Savaş alanına dönüşen dünyada, düşünceler edebiyatlara edebiyatlar eylemlere yeni açılımlar kazandırırlar.

Dünyada her düşünce benimsenme sürecinde, zorlu bir edebiyat sınavından geçerek, değişik kuşakların eylem dünyalarında yerini alır. İnsanlık tarihinde kuşaklar arasında sürekliliği pekiştirmeyen, kuşaklar tarafından içselleştirilmeyen düşünceler, zamanla etkilerini yitirirler. Bir düşünce eylemle, bir eylem düşünceyle bütünleşmezse, zaman içinde süreklilik kazanamaz. Düşünceler ve eylemler arasında, karşılıklı birbirlerini büyüten yapısal bir bütünlük gözlenir.

Düşüncelerle eylemler arasındaki iletişimde ve etkileşimde, şiirden denemeye edebiyatın her alanı önemli işlevler yüklenir. Düşünceler eylemlere edebiyatla dönüşürler. Büyük edebiyat eserleri zaman içinde değişik açılardan yorumlanarak, yeni doğuşların ebeleri olurlar. Rasim Özdenören’in “Ruhun Malzemeleri” kitabında yer alan “Edebiyatın Gücü” başlıklı denemesinde ele aldığı gibi, “Büyük sanat eseri karşısında, birbirinden farklı, birbirini tutmayan yorumlara ulaşılır.”  
             
Yüzyıllar içinde güncelliğini yitirmeyen edebiyat eserlerinin gücü, her dönemde okuyanlara, “daha önce bilmedikleri ufuklar açar.” Arayış içinde olan insanlara, “yeni bir mantıkla düşünmeye” başlamanın kapıları açılır. Yüzyılların gündemden düşüremediği edebiyat eserlerinin,  düşünceler değiştikçe, yorumları, açılımları, etkileri değişir. Onların dönüştürücü güçleri, insanlık tarihi içinde sözleri değişen, özleri değişmeyen insanı, anlamaya çalışmalarından  kaynaklanır.
              
Doğu’dan Batı’ya dünyanın bütün ülkelerinde, son iki yüzyılda oluşan düşüncelerin tetiklediği eylemlerle, ekonomik ve kültürel krizlerin birbirini izlemesi, insanlığın  bilgi ve bilgelik birikimine dayanan edebiyat eserlerini, tekrar tekrar yorumlamaya zorluyor. Dünyanın her yanında, dökülen kanların, akan gözyaşlarının önüne geçmek, yeni ufuklar açmak isteyen  edebiyatçılar, aranılan yol haritasının, kutsallaştırılan kitaplarda olmadığını sürekli tekrarlıyorlar.  
                
Türklerin Anadolu’daki bin yıllık, düşünce ve eylem tarihlerinde, Yunus’tan Sezai Karakoç’a, anlatımın en kısa, en öz yolu olan şiir çok önemli bir yer tutar. Anlatımda şiirin gücünü bilenler, edebiyatın hangi alanında yazarlarsa yazsınlar, arkalarında sürekli yeniden yorumlanan kalıcı eserler bırakırlar. Ölümsüz düşüncelerin, iz bırakıcı eylemlere dönüşmesinde, başta şiir ve deneme olmak üzere, edebiyat yerine getirilmesi çok zor bir işlev yüklenir.
              
Her düşüncenin kalıcılığı, her eylemin sürekliliği, insanların hem önlerinde yol açıcı, hem arkalarında yön gösterici edebiyatçılarla sağlanır. Deneme alanındaki edebiyatçılar düşüncelere, şiir alanındaki edebiyatçılar eylemlere,bir yandan bütünlük,bir yandan süreklilik kazandırırlar. Edebiyatın gücünden yararlanmayan düşünceler köksüzleşirken, dilinden yararlanmayan eylemler etkisizleşirler. Edebiyat hem düşüncelere, hem eylemlere analık yapar.              
               
İnsanlığın düşünce dünyasında sürekliği sağlayamayanlar, eylemde bütünlüğü sağlayamazlar. Edebiyatın güçlü olmadığı ülkelerde, düşünceler kalıcılıklarını, eylemler etkilerini yitirirler. Kalıcı düşüncenin bahçelerinde, sürekli eylemin binbir renkli çiçekleri edebiyatla açılır.