Ürün, hizmet ve bilgi üretiminde başarısızlık olarak ortaya çıkan ekonomik yoksulluk, bütün ülkelerin sorunlarının başında gelmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun, her ülke ekonomik yoksulluğun yol açtığı, sorunlarla savaşmak zorundadır. Yoksulluğun oluşturduğu kapalı toplumun duvarları, ekonomik ve kültürel üretimle yıkılırlar. Açık toplumlara dönüşmeyen ülkeler, hayatın hiçbir alanında atılım  yapamazlar.

Dünyada yoksulluğun üstesinden gelmek, bütün ülkelerin karşı karşıya oldukları, sorunların en önemlisidir. Üretim güçsüzlüğünün belini kırmadan, çok boyutlu ekonomik ve kültürel sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir. Yoksulluktan kaynaklanan  üretimsizlik, çemberinin dışına çıkmak için, Fransa’da François Quesnay, İngiltere’de Adam Smith, Türkiye’de Ahmet Mithad, ekonominin olduğu kadar, kültürün de her alanıyla ilgilenmişler,çözüm yolları aramışlardır.

Tarım toplumlarından sanayi toplumlarına geçmenin tartışıldığı yıllarda, ekonomi biliminin öncüleri, , kültürle birlikte ekonominin zenginleştirilmesinde, doğal kaynakların değerlendirmenin yollarını ve yöntemlerini tartışmışlardır. Onlar Avrupa’da ülkelerin tarımsal üretimden daha çok, endüstriyel üretime önem verilen bir dönemde, ekonominin yolunu genişletmişlerdir. Ahmet Mithad, kültür ve ekonomiye ilişkin çalışmalarıyla, Türklerin İbn Haldun’u olmuştur.

Yirmi birinci yüzyılda İngiltere, Fransa ve Türkiye, birbirleriyle silahlı güçleriyle sınırlarda savaşmayacaklar, silahsız kuruluşlarıyla pazarlarda yarışacaklardır. Avrupa ülkeleri sanayi toplumları aşamasından, bilgi toplumu aşamasına geçmişlerdir. Sanayi toplumları üretimde, nasıl yeni çığırlar açmışlarsa, bilgi toplumları da yeni çığırlar açmaktadır. Artık sanayi toplumunun kültürüyle, bilgi toplumunun ekonomik, sorunlarını çözmek mümkün değildir.

Dünyada sağlıklı bir kültürel, güçlü bir ekonomik yapılanmanın yollarını, yalnızca ekonomi, yalnızca kültür diyen kuruluşlar değil, hem ekonomi hem kültür, diyen kuruluşlar açacaklardır. Onlar ekonomik değerlerden daha çok, kültürel değerlere önem vererek, bütün dünyada değer toplumunun mimarları olacaklardır. Onların katkılarıyla ekonomik yoksullukla birlikte, kültürel yoksulluk sorunlarına da sürdürülebilir çözümler bulunacaktır.

Ülkelerde kuruluşlar kültürleriyle üretimleri, üretimleriyle kültürleri,etkileyerek  dönüştürürler. Ekonomide her tüketim, kendi üretimini oluşturduğu gibi, her üretim de kendi tüketimini oluşturur. Toplumlara  kültürel kazançla, ekonomik kazancın birbirlerine nasıl  etkiledikleri anlatılırsa, hem üreticiler hem tüketiciler, değersiz üretim ve değersiz tüketim peşinde koşmazlar, üretmediklerini tüketmek hevesine de kapılmazlar. Dünyadaki ekonomik, yoksulluğun kaynağında, kültürel yoksulluk vardır.

Yoksulluk ihtiyacından daha fazlasını, tüketenlerden kaynaklanır.

İnsanlar kültürlerine göre üretirler,değerlerine göre tüketirler.
Tüketim üretimin, üretim tüketimin gizemli kamçısıdır.