, özellikle bu gücün on yıllardır üzerinde çalıştığı 'Küresel yiyeceği kontrol etme planı &ndash genetiği değiştirilmiş organizmalar(GDO) &ndash yeşil devrim gibi kritik, ölümcül projelere odaklanılmış. Hayvanlarda denenmesi bile büyük ses getiren ve kısırlığa sebep olan genetiği ile oynanmış kısır tohumların` ABD`nin fakir çiftçilerinin elindeki tarım arazileri ile başlayıp, Arjantin`i tamamen bu konu için pilot ülke haline getiren dev bir projeye dönüşmüş. Sonraki yıllarda ise süreçtüm gelişmekte olan ülkelerde 'kısır tohumlarla' tarım yapılmasının, dayatılması hatta zorlanması ile devam etmiş. Hangi güçler eliyle tabii ki tüm bu ülkelerdeki tarım bakanlıklarının kredi almak zorunda olduğu IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlar eliyle; Şimdi üzerinde düşünmeye değmez mi? Bu kuruluşlar bambaşka yapılarına, kuruluş amaçlarına, farklı yönetim kurullarına rağmen, nasıl oluyor da belli konularda, gerekli olduğunda, hep de aynı ülke veya derin yapıların çıkarları söz konusu iken tek bir kurulmuşçasına kararlar alıyorlar?

Kitap, ABD`nin adım adım dünya tarım pazarını ele geçirişini ayrıntılarıyla anlatıyor. Hatta tüm belgeleriyle; (Kitaplar, dergiler, internet siteleri, gazeteler, yetkililerin konferanslarda söyledikleri veya verdikleri demeçler; ) Bu süreçte Rockefeller ailesi, ABD başkanı Nixon ve Avrupa, sonrasında ise bu güçlere eklemlenen Japonya`nın 'Yeni Dünya Düzeni' ya da 'küreselleşme' denen sürecin temellerini atmaları ve bu güçlerin, tarım politikalarını ne şekilde konumlandırdıklarını da kitapta bulmak da mümkün. Tarım politikalarına atfedilen önemi anlamak için ise kitapta çokça tekrarlanan Henry Kissinger`in şu sözünün üzerinde biraz düşünmek yeterli sanırım: 'Petrolü kontrol edersen, ülkeyi kontrol edersin gıdayı kontrol edersen, insanları kontrol edersin; ' Bu sözün açılımında ise kuş gribi yalanıyla Afrika`da yapılan aşılar sonucu ortaya çıkan çok sayıda ölümleri, genetiği ile oynanmış(kısır) tohumlar yüzünden azalan doğumları ve daha pek çok vahşeti, buna karşı tüm insanlığın sessiz çığlıktan öteye geçemeyen cılız tepkilerini kitabın sayfaları arasında bulmak mümkün.

Kitabı okuduğum süre boyunca defalarca, 'Peki ama neden? Bu nasıl olabilir? Bir takım insanlar nasıl olur da kendileri için de başka bir alternatif yokken yaşadıkları gezegen ve gezegeni birlikte paylaştıkları insanlar üzerinde bu kadar korkunçprojeler deneyebilirler?' Diye sordum. Dünyanın her yerine yaydıkları bu 'ölüm tohumları' doğrudan veya dolaylı olarak gelip kendilerini de bulmaz mı? Fakat yine kitabın sayfaları arasında rastladığım bir söz, Stanford Ü niversitesi biyofizikçilerinden Prof. Dr. Steven Block`a ait 'Şunu söylemek isteriz ki aklıselim hiçkimse bu tohumları kullanmaz.' Diyor ve ekliyor: 'Ancak, herkes aklı selim değil.' Bu sözden de anlaşılıyor ki, gücü elinde tutanlar, olmaz denilenle uğraşan ve normal olmayan düşüncelerden müteşekkil insanlar. Yoksa insanları kısırlaştırma, dünya nüfusunu azaltma gibi uçprojeler üzerine çalışan, bunun için milyonlarca dolar harcayan birilerinin zihin dünyasını nasıl açıklayabiliriz.

Plan o kadar ince kurgulanmış ki, kurulan tuzağa düşmemek imkânsız! Dev bütçeli şirketler önce bir ülkeye girip hayvancılık faaliyetlerine girişiyor. Örneğin süt toplama işi gibi. Gün geliyor ülkede süt toplayan şirketin piyasadaki hacmi % 70 hatta %80`lere dayanıyor. Yine aynı merkezden yönetilen bir başka güçlü şirket ülkedeki hayvancılığa el atıyor. Tüm çiftlikler bu şirketin eline geçiyor. Ve bir zamanlar tarla, çiftlik sahibi olanlar bu şirketlerin işçisi durumuna düşüyorlar. Zamanla tüm faaliyet alanları birbiriyle bütünleşmiş hale geliyor ve istedikleri tohumları istedikleri ülkelere sokabiliyorlar. GDO tohumlar ise yeni tür tarım ilaçlarını gündeme getiriyor. Bu da ülke de yeni bir pazar ihtiyacını doğuruyor. Tarım ilaçları da ülke topraklarını kirleterek zararı insan aleyhine büyüttükçe büyütüyor;

Bu yazıda değinebildiklerim denizde damla mesabesinde. Gerek kitabının içerisindeki bilgi yoğunluğu, gerek akla kazıdığı sorular, sebep olduğu çağrışımlar, yeni kitaplara yönelmenize de yol açabilir. Aynı yazarın 'Küresel Tam Hâkimiyet' ve 'Sahte Domuz Gribi, Gıdalar' da konuya ilgi duyanlar için aynı değerdeki eserlerden sadece ikisi;