Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu üyesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Kılıçaslan, her yıl mayıs ayının ikinci haftasında birçok ülkede "Kalp Yetersizliği Günü" dolayısıyla etkinlikler düzenlendiğini belirtti. Kalp yetmezliğinin kalbin, vücudun oksijen ihtiyacını sağlayacak miktarda kan gönderememesi sonucu ortaya çıktığını kaydeden Kılıçaslan, "Kalp yetersizliğinin temel iki belirtisi, vücutta sıvı birikmesine bağlı şişmeler ve nefes darlığıdır. Sıvı birikmesi, vücutta doku ve organlarda meydana gelebilmektedir. Akciğerlerde su toplandığında, özellikle sırtüstü yatıldığında daha belirgin hale gelen nefes darlığı ortaya çıkmaktadır." dedi.

Türkiye'de 1,5-2 milyon kişide kalp yetmezliği var

Kılıçaslan, Türkiye'de 1,5-2 milyondan fazla kişiye kalp yetmezliği teşhisinin konulduğunu, önümüzdeki 10 yıl içinde bu sayının toplum sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşacağının tahmin edildiğini bildirdi. 

Erken teşhis ve düzenli tedavi

Kalp yetersizliğinde genel olarak erken teşhis ve düzenli tedavinin çok önemli olduğunu vurgulayan Kılıçaslan, "Kalp yetersizliği bulunan hastaların 5 yılda yüzde 50'si kaybedilmektedir. İlerlemiş kalpyetersizliğinde 
bir yıllık yaşam beklentisi yüzde 50'dir. Avrupa ve Amerika'da kalp yetersizliği yaş ortalaması 70'e kadar çıkarken ülkemizde ortalama 62'ye kadar iniyor. Diğer bir deyişle Türkiye'de kalp daha erken yoruluyor" dedi.  

Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50'sini 60 yaşın üstündeki bireyler 

Kalp yetersizliğinin tedaviyle kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Kılıçaslan, "Erken evrede tanısı konulmuş olan hastalığın ilerlemesinin engellenebilme şansı yüksektir. Fakat tanısı çok geç konulmuş kalp yetersizliğinde kalbe verdiği zarar durumuna göre tedavide başarı oranları azalmaktadır. Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50'sini 60 yaşın üstündeki bireyler oluşturuyor. Genel olarak toplumda görülme oranı yüzde 3 iken, bu oran 70 yaş sonrası yüzde 10 ve 80 yaş sonrası yüzde 15-20'ye çıkıyor" diye konuştu.  Kılıçaslan, hipertansiyon, obezite, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği ve kalp damar hastalığı nedeniyle toplumda kalp yetersizliği gelişimi açısından yüksek risk olduğuna işaret etti.

Erken teşhis hayat kurtarıyor

Kalp yetmezliğinde erken teşhisin hayat kurtardığını dile getiren Kılıçaslan, sözlerini şöyle tamamladı: "Yaşam boyu devam eden kronik bir hastalıktır. Sigara ve alkol kullanımı kesinlikle bırakılmalı, aşırı kilo varsa dengeli beslenme ile kilo verilmeli ve sıvı alımı vücuttaki ödemden dolayı kısıtlanmalıdır. Hastaların hafif tempoda, yorulmayacak şekilde egzersiz yapması önemlidir. Kalp yetersizliği gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam süresini uzatıp yaşam kalitesini yükseltmek toplumun kalp yetersizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlenmesi ile mümkün olabilir."