Dünyanın her yanında, ellerindeki görünen ve görünmeyen servetleri, ürünlere ve hizmetlere dönüştürmesini bilen ülkeler, hiçbir zaman sermaye sıkıntısına düşmezler. Üretim gücünü büyütmek için, ülkelerin değişik kesimlerinin elinde, gizli ya da açık küçümsenmeyecek, servetler her yerde, her zaman vardır. Dünyada bütün ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında, değerlendirilmeyen servetlerin, sermayeye dönüştürülerek, üretim güçlerini büyütmek gelir.  

Hernando De Soto’nun “Sermayenin  Sırrı” adını verdiği kitabında, “Sermaye tıpkı enerji gibi uyuyan bir değerdir” demektedir. Soto serveti bir dağ gölündeki suyun, yerçekimiyle hızla aşağıya akıtılarak, sakin gölün potansiyel enerjisinin, gürül gürül akan suyun kinetik  dönüştürecek, bir hidroelektrik  santralına benzetmektedir. Sakin göllerdeki ya da  akan nehirdeki sular, santrallarla ekonominin bütün alanlarının, en büyük, en önemli  güç kaynağına dönüşürler.  

Sermaye  ekonominin en gizemli konularından biridir. Ekonomi dünyada Sağ Sol ayrışmasına yol açarak, Yirminci yüzyılda bütün ülkeleri, kanlı iç çatışmalara sürükleyen,  bir savaş alanı olmuştur. Her kıtada ülkelerin, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının olması, büyük bir servete sahip olduklarını göstermektedir. Ancak ellerdeki servetlerin, üretim sürecine katılması ve ekonomiye kazandırılması için, statik  yapılardan dinamik yapılara geçilmesi gerekmektedir.

A. Çehov “Vişne Bahçesi” oyununda, varlıklı bir ailenin servetini sermayeye dönüştüremediği için, karşılaştığı büyük ekonomik yıkım anlatılır. Ailenin ev dışındaki tek varlığı, geliri  pek olmayan bir vişne bahçesidir. Değişimin farkında olan bir aile dostu, bahçeyi parsellerek konut yapıp satmayı önerir. Vişne bahçesine ev yapmak, ailenin kapalı dünyasına, çok ters gelir ve dostlarına kulak asmazlar. Ancak servet sermayeye dönüştürülmediği için, aile elindeki son serveti de yitirir. 

Dünyadaki bütün  ülkeler, ürün, hizmet ve bilgi üretme gücünü büyüterek, Batı ve Uzak Doğu ülkeleriyle rekabet edebilecek, ekonomik ve kültürel kaynaklara sahiptirler. Onların en büyük eksiklikleri, görünen ve görünmeyen zenginliklerini, üretim gücünü büyütecek sermayeye dönüştürecek, yasal yapıdan yoksun olmalarıdır. Bir toplumda ürün ve hizmet üretme kapasitesini, büyütmenin sürükleyici gücü, üretim yapmasını bilen kuruluşları, destekleyecek demokratik hukuk devletidir. 

Amerika’da, Almanya’da ve Japonya’da olduğu gibi, serveti sermayeye dönüştürmenin kaynağında, hukukun üstünlüğüne dayanan,  mülkiyet haklarının korunmasının, hayati bir önemi vardır. Ülkelerin  ellerindeki statik kaynakları, dinamik kaynaklara dönüştürmenin ana dinamiği, onlardan ürün ve hizmet üretme yolunda yararlanmasını bilen kişiler ve kuruluşlardır. Onların güçleri üstünlerin hukukundan değil, hukukun üstünlüğünden gelir. 

Hukukun bağımsız ve tarafsız olduğu toplumlarda, servetler sermayeye dönüşerek, her alanda üretimi kat kat artırırlar. 

Dünyadaki ekonomik gelişmenin ve kültürel derinleşmenin kaynağında, adaletten ayrılmayan hukuk vardır.

Adil ülkelerin adil kuruluşları olur. Adalet hayatın her alanındaki, zenginleşmenin temelir.