Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak da bilinen Türk Tipi Başkanlık Sistemi, 2017 yılında yapılan referandum sonucunda kabul edilmiştir. Bu sistemde, cumhurbaşkanı hem devlet başkanı hem de hükümet başkanıdır. Cumhurbaşkanı, diğer yetkilerin yanı sıra bakanları atama ve görevden alma, kararnameler çıkarma ve parlamentoyu feshetme yetkisine sahiptir.

Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikte karar almada istikrar ve etkinlik sağladığını söyleyenler olduğu gibi, sistemin çok fazla gücü tek kişinin elinde topladığını ve demokratik kontrol ve dengeleri aşındırdığını söyleyenler de var.

Hükümet sistemlerinin başarısı, nasıl uygulandıklarına ve iktidardakilerin eylemlerine bağlıdır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini başarılı ya da başarısız olarak yorumlarken aslında hükümetin icraatlarını tartışmaya açılıyor.

Genel olarak sistem değişikliğinin tam anlamıyla gerçekleştiğini söylemek pek mümkün görünmüyor. Parlamenter sistemin mevcut altyapısının halen kullanıldığını söyleyebilirim. Çoğu kanun, yönetmelik, yönerge veya genelge eski sistem üzerine kurulu olduğu ve sadece isim değişikliği yapıldığı için tamamen yeni bir sistemden söz edemeyiz.

Seçim yasası, siyasi partiler yasası ya da devlet memurları yasası başta olmak üzere birçok yasanın mevcut sisteme göre revize edilmesi gerekiyor.

Yeni sisteme geçişle birlikte belediyelerin varlığı da tartışılabilir. Seçim dönemlerinde gördüğümüz gibi bazı illerde seçilen belediye başkanları sonradan kayyuma dönüşüyor. Bunun önüne geçmek için belediyeler ile valilikler/kaymakamlıklar birleştirilebilir ve belediye meclisleri güçlendirilebilir. Cumhurbaşkanı/TBMM örneğine uygun olarak yapılacak düzenleme ile özerklik beklentisi tamamen ortadan kalkabilecektir.

Bu duruma ek olarak bölge valileri ve bölge meclisleri de gündeme gelebilir. Coğrafi olarak 7 bölgeye ayrılan ülkemizi bölge valilikleri kurarak yönetebiliriz. Son deprem felaketinde gördüğümüz tüm koordinasyon sorunları ve aksaklıkların bu şekilde önüne geçilebileceğini düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak atamalar sistemin başarısındaki ana etkenlerden biridir. Öncelikle kamu görevlileri işini adaletle yapmalıdır. Devletin her kuruşunu korurken emri altındakilere de göz kulak olmalıdır. Bu sorumluluk sistemlere bağlanamaz. İş yerinde sorumsuz, keyfi, taraflı veya çıkar gözeten çalışmaları kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir.

Burada üzerinde durmamız gereken konu, nitelikli kamu görevlilerinin göreve gelmesini sağlayacak yol ve yöntemlerin sistemin omurgasına yerleştirilmesidir. Aksi takdirde tanıdık ve arkadaşlar üzerinden yapılan atamalarla yeni sistemin başarılı olması çok zordur. Kamu görevlilerinin egolarına değil, devlete koşulsuz bağlı olmaları için eğitim büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle yeni sisteme güçlü bir omurga oluşturmak gerekmektedir.

Siyasi görüşleri ve hayat tarzları ne olursa olsun devletine bağlı, bilinçli, becerikli, pratik gençler tespit edilerek onlara gerekli kanun ve nizamnamelerin (ihtiyaçları ne olursa olsun) öğretileceği bir “Kamu Görevlileri Okulu” açılabilir. Üniversite mezunları kamuda çalışmak isterlerse mezuniyetlerine ve devletin ihtiyaçlarına göre Ankara'da bir yatılı okulda gerekli staj imkânları sağlanarak kamu görevlisi olarak yetiştirilebilirler. Daha sonra bu gençler ihtiyaca göre kamuya atanabilir. Bu amaçla Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Kamu Görevlileri Başkanlığı kurulabilir. Bu başkanlık, kamunun memur ve idareci ihtiyacını tespit edip gerekli eğitim ve sınavları, görevlendirme listelerini hazırlayabilir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinde ciddi olarak düşünülmesini ve mevzuat değişikliğinin artık kaçınılmaz olduğu alanlarda çalışmalar yapılmasını sistemin uygulanabilirliği açısından önemli buluyorum. Şu anda yürütme, yasama ve yargı üzerinde baskın bir güçolarak görünmektedir. Mevzuat değişiklikleri ile yapısal aksaklıklar ve güçdengelerinin normalleşmesi mümkündür.

Bazı kamu kurumlarının kararlarını verirken tam bağımsız olmaları gerekmektedir. Ancak cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamalar bağımsız kurumların bağımsızlığını tartışmalı hale getirebilmektedir. Parlamentonun güçlendirilmesi cumhurbaşkanının elini daha da güçlendirecektir. Mecliste oluşturulacak üst düzey kamu görevlilerinin atanmasına ilişkin komisyon, cumhurbaşkanının önerdiği üçadaydan birini kamu görevlisi olarak atayabilir.

Bir Anayasa Mahkemesi üyesi, bir Yargıtay üyesi, bir Danıştay üyesi, bir bakan, bir genel müdür veya bir kurum başkanı bu şekilde atandığında, atanan kamu görevlisi de bu şekilde görevlendirilen kamu görevlisine karşı sorumluluk duyacaktır. Meclise verilecek yetki ile üst düzey kamu görevlilerinin denetlenmesi ve gerektiğinde görevden alınması da tartışılmaya değerdir.

Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı da mevcut ortamda tartışma konusudur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yargının daha bağımsız ve tarafsız olması, baskı altında kalmaması, hukukun işlemesi için önemlidir. Hâkim ve savcıların hiçbir baskı, korku ve endişe duymadan hüküm ve karar vermeleri devletin, milletin menfaatinedir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önümüzdeki yıllarda da gündemde olmaya devam edecek gibi görünüyor.