TARİHİN ÖTEKİ YÜZÜ

Şu kesin ki bu ülkede ezan-ı Muhammedî birilerini daima rahatsız etmiş ve edecek. O zaman biz de daima müteyakkız olmalı ve 1932-50 arasında ecdadımızın yaptığı gibi ezan-ı Muhammedî’ye daha bir iştiyakla sarılmalı, onu muhafaza için çalışmalı ve bu maksatla çevremizi bilinçlendirmeliyiz. 
1932 yılında başlayan Türkçe ezan “inkılabı” dinde reform hareketlerinin sonuncusu oldu, daha ileri gidilemedi, zira bıçağın kemiğe dayandığı nokta burasıydı. Halk benimsemediği Türkçe ezana direndi ve 1950 yılında Demokrat Parti’yi iktidara taşırken ondan ilk isteği ezanın aslına çevrilmesiydi. Adnan Menderes de halkın bu isteğini gündeminin ilk maddesi yaptı ve güvenoyu aldıktan sonra ilk çıkardığı kanun ezanın aslî diliyle okunmasının önünü açacaktı.
27 Mayıs darbesinin hemen ardından ezanı tekrar Türkçe yapmak için harekete geçilmişti. Aşağıda bu teşebbüslerden bazılarını bulacaksınız. 
Önce 27 Mayıs darbesinin liderlerinden Cemal Madanoğlu’nun sözlerini okuyalım:
“Ordu daha önce DP’ye sempati ile bakarken ezanın Arapçalaştırılması karşısında irkildi. Kıpırdanmalar başladı. Kıpırdanmalar giderek arttı. (…) Gerçekten de rahatsızlık ezanın Arapçaya dönmesiyle başlamıştı.”
Halk ezanın serbest bırakılması kararı karşısında sevinç gözyaşları dökerken ordu içerisinde dar bir kesim aynı hadise karşısında darbe hazırlığının tetiğini çekiyordu. 
Bir başka darbeci Haydar Tunçkanat da Menderes’in Türkçe ezan mecburiyetini kaldırma kararını Atatürk ilkelerinden gericiliğe verilen bir taviz olarak görenlerdendi. Şöyle yazmıştır:
“Bu, oy için köktendincilere DP’nin verdiği ilk ödündür. Bu, DP iktidarının Atatürk devrimlerinin karşısında olduklarını gösteren önemli bir kanıttır.”
Öte yandan İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker, “Bu karar birçok açıdan DP için bir dönüm noktası oluşturuyordu. O güne dek DP’ye destek vermiş olan bazı ilerici aydınlar ilk kez bu karardan sonra DP’den koptular. Atatürk devrimleri konusunda hassas olan Ordu’da ilk rahatsızlıklar da bu konuda başladı” diyordu. 
Cüneyt Arcayürek de kararın DP iktidarına kuşkuyla bakmalarını gerektirecek ‘ilk adım’ olduğunu yazacaktı.
Hızlı darbeci Orgeneral Faruk Güventürk boş durur mu, o da şöyle diyordu:
“DP geldi, hemen Atatürk ilkelerine el attı, ezanı Arapça yaptı. Hepimizin kafasına yumruk inmiş gibi oldu.”
Şimdi de 27 Mayıs darbecilerinden Dündar Seyhan’ın sözlerine kulak verelim: 
“Türkiye semalarında, gürül gürül kendi öz dilimizle okunan ezanın yeniden Arapçaya çevrilmesi, geriye gidiş hareketinin ilk ifadesi olarak, Atatürkçülerin bünyesini kökünden sarsmıştı.” 
Yumruk, sarsıntı, kuşku, rahatsızlık, darbe… Ne derseniz deyin, kesin olan bir şey var:  Darbecilerin 27 Mayıs’tan sonra ‘gericiliğe prim ve laiklikten taviz veren karar’ olarak gördükleri ezanın yeniden Türkçe olarak okunabilmesi için çeşitli girişim ve yoklamalarda bulundukları biliniyor. 
Bu çabaları Numan Esin şöyle dile getirmiştir:
“Bu konu 1960’ta da bizim önümüze geldi. Yönetimle halk arasını açacağı gerekçesiyle böyle bir şeye gerek olmadığına karar verdik. O gerekçeyi de ben ileri sürmüştüm.”
Numan Esin’in ‘gerekçe’ dediği, Milli Birlik Komitesi denilen darbe içi cuntanın 35 nolu kararıydı. Karar, o sırada basında çıkan ve askerin Kur’an’ı Türkçe okutacağı ve ezanı Türkçeye çevireceğine dair söylentilere verilen bir cevaptı. 
DP milletvekili Sıtkı Yırcalı’nın yıllar sonra ifşa ettiği gibi Madanoğlu Anayasa yapılırken “Ezan Türkçe okunur” diye bir madde ilave edilmesinde ısrar etmiş ama bu teklifi Milli Birlik Komitesi’nde kabul görmemiştir. 
Öte yandan ne işine harç ise Türk Dil Kurumu da sürece katkıda bulunmayı ihmal etmemiş, 9. Kurultay’dan “Ezanın Türkçe okutulması hususunun Diyanet İşleri Başkanlığı”na iletilmesi” kararı çıkmıştır. DİB’e ulaştırılan ve basına da yansıyan bu öneri MBK gündemine de alınmıştır. 
Prof. Şerafettin Turan’dan öğrendiğimize göre 6 Ağustos 1960 günü Cemal Gürsel’in İnönü’yü ziyaretinde “dinde reform” ve “Türkçe ezan” meselesi üzerinde durulmuş imiş.  İsmet Paşa’nın aldığı cevaptan memnun olmadığını not defterine düştüğü “Yazık! Din meselesi: Reform-irtica teşkilatından kurtulmak. Türkçe ibadeti gözleri tutmuyormuş” ifadelerinden anlıyoruz. 
Unutmayalım, atalarımız boşuna “Sü uyur, düşman uyumaz” dememiş (“sü” asker demektir).