Kutlu Hicaz toprakları koronavirüs önlemleri nedeniyle 2020 yılında hac ziyaretine kapatılmıştı. Pandemin etkisini yitirmesiyle birlikte milyonlarca Müslüman Hicaz`a giderek hac ibadetlerini yerine getirdi. 

Bugünkü yazımızın öznesinde Müslümanların en çok özlem duyduğu kutlu ibadet hac yer alıyor. 

Hac ikliminin yaşandığı Hicaz bölgesi Müslümanlar için çok önemlidir.  Eskimez zamanların insanlarının Hicaz`da hayat sürmek için her türlü fedakârlığa katlandığı bilinir. Hicaz şehirlerine dair şöyle bir Arap atasözünü işitmiş olabilirsiniz: 'Dünyasını kazanmak isteyenler Cidde`ye mücavir olsun (yaşasın), ahiretini kazanmak isteyenler Medine-i Münevvere`ye mücavir olsun,  hem dünyasını hem de ahretini kazanmak isteyenler Mekke-i Mükerreme`ye mücavir olsun.'

Bilindiği üzere Mekke-i Mükerreme`de  Hakk Teâlâ`nın  Celâl  sıfatının tecellisi vardır.  Medine-i Münevvere`de ise  Cemâl  sıfatının nimetleri ortaya çıkar. Medine`de rahmet, Mekke`de zahmet vardır. Celâl sıfatının sırlarıyla arzu edilen menzile ulaşmak daha kolaydır; Çünkü zahmetsiz rahmet olmaz; Hac ise Resuller Resulü`nün (sav) beyanıyla sabittir ki meşakkatli bir ibadettir.

Mekke-i Mükerreme, İslâm`ın kalbidir. Â lemlere rahmet olarak gönderilen Son Peygamberin (sav) memleketi doğum yeridir. İslâm dininin kurtuluş davetinin gönülleri birer ikişer fethederek tüm dünyaya yayıldığı merkez şehirdir Mekke. 

Mekke-i Mükerreme Müslümanların kıblesidir. Müminlerin uzayıp giden saflar halinde her gün yöneldiği, hakikatin nabzının attığı yerdir Beytullah. Hacca güçyetirecek mali imkânlara sahip olan Müslümanların hayatları boyunca bir kez ziyaret etmekle mükellef oldukları naif bir şehirdir, belde-i tayyibe`dir Mekke-i Mükerreme.  

Bilindiği üzere hac ibadeti Müslümanların temel yükümlülükleri arasındadır, İslâm`ın şartlarından biridir. Hac, kutlu bir sefer, mübarek bir yolculuktur; İnsanlarımız içten gelen bir iştiyakla bu ulvi yolculuğa çıkmayı beklemektedir. Hac için uzun yıllar hem mali olarak hem de gönül ve ruh imarı ile hazırlık yapılır; Senelerce hac kurasına girilir. Nihayetinde kura çıkıp da hac yoluna revan olduğunda Beytullah`a Kâbe-i Muazzama varılınca hac iklimi, muhabbeti iliklere kadar hissedilir. Her dem, tüm İslâm âlemine yürekten dua edilir.

Aklı ermeye başlayan Müslüman çocuklar hocalarından namazla ilgili ilk derslerinde namazın şartlarından biri olan istikbal-i kıbleyi/kıbleye yönelmeyi öğrenir. Sonrasında ömrü boyunca günde beş defa tertemiz duygularla 'Allahüekber' diyerek belde-i tayyibeye yönelir.

Beytullah, adı üzerinde, Allah`ın evi;   Beyt-i Atik, Kâbetullah; Duaların kabul olunduğu, gönüllerin topluca attığı mübarek belde...

Müslümanların hac yolculuğunun heyecanı uçağa binildiğinde başlar. Uçak, Cidde Uluslararası Hava Limanı`na indiğinde besmele ve salâvatla kutlu topraklara adım atılır. Cidde Havaalanı`ndan Mekke`nin şehir merkezine kadar yol boyunca Müslümanların dilinden Lebbeyk nidaları yükselir. 'Lebbeyk Allahümme Lebbeyk/Buyur Allah`ım buyur işte kapına geldim, buradayım.' Sonrasında Sevgili Peygamberimize (sav) salât-ü selâm getirilir. Yol boyunca telbiye, tekbir, tehlil ve salâvata devam edilir.

Bir buçuk saatlik yolculuktan sonra artık hac kâfilesi Mekke-i Mükerreme`dedir. Birazdan, Beytullah ziyaret edilecek ve tabir-i caizse başka bir âleme atmosfere adım atılacaktır.

Hac kafileleri önce otellere yerleşir. Oradan, Mescid-i Haram`a gidinceye kadar tüm mesafeler geride bırakılır; Kafile başkanının refakatinde Mescid`i Haram`ın kapılarına varılır. 

Mescid-i Haram

Mescid-i Haram, Ayet-i Kerimede 'Kim oraya girerse güven içinde olur' buyrulan müstesna bir ibadethane... Mekke-i Mükerreme`nin tam ortasında, içerisinde Kâbe-i Muazzama`nın, Hicr-i İsmail`in, Makam-i İbrahim`in, Zemzem kuyusunun, Safa ve Merve tepelerinin bulunduğu dünyanın en büyük mescidi. Dünyadaki en şerefli yer; En yüce ibadet mahalli; Harem-i Şerif; Sevgili Peygamberimiz`in (sav) 'Benim mescidimde bir namaz, başka yerdeki bin namazdan, Mescid-i Haram`daki namaz, benim mescidimdeki yüz bin namazdan hayırlıdır' buyurduğu mahal;  

Kâbe-i Muazzama`nın içerisinde yer aldığı bu kutlu mescide Mescid-i Haram denilmesi her türlü saygının gösterilmesinin vacip olmasıyla ilgilidir.  

`height=

Kâbe-i Muazzama

Allah`a ibadet edilmek üzere  dem Aleyhisselâm tarafından yeryüzünde inşa edilen ilk bina... Hz.  dem`den, Sevgili Peygamber Efendimizin (sav) zamanına ve oradan günümüze kadar geçen yüzyıllar boyunca Beytullah, pek çok kez tamir edilmiş İbrahim Aleyhisselâm ve oğlu İsmail Aleyhisselâm temellerine kadar hasar gören Kâbe`yi yeniden inşa etmiştir. Bu husus 'İbrahim, İsmail ile birlikte  Beytullah ın (Kâbe`nin) temellerini yükseltiyor.' mealindeki Bakara Suresi`nin 127`inci ayetiyle sabittir. Siyah kesme taştan ihlâsla inşa edilen Kâbe`nin yüksekliği 13 metre, duvarlarının uzunluğu da -yaklaşık 11-12 metredir. 

Makâm-ı İbrahim

İbrahim Aleyhisselam`ın Beytullah`ı inşa ederken iskele olarak kullandığı ve halkını, hac ibadetini yapmaya davet etmek için üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir. Kâbe-i Muazzama`ya birkaçmetre mesafede bulunan Makâm-ı İbrahim, camekân içerisinde koruma altına alınmıştır. Burada İbrahim Aleyhisselâm`ın ayak izleri bulunmaktadır. Tavaf namazlarının Makam-ı İbrahim`de kılınması faziletlidir. 

Hacı adayı Beytullah`ta peygamberlerin atası` İbrahim Aleyhisselâm`ın izinden gider;

Mescid-i Haram`a adım atan hac kafileleri tavaf alanına vardıklarında zihnen İbrahim Aleyhisselâm`ın yaşadığı asra gider. Bilindiği üzere İbrahim Aleyhisselâm`ın nübüvvet döneminde Mezopotamya`da yaşayan kavimler taştan ve ağaçtan  heykelcikler yaparak ellerinin emeğine tapmaktaydı. Hz. İbrahim kavminin yaptığı bu sahte ilahlara tapmayı reddetti ve sadece tek ilah olan Allah`a inandı, ibadet etti. Nübüvvet ve risaletle taçlandırıldı.  

Kavmini bu kötü fiillerinden dönmeleri yönünde uyarıyor olsa da, onların kalpleri ve fiilleri isyanda ısrar etmeleri nedeniyle mühürlendi, Peygamberlerin Atası`nın (as) sözleri onlara tesir etmedi.

Ve bir gün İbrahim Aleyhisselâm, Beytullah`ın içinde muhafaza edilen tüm putları kırdı; Baltasını en büyük putun boynuna astı. Hadisenin devamını bilirsiniz;

`height=

Duaların kabul olduğu yer: Beytullah

Hacı adayları, usul üzere, edeple, hürmetle, ümitle, hasretle, titrek bir gönülle Mescid-i Haram`a girdikten sonra Kâbe-i Muazzama`nın tamamen görüleceği bir mekâna kadar gözler yerde, diller duada ilerler. Mihmandar, 'Artık Kâbe-i Muazzama`ya bakabilirsiniz!' dediğinde başlar kaldırılır, kelimenin tam manasıyla gönül gözleri açılır. O esnada göz de görür gönül de; Çünkü, Kâbe-i Muazzama bütün haşmetiyle, olanca ihtişamı ve güzelliğiyle tam karşıda bulunmaktadır. An, vuslat anıdır. Vakit, tarif edilemez mutlulukların, dünya boyutunun çok ötesinde semavi ikramların tadıldığı vakittir. Herkes bu vakti en iyi bir şekilde değerlendirmenin tatlı telaşındadır.

Kâbe-i Muazzama`nın ilk görüldüğünde yapılan duaların kabul edileceği bildirilmiştir. Hacı adayları Beytullah`a karşı el açıp, önceden talim ettiği duaları, diliyle birlikte mümkün mertebe kalbiyle birlikte söyler. An gelir, kirpikleri gözyaşlarını taşıyamaz olur. Eller duada karıncalaşır. O demde herkes ve her şey için ve özellikle Ü mmet-i Muhammed`in selâmeti için yanık dualar edilir.

Beytullah`ta ilk namaz tecrübesi

Mescid-i Haram`a ilk gez gelenler devasa bir ibadet alanının tam orta yerinde bulur kendini. Mescid`i Haram`da, dış avlularıyla birlikte üçmilyon kişi aynı anda ibadet edebilmektedir.

Mescid-i Haram`ın bahçesinde her renkten ve her ırktan yüz binlerce insan, binlerce safta Allah`ın huzuruna durur. Allah`ın misafirlerinin Kâbe`deki ilk namaz tecrübesi kelimelerle ifade edilemez. Yaşanır ancak; Yaşanır ve hissedilir...  Bulunan ilk müsait yerde saf tutularak, imama uyulur. Kıraatli namazlarda Beytullah İmamı, Fatiha`yı tamamladığında yüz binler aynı anda lisan ve kalp birliğiyle 'Â mî n' der. Â min... 

Hac tecrübesinin daha henüz başında karşılaşılan bu keyfiyet, Müslümanlar için unutulmaz bir manevi tabloya dönüşür. On binlerce insan hep birlikte, omuz omuza huzur içerisinde namazın hakikatini idrak eder. Bir müddet sonra İmam Efendi`nin sesinin rengi değişir. Hakk korkusundan gönlü yufka gibi incelmiş bulunan Kâbe İmamı`nın sesi titremeye başlasa da kıraati kesintisiz olarak devam eder. Beyaz ihramlar içerisinde melekleri andıran Müslümanlar o namazın sürüp gitmesini, hiçbitmemesini arzu eder.  Namazdan sonra gözler Kâbetullah`a mıhlanmış vaziyette eller gökyüzüne doğru yükselir. Ü mmet-i Muhammed`in affı için, selâmeti için, mağfireti için, mazlum Müslümanların zulümden kurtulmaları için, hac ziyareti esnasında yapılacak olan ibadetlerin kabulü için dualar edilir. Namaz bittiğinde dünyanın her bir yerinden gelen hacı adaylarıyla selâmlaşılır.  Sudanlı, Mısırlı, Arabistanlı, Pakistanlı, Kırımlı, Endenozyalı, Iraklı, Kazakistanlı, Çinli, Faslı, Yemenli, Cezayirli Müslümanlarla ayet-i kerimede belirtildiği üzere kardeş olunur.

Tavaf alanında 18 bin âlem döner

Sıra, tavafa gelmiştir. Beytullah`ta günün 24 saatinde tavaf edilir. Henüz yürümeye yeni başlamış çocuklardan, güçten-kuvvetten kesilmiş yaşlılara kadar herkes, aynı azimle Beytullah`ı tavaf eder. Tavaf esnasında dualar, zikirler, tekbirler, gözyaşları birbirine karışır. 

Hacı adayı yaptığı okumalarda tavafın namaz gibi bir ibadet olduğunun bilincindedir. Tavaf alanının altında pek çok nebinin kabrinin bulunduğunu ve her an, Müslümanlarla birlikte 18 bin âlemin ve meleklerin de Beytullah`ı tavaf ettiğini bilir. Kâbe-i Muazzama`nın etrafı dua ve içten kopup gelen yakarışlarla birlikte, Ü mmet-i Muhammed`le omuz omuza 7 kez dönülünce tavaf tamamlanır. Bundan sonra mümkün mertebe Makâm-ı İbrahim`e yakın bir yerde tavaf namazları kılınır, içilebildiği kadar zemzem içilir. Sırrı hâlâ çözülememiş bulunan cennet içeceğiyle yüzler yıkanır, başlar ıslatılır.

Safâ ve Merve tepelerinde Hz. Hacer`in tevekkülü düşünülür

Tavaflarını tamamlayan hacı adayları bu kez topluca, umrelerinin sa`yini yapmak üzere, Mescid-i Haram`ın içerisinde bulunan Safâ ile Merve tepelerine varır. Safâ ile Merve tepeleri arasında Hz. İbrahim`in hanımı Hz. Hacer validemizin oğulcağızı Hz. İsmail`e su bulabilmek amacıyla yedi defa gidip-gelmesini hafızalarında tazeleyerek, cemaat halinde, usulüne uygun olarak umrelerinin sa`yini tamamlar; Böylelikle gönüllere ferahlık düşer. 

Mescid-i Haram müminlerin evi gibidir

Umre tamamlandıktan sonra Arafat vaktine kadar Müslümanlar günlerini Mescid-i Haram`da ibadetle geçirir. Mescid-i Haram, Allah`ın misafirleri hükmünde olan Müslümanların evi gibi olur. Kişi, evinin her yerini nasıl avucunun içi gibi biliyorsa orada geçirdiği birkaçgün içerisinde Mescid-i Haram`ın da hemen her yerini öylece öğreniverir. Müslümanların büyük çoğunluğu Mekke`ye, Mescid-i Haram`a ilk defa gelmelerine rağmen otellerinin yolunu öğrendikleri andan itibaren Mekke hareminin coğrafyasını belleğine taşır. Mescid-i Haram`ı öğrenir ve hatta ezberler. 

Mekke-i Mükerreme`de günlük hayat namaza göre tanzim edilmiştir

Müminler, Mescid-i Haram`da bulundukları sürece Mescid-i Haram âdâbına azami derecede riayet etmeye gayret eder. Dünyanın her tarafından gelen Müslüman kardeşleriyle tanışır, dostluklar kurar, birbirleri için dua sözü alır/verir.

Mekke-i Mükerreme`de günlük hayat, namaza göre tanzim edilmiştir. Namaz vakitlerinde çarşı-pazar-dükkân kapanır insanlar caddelerden oluk oluk Mescid-i Haram`a doğru koşar. Namaz vakitlerinde trafik kilitlenir, caddeler, sokaklar adeta insan seline dönüşür.  

Mescid-i Haram`da Cuma namazı büyük bir coşkuyla kılınır

Mescid-i Haram`da Cuma namazı kılmanın ayrı bir coşkusu vardır. Mahşerî kalabalık Müslümanları bulunduğu yerden alıp başka diyarlara, ötelere, ötelerin ötesine götürür. Ü mmet, tavaf alanında, Kâbe-i Muazzama`ya yakın bir yerde güneşin tam altında, 40 derece sıcakta Cuma hutbesi dinlemek için can atar. 

'Hac, Arafat`tır'

Allah`ın misafirleri Mescid-i Haram`da gün ve gecelerini ibadetle geçirdikten sonra Zilhicce`nin 9`uncu gününde Afarat Dağı`na çıkar. Efendimiz, 'Hac Arafat`tır' buyurmuştur. Milyonlarca mümin, Arafat`ta Allah`ın affına ve mağfiretine kavuşur. Gününü tefekkürle geçirerek, mahşerin provasına hazırlanır.

Arafat, Harem bölgesinin dışında, Mekke`nin 25 kilometre güney doğusunda bulunan bir bölgedir. Hac ibadetinin iki ana şartından biri olan vakfe, arz ettiğimiz gibi Zilhicce ayının 9`uncu gününde Arafat`ta yapılır. 

 dem Aleyhisselâm ile Havva Validemizin yeryüzünde buluştukları mekân olan Cebel-i Rahme de Arafat sınırları içerisindedir. İnsan soyu Cebel-i Rahme`de çoğalmaya başlamıştır. 

Hacı adayları Arafat`ta geceleyerek çadırlarda konaklar. Hac ibadetinin yerine getirilebilmesi için Arafat`ta vakfeye durmak gerekir. Süresi içinde Arafat vakfesini tamamlayanlar hac ibadetlerini yerine getirebilir. Arafat vakfesini yapmayanlar o yıl hac ibadetini yerine getirmemiş sayılır. Suudi Arabistan yönetimi yoğun bakımda tedavi görmekte olan hacı adaylarını helikopterlerle Arafat üzerinde dolaştırarak vakfe yapmalarını temin eder. 

Arafat vakfesi hacı adayının ömrü boyunca beklediği istisnai bir andır. Vakfe, dua zamanıdır. Müslümanlar Arafat vakfesini dua sağanağına çevirir; Dilleriyle, gönülleriyle, tüm bedenleriyle dua ederek, tevbe-i istiğfarda bulunur. Yapılan dualara içten bir şekilde 'Â min' der.  Arafat vakfesini tamamlayanların kul hakkı hariçtüm günahları bağışlanır. Bu husus Peygamber kelâmıyla sabittir.

Müzdelife zikir mahallidir

Arafat`ta vakfeye durarak manevi kirlerden arınan Müslümanlar, gün, akşama dönmeye başladığında Arafat ile Mina arasında, harem bölgesinin içerisinde yer alan Müzdelife`nin yolunu tutar. Müzdelife vakfesi haccın vacipleri arasında sayılmıştır. Müzdelife vakfesinin Meş`ar-i Haram yakınında yapılması sünnettir. Bakara Suresi`nin 198`inci ayetinde '; Arafat`tan sel gibi taşarak döndüğünüzde Meş ari l-Haram yanında, Allah ı zikredin. O nu, size doğrusunu öğrettiği gibi zikredin; ' buyrulmaktadır. Müslümanlar, Allah`ın emrine uyarak Müzdelife vakfesini zikir ve dua ile tamamlar.

Mina`da taşlar şeytanlara ve kötü huylara atılır

Haccın meşakkat olduğunun şuuruna varan Müslümanlar geceyi ve gündüzü uykusuz geçirmelerine rağmen Müzdelife vakfesinden sonra yeni günün ilk saatlerinden itibaren yeni bir rahmet yürüyüşüne daha başlar. İçinden, zikir ve tefekkür geçen 4-5 saatlik yürüyüşün ardından Mina`ya varılır;  

Mina, şeytan soyunun ürediği yerdir. İbrahim Aleyhisselâm, oğlu İsmail Aleyhisselâm`ı kurban etmekle burada sınanmıştır. İsmail Aleyhisselâm, Mina`da canı ile imtihan edilmiştir. Peygamberlerin ataları olan İbrahim (as) ve İsmail (as) burada imtihanlarını başarı tamamlayarak, şeytanlarını taşlamıştır. 

Halk arasında büyük, orta ve küçük şeytan olarak adlandırılan şeytanlar (cemreler) Mina`dadır. 

Arafat`tan, Müzdelife`den kopup gelen milyonlarca hacı, Mina`da şeytanları taşlar. Taşlar, önce kendi nefislerine sonra şeytanlara atılır. Hırsa, öfkeye, şehvete, pişmanlığa ve topyekû n dünyaya atılır taşlar... Taşlar atıldıkça, şeytanın, nefsin benzetme yerindeyse kafası, gözü yarılır... Â demoğlu şeytanını taşladıkça hafifler, hafifledikçe daha içten, daha samimi bir şekilde taşlarını atar. Müslümanlar, taşlarını attıkça baba-oğul peygamberlerin imtihan zamanını hatırlar. Şeytanlarını, onlar gibi gözünden vurduğunu düşünür. Nitekim, asırlar önce böyle olmamış mıydı? Şeytanın gözü kör olmamış mıydı? Ne demişti şair;

'Şeytanın kör olduğu günü bilirsiniz/Tek erkek çocuğun Allah`a kurban edileceği günü/Taş kesen bıçağın İsmail`in boğazını kesmediği günü bilirsiniz/Ve yine bilirsiniz gökten bir koçla gelen meleği; '

Şeytan, orada bir kez daha kör olur. Şüphesiz, Allah`ın rahmeti gadabını geçer. Kullar, şeytanı taşlayarak, bilerek yaptıklarına, bilmeden yaptıklarına, hata râhına gittiklerine nâdim olur; Şeytan ve dünya arkada kalır Mükerrem Mekke`nin   yolu tutulur.

`height=

Hacılar Mekke`de rahmet denizinde yıkanır

Mina`da Büyük Şeytan taşlandıktan sonra hacılar için yeni bir yürüyüş parkuru daha başlar. Mina`dan, Mükerrem Mekke`ye doğru yürünecektir. İki saat daha zikir ve tesbî hât eşliğinde yüründükten sonra Mekke-i Mükerreme`nin kocaman saat kulesinin üzerindeki hilâl görünür. Bu aslında bayram hilalidir; Hilal büyür, büyür, büyür, büyüdükçe Allah`ın misafirlerinin gönülevlerine yerleşir. 

Ziyaret tavafı için Mescid-i Haram`ın her bir kapısından selâmetle girilir. Şükür secdesine varılır. Bir müddet sonra 'Allahüekber, Allühüekber, Lâilâhe illallâhu Vallâhuekber Allahüekber Velillahilhamd' zikri, arzı ve semayı kaplar. Hüccac rahmet denizinde yıkanır.

`height=