İstanbul’un Dünü ve Bugünü
İstanbul, tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, kültürel ve doğal güzellikleriyle dünyanın en gözde şehirlerinden biri olmuştur. Alman İmparatoru 2. Wilhelm, 1898 yılında yaptığı ziyarette bu şehre olan hayranlığını şöyle dile getirmiştir: “İstanbul, ah İstanbul… Eminim Allah İstanbul’u cennetten bir köşe olarak yaratmıştır.”1

Eski İstanbul’un Sosyal Hayatı
Eski İstanbul ile şimdiki İstanbul arasındaki farkları anlatan merhum Abdulbaki Gölpınarlı’nın “Dün Bugün” isimli yazısı, bu şehrin geçirdiği değişimi gözler önüne sermektedir. Gölpınarlı, yazısında eski İstanbul’un gidiş, söz söyleyiş, vapur yolculuğu, ezan ve namaz gibi sosyal hayatın önemli unsurlarını detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Eski İstanbul’da insanlar arasında bir nezaket, saygı, dostluk, iltifat ve dua kültürü olduğunu belirtmektedir. Eski İstanbul’un ruhunu yansıtan bu yazı, nostaljik duygular uyandırmaktadır.2

İstanbul’un Doğal Güzellikleri
Eski İstanbul’un sosyal hayatı kadar, doğal güzellikleri de ilgi çekicidir. İstanbul’da erguvan zamanı boğazda Kuru Çeşme’de, Vaniköy’de, hisarlar’da, Papaz Korusu’nda, Mihrabat’ta seyre çıkmak, Salacak sırtlarında, Bebek tepelerinde, Hisarların sırtında bu aziz ve kadim şehre bir tepeden bakmak, Çengelköy’de Kız Kulesi açıklarında Kumkapı’da yazın sandalla istavrit, eylüllerde ise lüfer avına çıkmak, artık o şirket-i Hayriye’nin o eski yandan çarklı vapurları kalmasa bile denizcilik işletmelerinin boğaz hattında çalışan bir vapuruna binerek şöyle Eminönü’nden kavaklara gitmek Fenerbahçe’de, Kalamış’ta, Moda’da, Topkapı Sarayı üzerinden şöyle kızara kızara güneşin batışını seyretmek, Ağustos ayında Kanlıca körfezinden Yesari Asım’dan;

“Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne kıştan,

Bir taze bahar almaya geldik Kalamış’tan”

Şarkısını dinleyerek mehtaba çıkmak, mayıs ayında Çubuklu Hidiv Kasrı’nın boğazı gören bahçesinde elindeki çayla bülbül dinlemek,

Kasım ayında Emirgan Korusu’nda paltonun kulaklarını kaldırarak üşüye üşüye saka kuşunun melodilerine kulak vermek, hala kalabilen birkaç İstanbul konağında, bahçesindeki mor salkımların izlerini araştırmak, İstanbul’un doğal güzelliklerinin tadını çıkarmak demektir.3

İstanbul’un dünü ve bugünü arasındaki farklar, hem sosyal hem de doğal açıdan göze çarpmaktadır. Bu şehrin tarihine, kültürüne ve doğasına sahip çıkmak, hem eski hem de yeni nesillerin görevidir. İstanbul, her zaman sevgi ve saygıyı hak eden bir şehirdir.
İstanbul’un Tarihi ve Kültürel Zenginliği
İstanbul, hem tarihi hem de kültürel açıdan dünyanın en zengin şehirlerinden biridir. Bu şehirde yaşayanlar veya ziyaret edenler, her köşede farklı bir tarih, farklı bir kültür, farklı bir sanat eseriyle karşılaşabilirler. İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliğini anlamak için, bu şehrin bazı önemli mekânlarını, kişilerini ve geleneklerini tanımak gerekir.

Tarihi Mekânlar
İstanbul’un tarihi mekânları, bu şehrin geçirdiği değişimleri, yaşadığı olayları ve tanıklık ettiği dramları gözler önüne sermektedir. Baltalimanı sahilindeki o tarihi manolyalar, Beyzade Abdurrahman Sami Efendi’nin konağı, Yedikule Zindanları, Atik Valide Camii, Sümbülefendi, Hırka-i Şerif, Galata Mevlevihanesi gibi mekânlar, İstanbul’un tarihi dokusunu yansıtmaktadır. Bu mekânları ziyaret edenler, hem İstanbul’un güzelliklerini hem de acılarını hissedebilirler.

Tarihi Kişiler
İstanbul’un tarihi kişileri, bu şehrin kültürünü, sanatını ve inancını şekillendirmiş, iz bırakmış ve unutulmaz olmuşlardır. Genç Osman, Kani Karaca, Yunus Balcıoğlu, İlber Ortaylı gibi kişiler, İstanbul’un tarihi kişilikleridir. Bu kişilerin hayatlarını, eserlerini ve sözlerini öğrenenler, İstanbul’un ruhunu anlayabilirler.

Tarihi Gelenekler
İstanbul’un tarihi gelenekleri, bu şehrin çeşitliliğini, zenginliğini ve hoşgörüsünü göstermektedir. İstanbul’da farklı dinler, mezhepler, tarikatlar ve kültürler bir arada yaşamış, birbirlerine saygı duymuş ve ortak değerler paylaşmışlardır. İstanbul’da her yıl yapılan aşura, mersiye, mir’aciyye, sema gibi gelenekler, İstanbul’un tarihi gelenekleridir. Bu geleneklere katılanlar, İstanbul’un kültürel zenginliğini yaşayabilirler.

İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliği, bu şehri özel kılan unsurlardır. İstanbul’u gerçekten tanımak ve sevmek isteyenler, bu şehrin tarihini, kültürünü ve geleneklerini bilmeli, anlamalı ve yaşamalıdırlar. İstanbul, sadece fotoğraflanacak bir şehir değil, aynı zamanda hissedilecek, duyulacak ve yaşanacak bir şehirdir.