G20 zirvesi, dünya ekonomisinin en önemli oyuncularının her yıl küresel meseleleri tartışmak üzere bir araya geldiği kritik bir platform olarak büyük bir öneme sahiptir. Son G20 zirvesi, 20 büyük ekonominin liderlerinin Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de bir araya geldiği önemli bir etkinlik olarak öne çıktı.

G20 zirvesindeki en dikkat çeken gelişmelerden biri, Ukrayna'daki savaşla ilgili diplomatik dilin yumuşaması oldu. G20 ülkeleri, hiçbir devletin başka bir devletin topraklarını güç kullanarak ele geçiremeyeceği konusunda bir anlaşmaya vardılar. Ancak deklarasyonda Rusya'yı doğrudan eleştiren ifadelere yer verilmemesi, önceki yıllardaki sert kınama yaklaşımından farklı bir tutumu yansıtıyor. Bu, Rusya'yı sert bir şekilde kınamak yerine daha dolaylı bir eleştiri yolunu benimsemenin kabul edilebilir olduğunu göstermektedir.

Bu durum, uluslararası ilişkilerde birçok taraflı yaklaşımın benimsenmeye başlandığını göstermektedir. Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili olarak, G20 ülkelerinin bu tutumları, uluslararası toplumun daha diplomatik ve işbirliği odaklı bir yaklaşım benimsemeye yönelik bir işareti olarak görülebilir. Bu gelişme, çatışmaların barışçıl çözüme yönelik daha fazla çaba gerektiğini vurgulamaktadır ve uluslararası arenada çatışmaların çözümü için daha fazla diplomatik çabalara odaklanma gerekliliğini yansıtmaktadır.

G20 zirvesinde duyurulan diğer önemli bir gelişme, ABD, Hindistan ve Suudi Arabistan liderlerinin Ortadoğu ile Güney Asya arasında yeni bir ulaşım ağı kuracaklarını açıklamalarıdır. Bu proje, demiryolu ve liman bağlantıları oluşturarak Avrupa'ya kadar uzanacak bir ulaşım koridoru planlamaktadır. Bu proje, Hindistan ile Avrupa arasındaki ticareti artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Körfez'deki Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesine de katkıda bulunması beklenmektedir.

G20 zirvesinin son dönemdeki en dikkat çeken gelişmelerinden biri, Afrika Birliği'nin (AfB) G20'ye daimi üye olarak katılmasının kabul edilmiş olmasıdır. Bu, G20'nin küresel temsilini artırırken aynı zamanda dünya ekonomisinin yönünü belirleme konusundaki etkisini güçlendiren önemli bir adımdır ve Türkiye'nin Afrika politikalarıyla yakından ilişkilidir.

Türkiye son yıllarda Afrika kıtasına yönelik dış politikasını önemli ölçüde güçlendirmiştir. Türkiye, "Afrika Açılım Politikası" çerçevesinde kıtayla ilişkilerini derinleştirmeyi ve çok yönlü işbirliğini teşvik etmeyi hedeflemiştir. Bu politika, Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle ekonomik, ticari ve siyasi bağlarını güçlendirmiş, ticaret hacmini 40 milyar doların üzerine çıkarmış ve kıtadaki büyükelçiliklerin sayısını artırmıştır.

Türkiye'nin Afrika politikası, güç kullanmak veya tahakküm kurmak yerine karşılıklı kazanca ve güvene dayalı bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu, Türkiye'nin Afrika'da güvenilir bir ortak olarak kabul edilmesine ve kıtanın kendi sorunlarına kendi çözümlerini üretmesine destek verilmesine katkı sağlamıştır. Ayrıca Türkiye'nin Afrika ile iş birliği çabaları, tarım, altyapı, sağlık, eğitim ve enerji gibi birçok sektörde sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen projeleri içermektedir.

Afrika Birliği'nin G20'ye katılımı, Türkiye'nin Afrika politikalarının uluslararası alanda olumlu bir şekilde karşılandığını göstermektedir. Türkiye'nin kıtadaki işbirliği çabaları ve derinleşen ilişkileri, G20 üyelerinin Afrika ile bağlarının güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu da Afrika'nın G20 zirvesindeki temsilini artırmasına ve küresel ekonomik kararlarda daha fazla etkiye sahip olmasına olanak sağlamıştır.