Dergâh kültürünün hedefi, hayatı yaşanır kılma yolunda, insana her tutum ve davranışının, Allah tarafından görüldüğü bilincini kazandırmaktır.

Hayatı güzelleştirenler, görünmeyen dünyanın ışığıyla, görünen dünyaya bakmayı bilen, gönül insanlarıdır. Onların dünyasında geceler de gündüzdür. Onlar her şeyi gizleyen geceleri, gündüze çevirerek, hiçbir alanda karanlığa yer bırakmazlar. Savaşsız barış içinde bir dünya için, onların dünyası bütün insanlığın dünyası olmalıdır.

Dergâh kültürüyle yoğrulanların, zorluğu kolaylığa, karanlığı aydınlığa, yoksulluğu zenginliğe dönüştüren değerlerine, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, bütün insanların ihtiyacı vardır. Bunun için Mevlana ve Yunus’un şiirleri, bütün dünyada derin yankılar uyandırmaktadır. Onlar insanlığın ortak değerleri olan özveri, hoşgörü ve sevgiyi harekete geçirerek, bütün dünyada yeni bir dönüşümün yolunu açmaktadırlar. Anadolu’yu barış coğrafyasına dönüştürenler, yeni yüzyılda da bütün dünyayı barış coğrafyasına dönüştüreceklerdir.

Son Peygamberin öncülüğünde Medine’den yola çıkan, peygamberler arasında ayrım gözetmeyen, Necip Fazıl’ın kavramlaştırmasıyla, “Sonsuzluk Kervanı”, yeni katılanlarla yıldan yıla büyüyerek, bütün insanlığı barışa, dostluğa ve kardeşliğe çağırıyor. Kervan peşlerinden gelenlerin, derin gönlü, zengin aklı ve güçlü eli olarak, iki dünya arasındaki sınırları kaldırmaktadır. Onlar hayatı ölümden, ölümü de hayattan ayırmadıkları için, hayatla birlikte ölümü de güzelleştirmektedirler. Onlar doğarken güzeldir, ölürken güzeldir ve ölümden sonra kalkışta da güzel olacaklardır.

Sonsuzluk kervanının dünyasında ölüm bir son değil, yeni bir hayatın başlangıcıdır. Onlar ölümü ölümsüzlüğe geçiş olarak görmüşlerdir. Necip Fazıl’ın “O ve Ben” de, anlattığı gibi, kervana katılanlara, yepyeni bir dünya armağan edilir. O dünyada kötülükler iyiliğe, çirkinlikler güzelliğe, nefretler sevgiye dönüşür. O dünyada yaşamıyor gibi yaşanır, yaşanıyor gibi de ölünür. Hayat ile ölüm arasındaki duvarlar bir bir yıkılarak, iki dünya arasındaki kapılar sonuna kadar açılır. Ölümsüz dünyanın sınırsız zenginliklerinin yanında, ölümlü dünyanın sınırlı zenginlikleri önemlerini yitirirler.

İki dünya arasındaki duvarları yıkanlar, yalnızca Anadolu’nun değil, bütün insanlığın geçmişlerinde, geleceklerini görmüşlerdir. Onlar Doğusu, Batısı, Güneyi ve Kuzeyiyle, bütün dünyayı kendileri gibi, önlerine çıkan büyük engelleri aşarak, ölümsüzlük kervanına katılmaya, hayatı yaşanır kılmaya çağırmaktadırlar. Onlar için, düşünce düşünce için değil, düşünce toplum için değil, düşünce insan için değil, düşünce eylem içindir, düşünce iman içindir. Onlar ömürleri boyunca, bütün alanlarıyla edebiyatı, bütün alanlarıyla medeniyeti, Allah’ın sevgisini kazanma eylemi olarak görmüşlerdir.

Doğu’nun Batı’ya yolculuğu, Allah yolunda büyük güçlüklerin, üstesinden gelen peygamberlerle başlamıştır. Onların peşinden giden, çile çekilmeden, zorluklara katlanmadan olgunlaşılmaz diyen, gönül dünyasının zirveleriyle devam etmektedir. Temellerini Gazali, İbn Arabi ve Mevlana’nın attığı dergâh kültürü, iki dünyayı birden aydınlatma gücünü korudukça, insanları değiştirme gücünü de koruyacaktır. Sonsuzluk kervanı, güzellikte yarışanların, ölümsüzlüğe erenlerin, gerçeğin meşalesini elden ele taşıyanların kervanıdır.