İnsanlığın atalarının yitirdiği Cenneti dünyada bulması, seküler kültürün gökdelen ormanı şehirlerinden önce, kutsal kültürün kutlu şehirlerine dönmesine bağlıdır. İnsanlar Amerika'nın, İsrail'in bir Cehennem'e dönüştürdüğü dünyayı, Cennet'e dönüştürmeyi, ellerinde silah taşıyanlardan değil,göğüslerinde gül taşıyanlardan bekliyorlar. Dünya tarihinde barışın en güçlü koruyucuları, Mevlana gibi,Yunus gibi büyük düşünürler olmuştur.Onlar her zaman,"Bizim kültümüz, savaş kültürü değildir" demesini bilmişlerdir.

Bir insanı, bir şehiri, bir ülkeyi dönüştürecek güçlerin ana kaynağı, bütün insanlığın bilgi ve bilgelik birikiminin dayandığı, kutsal kitaplardır, kutlu şehirlerdir. Bunun için, dünyada herkes kutlu kitaplarla silahlanmalı, düşünceyi eyleme dönüştürme ustası Nuri Pakdil gibi: ''Yüreğimin yarısı Mekke''dir, geri kalanı da Medine''dir. Üstünde tül gibi Kudüs vardır'' demesini bilmelidir. Üç kutlu sehir, dünyadaki bütün şehirleri dönüştürecek, kutsal kültürün anavatanıdır. Üçü de Asya'dadır, Avrupa'da kutsal kültüre anavatan olmuş hiçbir şehir yoktur.

Bir şehir dönüşmek istiyorsa, Mekke özlü, Medine sözlü, Kudüs yüzlü olmalıdır.Dünyanın neresinde olursa olsun,bir şehir "Yitirilen Cennet"i, her iki dünyada da bulmak için, kusursuz bir yol haritasını, yalnızca üç kutlu şehirde bulur. Üç kutlu şehirin eşsiz yol göstericileri peygamberlerdir. Üç şehirin her biri, her peygamberden derin izler taşır. Kutlu şehirlerde, kutsal kitaplara saygı gösterilir, hepsi baş üstünde taşınır. Bütün insanlara bir gözle bakılır. Kimse kimseden üstün değildir. İnsanlar aynı annenin,aynı babanın çocuklarıdır.

Savaş dünyasından barış dünyasına geçmede, hayatın, ekonomik, siyasal, kültürel boyutlarında köklü değişikliklerin yapılması gerekir. Dünyadaki bütün şehirler, Erdem Beyazıt'ın dizeleriyle söylenirse: ''Bir yüzüm Batı'ya dönük / Bir yüzüm Doğu'ya / Arkamda bütün yönler / Önümde Kıble'' diyerek, yeni dönüşümün yol haritalarını hazırlamak zorundadırlar. Dünyadaki her şehir, kutlu şehirleri kendisine örnek alarak, kervandaki bir yolcu gibi olmalıdır. Yolda gördüğü şehirler değişmelidir. Ancak dört elle sarıldı değerleriyle, her zaman yeni olmayı, her gün yeniden doğmayı bilmelidir. 

Kutsal kültürle harmanlanmış şehirler ne kadar değişirlerse, o kadar aynı kalırlar. Kutlu şehirler, kutsal kitaplar gibidir, hem konuşurlar, hem susarlar. Bütün şehirler, kutlu şehirlerin ışığında değişmeden değişirler. Bu yüzden kutlu şehirler, ya ''Yeryüzü Cenneti'' ya da ''Yitilen Cennet'' demezler, hem ''Yitirilen Cennet'' hem ''Yeryüzü Cenneti'' derler. Peygamberlerin gizemli tarlası olan kutlu şehirler, yalnızca tek Cennet'i isteyenlerin, iki Cennet'i birden yitireceklerini bilirler.

Kutsal kültürün kutlu şehirlerinde, iki Cennet birden istendiğinde, dünyanın her yerinde İlk Peygamber'den Son Peygamber'e, bütün Peygamber'lerden izler bulunur. Kudüs'te süreklilik ve bütünlük vardır. Kutsal kültürde,"Adem Turabullah, İbrahim Halilullah, Musa Kelimullah, İsa Ruhullah, Muhammed Habibullah'' denilir. Peygamberler arasında fark gözetilmez hepsine saygı gösterilir.
Kutlu şehirler kutup yıldızlarına benzerler, bütün şehirlere yol gösterirler. 

Mekke, Medine, Kudüs başta olmak üzere, kutlu şehirler,dünyayı dönüştürecek dinamiklerin, kutsal kültürün derinliklerinde olduğunu, her fırsatta gündeme taşırlar. Bir şehirde hayatın yaşanabilirliği, kutlu şehirlerle kurduğu iletişimden ve etkileşimden kaynaklanır. Kutlu şehirlerle insanlar Ademoğulları oldukları bilincini kazanırlar. Denizleri arayan nehirler gibi, bütün şehirler kutlu şehirleri ararlar. Kudüs barış şehiridir,Kudüs'te savaş olursa, dünyada barış olmaz.Kudüs'ü bütün şehirlerin anası, dünyanın Cennet'e açılan kapısı Mekke korur,Kabe korur.