'Öğretim Elemanları Sendikası' (ÖGESEN) 'Öğretim Elemanları Derneği' (ÖGEDER) Genel Başkanı ve Hitit Ü niversitesi Fen Edebiyat Fakültesi/Antropoloji Bölümü Dr.Öğr.Ü y. Vahdet Özkoçak ile yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz;

AY:Vatanını seven bir akademisyen olarak 'Başka Devlet yok. Devlet bizim. Gençler bizim. Allah`ın izni ile sorunların tamamı çözülecek' söyleminizle ümitli olduğunuzu görüyorum. YÖK tarafından gönderilen, ama dönüş yolunda denklikleri iptal edilen 'denklik bekleyen akademisyenlerin' sorunu çözmek çok zor mu?

ÖZKOÇAK: Kesinlikle zor değil. YÖK tarafından alınacak bir karar ile çok kolaylıkla çözülebilecek bir sorun. YÖK ve ÖSYM bu öğrencileri kılavuzda o üniversitelere de yer vererek, denklik açısından sorun yaşanmayacağını söyleyerek göndermiş, ama sonradan 'denklik vermiyoruz' diyerek büyük bir hak kaybına neden olmuş.. İster kazanılmış hak diyelim, ister Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 'maçbaşladıktan sonra kural değişmez' diyelim, bu sorunun bir an önce çözülmesine yönelik geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu öğrencilerimize destek olmaya devam edeceğiz. Çözüm önerimiz de basit. Fark dersi ve staj ile denkliklerini almaları. Gerekirse Vakıf Ü niversitelerine yönlendirilsin ama eksiklikleri tamamlansın. Bu çözüm önerimizi onlarca kez sunduk. Yüzlerce ileti de aktardık. Denklik bekleyen yaklaşık 64 bin akademisyen gencimizin mağduriyeti var. Dile getirdik hemen her platformda. Getirmeye de devam edeceğiz. 

AY: Siz, Doç.lik için istenen yabancı dil puanını da aldınız. Ama, Doç.lik kadrosuna geçemiyorsunuz? Neden? Mobbing mi yapılıyor?

ÖZKOÇAK: Benim durumum biraz farklı. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonra renklenen bir Gladyo yapısından bahsediyoruz. 40 yıllık yapılanma samimi 10 yıllık mücadele ile ancak sonlandırılır. TBMM`de ve diğer platformlarda özlük hakkı mücadelesini aleni veren tek Sendika Genel Başkanı olmam sebebi ile ellerindeki gücü kullandı bazıları. Ü AK ve YÖK`e onlarca belge ve dosya sunmamıza rağmen bir adım atılmadı. Haricen gelen bilgiye göre de Erol hoca tüm yazışmaları incelemiş ve `haksızlık var`` diyerek dosyaları görmüş. Sonrasında ne olur bilinmez ama mahkeme sürecinde olduğu için detay vermek istemiyorum. Şu kadarını söyleyim 256 net 526 ham puan ile başvurmama, sosyal medyadan jürinin eşinin aleni saldırmasını sunmama, mahkemenin bile bilirkişi olamaz dediği jüri üyesini asil jüriye koymalarına itiraz etmeme rağmen adım atılmaması `halımın altı temiz`` diyenlerin ne kadar etkili olduğunun göstergesi. Ancak unutulmamalıdır ki bu sorunlar artık Erol Özvar`ın dönemine sarktı ve sürecin idari sorumlusu artık kendisi. Sürekli yazarım 'yaptıklarımız kadar yapamadıklarımızdan da sorumluyuz.' Şu ana kadar yazılan tüm itirazlar kayıt altında ve yapılan işlemlerin elbette bir yasal karşılığı olacaktır. Yüce Türk Yargısına güvenim de tamdır. Bu sorunlar sebebi ile ne Yargımıza ne de Devletimize kırgın değilim. Elbette haklı olan hakkını olacaktır. Ancak benim sürecim Türkiye`de emsal olacak süreçtir. Ne mutlu bana ki bu süreci sevdiklerim ile birlikte sorunsuz atlatıyorum. Belki de bu rahatlığım ve dik duruşum bazılarını daha da rahatsız ediyor. Çünkü Allah dağına göre kar verir. Benim dağım bu. Başkalarının Allah korusun `intihar sebebi`` olarak gördüğü bu Mobbingi 2019 Mart`tan bu yana rahatlıkla yürütüyorum. Şunu unutmasınlar ki ben dahil herkes attığı imzadan 12 yıl sorumlu. Kimse sorumluluktan ve yargı önünde hesap vermekten kaçamaz. Bu korku da bu işlerde imzası olanlar için yeterlidir sanırım.

Devam edecek;