Yapımcı, yönetmen Ramazan Bakkal, 1951yılında Bilecik Pazaryeri Günyurdu Köyünde doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca bölümünü bitirdi. Bir süre sağlık memurluğu, öğretmenlik yaptıktan sonra 1978 yılında Türkiye’nin Sesi Radyosunda Program Yapımcısı olarak olarak TRT’ye geçti. 1984 yılında TRT İstanbul Televizyonunda Yapımcı / Yönetmen kadrosuna atandı.
Ermenilerin Talat Paşa’yı Berlin’de şehit edişini konu alan “Duvardaki Kan” adlı 10 bölümlük tarihi dizi, Sigara ve Sağlığımız, Şişeler ve Alkolizm, Boy Aynası, Denizciliğimiz,Tuna Nehri belgesellerini çekti.
Ferhunde Kalfa, Alman Gelin, Taş Bademleri, Kapıdaki Adam, Akşama Doğru, Kendi Gökkubbemiz filmlerinin senaryo yazarlığını, yapımcı ve yönetmenliğini üstlendi. TGRT’nin kuruluşunda ilk Program Müdürü olarak görev aldı. HBB, BRT gibi özel TV kanallarında yönetici olarak çalıştı.

Şimdilerde, beka meselesinin çözümü, refah ve huzur içinde yaşamanın gereği olan bilim-teknoloji meselesiyle ilgili çalışmalar yürütüyor. Konferanslar veriyor. “Bilim Teknoloji ve Derin Uykudaki İslâm Âlemi” adlı kitabı yayınlandı. 1500-1900 yılları arasında Avrupa, Osmanlı ve Rusya’da bilim konusundaki kitabı yazım aşamasında.  
Ramazan Bakkal ile Yahya Kemal Beyatlı üzerine yaptığımız söyleşiyi siz değerli okurlarımızın ilgilerine sunuyoruz:  

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.45.14 F781A5Ff

Efendim Yahya Kemal Beyatlı'yı tanıma hikâyenizi bizlerle paylaşır mısınız?  

1978 yılında TRT’nin önünden geçerken kapısında Türkiye’nin Sesi Radyosu için program yapımcısı alınacaktır ilanını gördüm.  O günlerde bir gazetede sanat sayfası hazırlıyorum. Kalemimi iyi olduğu rivayetleri dolaşıyor. Solun tüm yayınlarını takip ediyordum. Milliyetçi yayınları tanıyordum.  4 ay kadar yapımcılık kursunda en başarılılar içindeydim.  Metin ve senaryo dersi hocamız Turgut Özakman’ın övgülerine nail oldum. Göreve başladık. TRT gibi önemli bir kurumda, zorlu elemelerden başarıyla çıktığımı duyan Süleyman Kürkçü adlı arkadaş tebrik etti. Birlikte ANDA yayınevine girdik. Buradan bir kitap seç, hediyem olsun dedi. Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’unu seçtim. Her hafta 20 sayfa radyo program metni yazıyordum. Seslendirme montaj, 110 dakikalık yayın... Bu sırada Aziz İstanbul’u 15 gün içinde bitirdim. Yahya Kemal ağabeyimdeki sadelik, güzellik, akıcılık, tarih şuuru beni büyüledi. Kitabın arkasında üstadın diğer eserlerinin tanıtımı vardı. Birer birer satın alıp okudum. Yazdığım programlardaki millilik duygusu vermemden rahatsız olmuşlardı.  O dönemin şartlarında solcu olmadığım için elimdeki program alındı.Bir yıl içinde Yahya Kemal’in 12 cilt tutarındaki tüm eserlerini okudum. Önemli satırların altını çizdim.  Bu sırada, Ankara radyosuna 3 aylık geçici görevle sürüldüm. Ankara’nın kirli-puslu havasından kurtulup Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’unu arzular olmuştum.  
3 ayın bitmesine birkaç gün kala TRT muhabiri Mehmet Cemal Çiftçigüzeli telefon etti, “Seni İstanbul’a denetçi olarak sürgün etmişler” dedi. Sürpriz. Denetçi olmaya kıdemim müsait değildi. İstanbul sürgün değil taltif olurdu. İnanmadım.  4 gün sonra sarı zarf geldi. TRT İstanbul Televizyonuna Denetçi olarak tayin edilmiştim. Eşyamızı toplayıp İstanbul’un yolunu tuttuk.  Yahya Kemal’in mısralarındaki Aziz İstanbul’u, şehrayin boğazı, ölümü güzelleştiren şehir Eyüp’ü, Rumeli Hisarını görmenin sevincini yaşıyordum. Muhteşem Süleymaniye karşımdaydı.  
Uzun mücadeleler sonunda denetçilik gibi pasif bir görevden kurtulup Televizyon program yapımcılığına, yönetmenliğe geçtim. İlk yaptığım program Yahya Kemal’in ölümünün 30. Yılı için hazırladığım 26 dakikalık belgeseldi. Metnini kendim yazdım. Mehmet Kaplan hoca ile röportaj, Yahya Kemal’in şiirinden bestelenmiş “Kalbim yine üzgün seni andım da derinden. Geçtim yine seki hazan bahçelerinden ve Endülüste Raks’ı Serap Mutlu Akbulut, Ahmet Özhan icra ettiler. Program yayınlandı. Ertesi günü koridorlarda tebrik yağmuruna tutuldum.
Yahya Kemal’in ölümünün 40. Yılında Avrasya Bir Vakfı adına Cemal Reşit Rey Konser salonunda bir program organize ettim. Sadık Kemal Tural, Yahya Kemal’i anlattı. Haluk Kurdoğlu, Tahir Kutsi Makal, Yahya Kemal şiirleri okudular. Serap Mutlu, Yahya Kemal Şarkıları sundu. Sönmez Atasoy Yahya Kemal’i anlatan “Kendi Gök Kubbemiz” adlı tek kişilik oyunu sergiledi. Ben Yahya Kemal nüktelerini sundum.  Salonun alt katı üst katı tıklım tıklımdı. Çok sayıda misafirimiz ayakta kalmıştı. Dakikalarca alkışlandı.  
Eski bakanlardan Cengiz Gökçek dedi ki “Bu güzel programı İstanbul dışına götür.  Büyük ilgi göreceksiniz.”  Öyle oldu. Edirne’den Erzurum’a valiler, belediye başkanları, kaymakamlar, lise müdürleri Yahya Kemal’e sahip çıktılar. 829 defa sunduk.  Yahya Kemal ağabeyimle dostluğumuz, yolculuğumuz böyle başladı... Sürüyor.  

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.45.13 A61A8C40
Yahya Kemal Beyatlı'yı tanımada neden eksik kalıyoruz?

Attila İlhan beyle zaman zaman sohbetlerimiz olmuştur. Türkiye için, “Hain kontenjanı en yüksek ülke” derdi. Bu kontenjanın büyük kısmı basın-yayın camiasında görevlidir, maaşlıdır. Milli olan, manevi olan, Tük olan her şeyin düşmanıdırlar. Onlara bu görev verilmiş. “Gâvurun ekmeğini yiyen kılıcın sallar” misali değerlerimize ilgisizdirler. Savunanları görmezler. Göstermezler. Toplum nazarında itibarsızlaştırmak için çalışırlar. Yahya Kemal “Ezan-ı Muhammedî” şiiriyle İslâm’ı en güzel terennüm eden şairimizdir. Aziz İstanbul adlı eserinde, Türk İstanbul’u, Eğil Dağlar kitabında Anadolu’nun Türk vatanı olduğunu en güzel anlatan düşünürümüzdür. Bütün eserlerinde, her satırında milli ruh hâkimdir. Böyle bir değerin baş tacı edilmesi gerekirken layıkıyla tanınmaması düşündürücü. Eğitim sistemi bir türlü milli olamadı. Aydınlarımız sorumluluklarını yerine getirmiyor,okur-yazar olmanın ilerisine geçemiyorlar. Prof. Dr. İskender Öksüz hocanın “Boş zamanlarımda milliyetçilik yaparım” sözü anlamlı. Milli kültürden, milletin istikbalinden, beka meselesinden habersiz, bilimin, teknolojinin ehemmiyetini düşünmeyen, gündelik politika peşinde koşan okur-yazarlardan fazla bir şey beklemek  beyhudedir.  

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.45.14 22D173Af

Nasıl tanıtmalıyız?  

Anlamlı bir soru...  
Ak Zambaklar Ülkesi Finlandiya, Garcia’ya Mektup gibi önemli mesajlar veren eserler bir zamanlar ücretsiz dağıtılmış. Yahya Kemal’in eserlerini bırakın ücretsiz dağıtmayı satın almakta zorluk çekilir. Piyasada bulmak muhaldir. Yayını, dağıtımı, ucuz satılması mümkündür. Ama bunu kim kendisine iş edinecek? Hangi kültür bakanı uygulayacak? Sivil Toplum kuruluşlarımız Yahya Kemal’e ilgisiz.
2008, ölümünün 50 yılı idi. 2007 Temmuz’unda Türk Edebiyatı Vakfı, Birlik Vakfı, Kubbealtı Cemiyeti, Avrasya Bir Vakfı yöneticilerini toplantıya çağırdım. “Hükümetçe 2008 Yahya Kemal yılı ilan edilsin” diye çabaladım. Kaleme aldığım mektubu bu kuruluşların başkanlarının imzasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdik. Ekim ayında hatırlatma mektubu yazdık. İsmail Kahraman bey yakından ilgilendi. 1 Ocak tarihinde zamanın kültür bakanı Ertuğrul Günay, “2008’i Yahya Kemal yılı ilan ediyoruz” diye açıkladı. Basın layıkıyla görmedi bu haberi. Bazı çalışmalar yapıldı. Valilerimiz, kültür müdürlerimiz, milli eğitim yetkilileri Yahya Kemal’i yeterince tanısalardı, çok daha fazlası yapılırdı. Elimizdeki kumaş bu.  
Cumhuriyetin 100. Yılında Eğil Dağlar adlı eseri yüzbinlerce bastırılıp dağıtılmalıydı. İstendiği zaman gerekçe bulunur bu hizmetleri sunmak için. 2 Aralık 2024 Yahya Kemal’in doğumunun 140. yılı, işte size gerekçe. Bu yılı olsun değerlendirebiliriz. Z kuşağı şöyle, şimdiki nesil böyle diye şikâyet edeceğimize onlara milli ruh verecek şairleri, yazarları, sanatçıları tanıtabiliriz. Çalışmalar yapabiliriz. Eğil Dağlar’ı, Aziz İstanbul’u, Kendi Gök Kubbemiz’i konu alan yarışmalar, konferanslar, sempozyumlar düzenleyebiliriz. Bu yayınları gençlerimizin tanıması için çalışabiliriz.

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.47.02 Db384722
Türk Edebiyatını süsleyen parlak bir taç, ilhamını hayatın zengin hazinesinden alan  Yahya Kemal'in ruhunun inceliği, iç dünyası hakkında neler söylemek istersiniz?

Yahya Kemal şiiri hayatın merkezi yapan ve şiirle yaşayıp şiirle ölen adamdır. Şiirimizi , sade dil, beyaz lisan, samimi, tabii  ahenge taşıdı. “Deha uzun bir sabırdır.”, “Şiir darası alınmış sözdür.” derler. Yahya Kemal’in şiirlerinde dara bulamazsınız. O, “şiir kusursuz, sağlam bir istiftir, sıhhat ve neşe dolu olmalıdır” der. Bir şiirini 14 yılda tamamlamıştır. “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” başlıklı abide şiiri 32 yıla tamamlamıştır. O bir kelime kuyumcusudur. O şiir yazmaya ve şiir düşünmeye engel olacağı korkusuyla evlenmemiştir.
“Mağlupken ordu, yaslı dururken bütün vatan”
“Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular
 Mahzur hudutların ötesinden akan sular”  Yahya Kemal’i etkilemiştir.

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.45.13 8A52375C

İnsanı, yaşadığı olaylar, sosyal çevresi, edindiği bilgi, yaptığı iş şekillendirir. Yahya Kemal’in çok duygulu bir annesi var. “Rencideliklerini onulmaz yaralar gibi saklardı” derken Nakiye Hanım'ın hassasiyetini görüyoruz. Çocukluğunun geçtiği coğrafya, ruh esen Üsküp, ezan sesleri, su salâları, çocuk yaşta ilgi duyduğu genç kızın yaşlı biriyle evlendirilmesi, ani ölümü, annesi ölünce İbrahim Naci Bey'in hemen evlenmesi, üvey anne yanında huzur bulamayıp İstanbul’a gitmek durumunda kalması. Yaşadığı bu olayların üstada nasıl bir duygu yoğunluğu verdiğini tahmin edebiliriz.  İstanbul’da kaldığı İbrahim Bey'in konağındaki mûsıkî alemleri, ordudan ayrılma üsteğmenin Paris’i büyülü bir şehir olarak anlatması, Paris’te zamanın en büyük şairlerini yakından tanıması, şiir ve sohbetlerindeki incelikleri fark edişi, şairleri külliyat olarak incelemesi Yahya Kemal’in iç dünyasını zenginleştiren unsurlardır. Ben bu ruh inceliğini bir İstanbul hanımefendisi olan Hülya Günay’ın kelimelerinde, konuşmalarında görüyorum. Yahya Kemal’in hangi Türkçe arayışında “İstanbul hanımlarının konuştuğu lisan” dediğini hatırlatıyorsunuz.

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.47.02 A089D925

Şiirlerinde milli duyguların baskın olduğu millet ve vatanına düşkün Yahya Kemal'i nasıl değerlendirirsiniz, bu duyguların nüvesi nedir?

Yahya Kemal’in yaşadığı olaylar, vatan ve millet duygusunu güçlendirmiştir.  Düşünün, huzur içindeki Rumeli birden kaynamaya başlıyor. Çiftliklerinde çalışan işçiler başlarını kaldırmazken, bozgunla birlikte Türk hanımları rahatsız edecek şekilde bakmaya başlıyorlar.  O, vatanın, hürriyetin, bağımsızlığın, güçlü ülke olmanın neyi ifade ettiğini çok iyi anlıyor. Milyonlarca insan 500 yıllık yurdu terk edip ilkel şartlarda göç ederek Edirne’de İstanbul’da, Bursa’da cami avlularına sığınıyorlar.  
“Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar”
Türkiye’deki insanların ilgisizliğine karşı Almanya ve Avrupa’da yaşayan Türkler vatan konusunda, milli meselelerde daha hassastır. Rumeli’nin elden çıkışı, Paris’te Rumların, Ermenilerin yaptığı Türk düşmanlığı Yahya Kemal’deki milli duyguları kamçılamıştır.

Whatsapp Görsel 2024 04 21 Saat 17.47.02 A96Dfd88

“Aldım Rakofça kırlarının hür havasını
Duydum akıncı cedlerimin ihtirâsını”
Tuna nehrinde iç suyolu taşımacılığı konusunda TRT’ye bir belgesel çektik. Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Avusturya ve Almanya’da Tuna’dan ayrılmadan bir ay çalıştık. Tuna’nın güzelliklerini gördükçe Yahya Kemal’in terennümünü daha iyi anladık.
“Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.”

Paris yılları Yahya Kemal'e nasıl tesir etmiştir?
Paris o dönem bütün dünyanın kültürünü etkileyen bir merkez idi. Böyle bir dönemde Paris’te dokuz yıl geçirmesi Yahya Kemal için şanstır. Talih hazır olana gülermiş. Aynı yıllarda Paris’in kültür ortamını yaşayan başkaları Yahya Kemal gibi kültür, sanat ikliminden faydalanmayı beceremediler. Nerede bir şiir toplantısı,nerede bir konferans Yahya Kemal orada. Her kahvesi bir akademi, her meydanı ayrı bir düşünce akımının merkezi olan Paris adeta açıkhava üniversitesidir. Yahya Kemal’in yetişip olgunlaşmasında hocası Albert Sorel kadar bu açık hava üniversitesinin rolü olmuştur. Yahya Kemal 1904’ten 1912’ye kadar Quartier Latin ve Montparnasse semtlerinin ilim, fikir ve san’at muhiti içinde dolaştı. Bodler’i, Mallarme’yi inceledi. Fransız ve Batı şiirinin en büyük şairlerini günlerce dinlemiş, sohbetlerine katılmış, eserlerini didik didik etmiştir. Bir şairin, yazarın külliyatını okumayı prensip edindi. Bunu çevresindekilere de tavsiye etti.  Zamanın mütefekkirlerini yakından tanıması, şiirde kalıcılığın ne olduğunu mısraları ile gösteren üstatlarla saatlerce konuşması, bir tiyatro eserini üç kere seyretmesi Yahya Kemal’i unutulmazlar kervanına hazırlamıştır. Kayıt olduğu, Siyasal Bilgiler Yüksek Okulunu bitirip diploma elde etmeyi değil, bilgi dağarcığını zenginleştirmeyi tercih etmesi dikkate değer.

1913 yılında İstanbul'a dönüyor, Üsküp ve Rumeli’nin Osmanlı devletinin elinden çıkması Yahya Kemal'i derinden üzüyor bu süreci hakkında değerlendirmeleriniz?  

“Üsküp ki Yıldırım Bayezid han diyarıdır
Evlad-ı fatihana onun yadigârıdır
Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o
Yalnız bizimdi, çehre ve ruhiyle bizdi o...

Üsküp bir Müslüman şehirdi
Binbir türbeyle müştehirdi
Vardar önünde bir nehirdi
Her an tekbirlerle çağlar.”

Rumeli muhacirlerinin zor şartlar altında Anadolu yollarına düşmesi, Yahya Kemal’in anneannesini Bursa’da bir cami avlusunda güç durumda görmesi şairimizi çok üzmüştür. “Mahzun hudutların ötesinde akan sular” derken Rumeli’deki güzel günlerden sonra milyonlarca insanın mahzuniyeti üzülmenin çok ötesinde.Kahredici. “1912 mel’un harbi başladığı gün ilk kaybettiğimiz topraklardan birisi Rakofça oldu.” (Siyasi Edebi hatıralarım s.31) Yahya Kemal, Rakofça’daki Kırçı eğlencelerini yaşamış. O güzel günler hayalindedir. 42 yaşından sonra gittiği Rakofça için söylediği şudur; “Kalbim muammalı bir hüzün içindeydi. Geçtik.” Yaşadığı hüznü tahayyül edebiliyoruz.  

Diplomat ve milletvekili Yahya Kemal hakkında bilgiler aktarır mısınız?  

İspanya hariciyedeki ilk görev yeri. Yahya Kemal’in çok güzel, çok etkili konuştuğunu İspanya kralına fısıldamışlar. Bir resmi bayram tebriki için gittiği sarayda, kral bütün saray geleneklerini bir kenara atmış. Yahya Kemal’in koluna girip makamına çıkarmış. Saatlerce üstadı dinlemiş. Ertesi günü yakınlarına söylediği şudur: “Ben anamdan kral olarak doğdum. Bugüne kadar çevremde hep güzel konuşanlar vardı.Türk elçi Yahya Kemal kadar güzel konuşanı görmedim.”  

“Zil şal ve gül” diye başlayan Endülüste Raks, İspanya görevinin,  
“ Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu”  
diye başlayan “Kar Musıkileri” Polonya görevinin ürünleridir.  

Derler ki “Yahya Kemal’e kuru bir diken dalı verin, onu size bir tomurcuk gül gibi anlatır.” İşte Yahya Kemal farkı.  
Türk gençleri güzel konuşmak, etkili yazmak için, Yahya Kemal’i tekrar tekrar okuyabilirler. Kısa zamanda Yahya Kemal’in kendilerine neler kazandırdığını göreceklerdir. Dilde tasfiyeciler ile İngilizce hayranlarının tahribatı gençlerin Yahya Kemal’i anlamasına ket vursa da okuyanlar şairimizi anlayacak ve seveceklerdir.  
Milletvekili seçilmesi onun ne kadar sevildiğinin bir nişanesidir. Mecliste; Irak sınırının doğru tespit edilmediğini, 100 km güneye kaydırılmaz ise sıkıntı yaşayabileceğimizi ifade etmiş. Yıllardır yaşadıklarımız onun ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteriyor.  

Yahya Kemal’in anayurdu tarifi:
“Eğer, anayurdu, kalblerimizde yoksa, emin olabiliriz ki küre-i arz üzerinde hiçbir yerde yoktur…
Kalbimizdeki sis kalkacağı gün bütün debdebesiyle gözlerimiz önünde belirecek. O zaman göreceğiz ki, anayurdu Asya’nın bir ucundan Avrupa’nın göbeğine kadar, kurşun kubbeler, narin minareler, muhkem kulelerle yükselerek giden bir hattadır.  
Bu hat üzerinde koskoca bir saltanat var, vakur bir millet var, lisan var, mimari var, sanat var, din, an’ane, ahlâk, teşkilât-ı medeniye, top, tüfenk, ordular her şey var. Bütün bu alem hepimizin anayurdudur.” Mektuplar Makaleleler s.152
Kalble dil
Kalbi olanların dili yok, dili olanların kalbi yok. Yoksa bugün Türk şiiri ve nesri taş yürekleri eriten bir şey olurdu. …hem canı hem de cismi olan edebiyattan mahrumuz. (Edebiyata dair, 151-153 ) 

Hayatının son dönemlerini geçirdiği Park Oteli yılları hakkında neler söylemek istersiniz?

Üstat ev, arsa, hisse senedi, para biriktirme gibi işlerden uzaktır. O şiirle yaşayıp şiirle ölen adamdır. Hiç evlenmedi. Buna pişman olduğunu biliyoruz. Gençlere nasihatinde “Evleneceksiniz, bir eşiniz olacak, başınızı sokacak bir eviniz olacak, namerde muhtaç olmayacak geliriniz olacak” demiştir.  Yaşı ilerleyince “Yalnızlığımın karanlığında boğulmaktan korkuyorum” demesi düşündürücü. Zaman zaman ödeme güçlüğü çekmesi elem vericidir.
Gazetecilerle, hayranları ile Park otelde görüşürdü. Sermet Sami Uysal eşiyle birlikte Park otelde ziyaret eder. Uzunca konuşurlar. 4 saat olmuştur. Sermet Sami bey “Müsaadenizle biz kalkalım” dedikçe daha yeni geldiniz, konuşuyoruz, nereye gideceksiniz?”gibi serzenişleri yalnızlığın ne demek olduğunu işaret ediyor.  Bir başka gün; yanında iki saatten fazla kalan Sermet Sami Uysal’a kızar. “Sermet Sami bakıp durma saate. Saat dediğin şey dostlarım varken tıktık tık hızlı hızla döner. Dostlarım yoksa tıık… tıık… tıık.  

Yahya Kemal'in İstanbul'u?

Yahya Kemal İstanbul şairidir. İstanbul’u en iyi ifade eden, bize ne iyi tanıtan insandır. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet ise, Türk İstanbul’u en güzel anlatan Yahya Kemal’dir.  
Öyle ki  yanına bir dostunu, bir hayranını alır günlerce semt semt İstanbul’u dolaşırmış. Hatırlayın Atik Valide’den inen sokakta şiirini,  

ATİK VALDE’DEN İNEN SOKAKTA
İftardan önce gittim Atik Valde semtine,
Kaç def’a gittiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan  mâneviyyeti
Bir tatlı intizara çevirmiş sükûneti ;
Semti oruçlu halkı, süzülmüş benizliler ,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer ;
Bakkalda bekleşen fıkara kızcağızları
Az çok yakında sezdiriyor top ve iftarı
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz !
Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu teselli  bu derdime ;
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime :
“Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür ;
Mâdem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.”

Cetlerimiz yalnız mimaride değil, her şeyde dahiyane yapmasını bilmişler lakin yazmasını unutmuşlar.Bu bizim en feci talihsizliğimizdir. (Aziz İstanbul.57)
“Gönlüm isterdi ki mazini dirilten sanat, sana tarihini her lâhza hayal ettirsin.  
Bedri’ye mısralar
Gelmek’çün ikinci bir hayata,
Bir gün dönüş olsa âhiretten;
Her ruh açılıp da kâinata
Keyfince   bulsa semada mesken;

Talih bana dönse nazikane;
Bir yıldızı verse malikane;
Bigane kalır o iltifata,
İstanbul’a dönmek isterim ben.

Yahya Kemal Beyatlı ile ilgili yaptığınız çalışmalar ve gelecek nesillere tavsiyeleriniz nelerdir?

  Yahya Kemal;  Türk şiirinin zirvesidir. Sanatta mükemmeliyetçi.  İstiklal harbinde  en iyi sözcülerimizden. Sanat ve edebiyat sevgisi kazanmamızda en etkili isim.  Önemli bir fikir ve düşünce adamıdır.  “Milli şuura ermiş bir insana göre muhafazakârlık, liberallik ve daha ileri fikirler arasında fark azdır.” Bu, Yahya Kemal beye ait önemli bir tespittir. Yahya Kemal, Türk aydınlarının buluşma noktasıdır.  Solcu, milliyetçi, İslamcı, Atatürkçü ne kadar grup varsa hepsi tarafından şiirine ve sanatına saygı duyulan fikir adamıdır.

Yazarlar birliğinden bir arkadaş, “Mehmet Akif İslâmcı şairdir. Yahya Kemal, İslâm’ın şairidir demiş… Ezân-ı Muhammedî şiirini okuyunca bu sözün neyi ifade ettiğini anlayabiliyoruz.  
EZAN-I MUHAMMEDİ
Emri bülendsin ey ezânı Muhammedî
Kâfi değil sadâna cihân-ı Muhammedî
Sultan Selîmi Evvel’i râmetmeyüp ecel
Fethetmeliydi âlemi şân’ı Muhammedî

Gök Nûra gark olur nice yüzbin minareden
Şehbâl açınca rûh-ı revân-ı Muhammedî    

Ervah cümleten görür Allahü Ekber’i
Akseyleyince arşa Lisan-ı Muhammedî

Üsküp’de kabr-i mâdere olsun bu nev-gazel
Bir tuhfe-î bedî’ü beyân-ı Muhammedî

Aziz Nesin’in itirafı:  
1992 yılında Türkmenistan’a giden heyette resmi heyette, Aziz Nesin vardır. Konu Yahya Kemal’den açılınca tiyatro sanatçısı Sönmez Atasoy’a şunları söyler.  
– Azizim, Yahya Kemal’i ne sağlığında okudum ne de öldükten sonra. Ama nereye gitsem bir Yahya Kemal muhabbeti. Yahya Kemal’den bir beyit, bir şiir, bir nükte, bir fikir, bir şarkı ile karşılaşıyorum. Kendi kendime dedim ki bende mi bir yanlışlık var yoksa Yahya Kemal’den bahsedenlerde mi? Bütün kitaplarını inceledim. Anladım ki “Onu okumamakla çok büyük eşeklik etmişim”.
Yahya Kemal’in tanınması, sevilmesi kıskanılmıştır.Az yazdığı öne sürülmüştür.  İbrahim Alaattin Gövsa,Yahya Kemal için hicviye yazmış.Hicviye elden ele dolaşsa da kimse kendisine bundan bahsedemez. Bir yemek sırasında konu açılmış. Meclistekilerden biri bu hicviyeyi yazdığı kâğıdı yanındakine gösterirken Yahya Kemal ani bir hareketle kâğıdı kapmış.  
Şunlar yazılıdır:
            “Şairim der de tufeyli yaşatır gövdesini
Dayanır köhne Nedim artığı üç-beş satıra
            Senelerden beridir aynı sakız aynı geviş,
            Seneler var ki doğursun diye baktık katıra”
Sonrasında neler olabileceğini hayalinize bırakıyorum.

İşte böyle değerli Hülya hanımefendi. “Söyle bana, söyleyeyim senin kim olduğunu” derler. Benim en büyük dostum, ağabeyim Yahya Kemal’dir. Şimdilerde bilim, teknoloji meselesiyle ilgili konferanslar veriyorum. Okay Sinanoğlu, Cahit Arf, Aydın Sayılı, Aziz Sancar, Fuat Sezgin gibi yerli dostlarımı anlatıyorum. Halife Me’mun, İbni Heysem, İbni Sina, Farabi, Aristo, Arşimed, Pastör, Lavosier gibi bilginler de yakın dostlarımdır. Böyle güzel insanlarla dostluğu nasip ettiği için Allaha şükrediyorum.