Sık sık gittiğim 'Kitabevi'ne bir gün yine uğrayınca Mehmet Varış Bey, sana bir kitap hediye edeceğim deyip beni kısa bir süre için de olsa heyecanlandırdı. Öyle ya, bizim gibi kimselere verilecek en kıymetli hediyelerden biri de kitaptır. Önce, küçük ve sıradan bir eser zannettim. Öyle değilmiş. Mehmet Bey’in takdim ettiği eser, 504 sayfa olup 'Erzurumlu Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi Sempozyumu Tebliğler' adını taşıyor.

Editör Prof. Dr. Ömer Kara tarafından hazırlanan ve Atatürk Üniversitesi Yayınları arasından çıkan kitabın sonunda bir de 'cd' bulunuyor. Başta ilahiyatçılar ve tarihçiler olmak üzere birçok ilim adamının sunduğu tebliğler ile bu meşhur ve mağdur şeyhülislamın hayatı ve eserleri efradını cami, ağyarını mani bir tarzda inceleniyor. Kitapta merhumun latifelerine de ter veriliyor. 'Feyzullah Efendi’nin Letaifnamesi ve Letaifname Geleneğindeki Yeri' iki İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi tarafından izah ediliyor. Yard. Doç. Dr. Mehmet Göktaş Bey’in ve Yrd. Doç. Dr. A. Hilal Kalkandelen Hanım’ın müsaadesiyle bu latif latifelerden birkaçını siz değerli okuyucularıma nakletmek istiyorum ama önce şunu söyleme gereğini duyuyorum. Döneminin diliyle kaleme alınan bu latifeleri anlamak ve tabii ki gülümsemek için belli bir seviyeye ihtiyaçduyuluyor. Yani İslami ilimlere, özellikle Kur’an bilgisine vakıf olmak gerekiyor. Çünkü latifelerdeki soruların bir çoğu ayetle soruluyor, ayetle cevap veriliyor.

Kısmen sadeleştirdiğim birkaçlatifeyi naklediyorum:

1-Efendimizin yaşlı hanımlarından olan Hazreti Safiye, bir gün, ya Resulallah! Dua buyurun da cennete gideyim dedi. Peygamberimiz: 'Koca avratlar cennete giremez' karşılığında bulundu. Safiye meclisten çıktı ve ağladı. Bunun üzerine Efendimiz: 'Safiye’ye haber verin, koca avratlar, koca ve yaşlı olarak girmezler. Gençve taze olarak girerler' cevabını verdi.

2-Bir gün A’meş hazretleri, derse gitmek üzere evinden çıkarken gülümsedi. Talebeleri 'Ya İmam! Tebessümünüzün sebebi nedir?' diye sordular. A’meş hazretleri şöyle cevap verdi: 'Kapıdan çıkarken küçük kızım eteğime yapışıp benden para istedi. Param yok dedim. Kızım annesine dönüp Valideciğim! Dünyada başka kimseyi bulamadın mı ki bu fakir mollayla evlendin?’ dedi.'

3-Mısır’da peygamberlik davasına kalkışan bir adamı halife Me’mun’un huzuruna getirirler. Adam ben Musa’yım diye söz başlar. Me’mun, Musa Aleyhisselam’ın mucizesiyle elindeki asa koca bir yılan oluyordu. Ayrıca 'Yed-i Beyza'ya sahipti. Haydi bakalım, sen de öyle mucize göster. Peygamberlik iddia eden adam halifeye şöyle cevap verdi: 'Musa Aleyhisselam o mucizeleri o zaman gösterdi. Eğer sen de 'Ene rabbikümü’l- a’lâben sizin en büyük rabbinizim!' dersen ben de şimdi hemen öyle mucizeler göstereyim!'

4-Adamın biri, Ebu Yakub’a şöyle bir soru yöneltti: 'Yıkanmak için elbisemi çıkartıp bir nehre girdiğimde, daha efdal olması için kıbleye mi döneyim, yoksa başka tarafa mı?' Ebu Yakub, şöyle cevap verdi: 'Nehrin kenarında çıkardığın elbiseye dönmen daha efdaldir. Aksi takdirde çalınması veya kaybolması söz konusudur.'

5-Harun Reşid bir gün Behlül’e: 'En sevdiğin insan kimdir?' diye sordu. Behlül, 'Karnımı doyuran kimsedir' cevabını verdi. Harun: 'Ben doyururum, şimdi beni sever misin?' diye tekrar sorunca Behlül: 'Veresiye muhabbet olmaz!' dedi.

6-Amr, son derece çirkin bir adamdı. Karısı ise dünya güzeli bir kadındı. Bir gün bu hatun Cahız’a benzeyen kocasının yüzüne baktıktan sonra 'Elhamdülillah' dedi. Amr, şu an Allah’a hamdetmenin sebebi nedir diye sordu. Sen ve ben cennet ehli olacağımız için hamd ettim, cevabını verdi. Amr, bu iş nasıl olacak, diye sorunca kadın şu cevabı verdi:

Sen, benim gibi güzel bir kadına sahip olduğun, ben de senin gibi bir musibete sabrettiğim için; Bilindiği gibi yüce Allah şükreden ve sabreden kullarını cennete koyacağını vaad ediyor.

7-Bir adam Yusuf Aleyhisselam’a duyduğu muhabbeti dile getirerek seni seviyorum, dedi. Yusuf Aleyhisselam, lütfen bana muhabbet besleme, cevabını verdikten sonra gerisini şöyle getirdi: 'Ben muhabbetten hayır görmedim. Zira babam beni sevdi, kuyuya atıldım. Mısır Azizi’nin karısı Züleyha sevdi, zindana konuldum.'

8-Bir adam, bir kadınla evlendi. Kadın, beşinci gün bir oğlan çocuğu doğurdu. Babası çarşıya gidip kâğıt, defter, kalem gibi kırtasiye malzemeleri satın aldı. Durumu görenler, ne acele ediyorsun, daha yeni evlendin, diye şaşkınlıklarını dile getirince 'Acele değil, beş günde doğan çocuk, üçgün içinde mektebe gider' cevabını verdi.

İnsanın, şeyhülislamın bu latif latifelerini okuyunca vaazlarında sohbetlerinde böyle fıkralara yer vermeyip kuru kuru konuşan, mizahın aslında ciddi bir iş olduğunu bilmeyen hocalarımıza ithaf olunur, diyesi geliyor.