Erol Demir ile yaptığımız 4 bölümlük sohbetimiz sona eriyor.

AY: 'Z Kuşağı' diye bir kuşak var mı? 'Vatan sevgisi, milli eğerlere hassasiyet, çalışmak, saygı, sevgi, sadakat, üretmek,ezan,bayrak' vb. konulara hâkim bir gençlik mi?

DEMİR: Çocuğun korunması ve sağlıkla yetişkinliğe erişebilmesi için okulun ve eğitimin şüphesiz önemli etkisi vardır. Bu sorumluluklara bu süreçte öğretmen ve eğitimciler de dâhil olmaktadır. İçinde bulunduğumuz zamanda çocukları ve gençleri x, y, z ve alfa kuşağı gibi kavramlarla betimleyip onlara yeni davranış kalıpları yazarak gerçeküstü sınırlar çizmeyi şahsen çok doğru bulmuyorum. İnsan olmak temelinde aile ve toplum içinde temel fizyolojik, psikolojik ve ruhsal ihtiyaçların değişmeden devam ettiğini düşünüyorum.Günümüz çocukları konuşmalarına, davranışlarına, hayal ve taleplerine bakarak çeşitli sıfatlar ve kuşaklar ismiyle tanımlanmaya çalışılmaktadır.

Her kuşağın farklı ihtiyaçları olduğunu ileri sürerek anne-babalara ve öğretmenlere yeni tavır ve yöntemler önermek toplumun yaşayan torun-baba-oğul arasında ortak noktaların azalmasını hızlandırır ve toplumsal çözülmeye doğru bir istenmeyen bir gidişe yol açabiliriz. Öte yandan bu yeni davranış kalıpları kültürel kodların bilerek isteyerek değişmesine de hizmet edecektir. Her insanın ve çocuğun nevi şahsına münhasır özellikleri olduğunu da düşündüğümüzde bu farklı tutum ve davranışların sınırsız olacağını öngörebiliriz.

İnsan ve insanlık için teknoloji geliştiren, insani değerleri unutmadan ve aileyi yok saymadan, toplumsal ihtiyaçlar haritasını ve ülkemiz insanının kendine has özelliklerini dikkate alan bir anlayışla eğitime yön verilmelidir.Hiçbir anne baba çocuğunun kötülüğünü istemeyeceği gerçeğinden hareketle dönemlerinde, bildikleri ve ellerinden geldikleri kadar hepsinin en iyisini yapmaya çalıştığını kabul etmeliyiz. Son cümle eğitim doğumdan itibaren anneyle, ailede başlar ve temel olan terbiye ailede kazanılır. O zaman annelerin eğitimi, desteklenmesi ve güçlendirilmesi öğretmenler kadar stratejik bir önemdedir.

Türk gençlerinin vatan sevgisi, saygı, sevgi, sadakat, ezan ve bayrak gibi milli değerlere hassasiyetlerinin ölçülmesi bilimsel bir konudur. Ancak 15 Temmuz gibi olaylarda gösterdiği refleksler bir ölçü kabul edilebilir.

`height=

AY: Çok üretkensiniz. Tebrik ediyoruz. 'Kitap/Makale Yazmak' nasıl bir duygu?!

DEMİR:Teşekkür ederim. İnsanımıza ve ülkemize faydalı olmaya gayret ediyorum. Yazmak için düşünmek, gözlem yapmak, okumak, hangi konuda yazacaksanız o konuda dertlenmek lazım. Yazmanın arkasında duygusal ve zihinsel bir süreçve emek var. Yazara göre ihtiyaçolduğunu düşündüğü konuda yazdıktan sonra bu yazma isteği geçmiyor.Siz düzenli yazmaya başlamışsanız size yazma virüsü bulaşmıştır. Artık kurtuluşunuz yok, yazmadan duramazsınız. Yazmak için sürekli bir şeyler bulursunuz.

Her mesleğin olduğu gibi yazarlığın da etik kuralları vardır. Bunları öğrenmeli ve dikkat etmelisiniz. Doğrudan bir kimseyi ve kitleyi hedef almadan ortaya yazın söyleyeceklerinizi, alan alır hissesini. Yazdıklarınız insanlığın hayrına ve faydasına olsun. Hani derler ya, 'Ya hayır söyle ya da sus'. Sanat adına yazarım, beni kimse anlamasa da olur mu diyorsunuz? Bu da mümkün tabi tercih sizin. Eğitim adına konuşacak, tartışacak ve yazacak çok şeyin olduğunu düşünüyorum. Bunu da yine en iyi eğitim sistemi içinde çalışanların, öğretmenlerin ve akademisyenlerin yapacağına inanıyorum. Bizim dışımızdakilerin anne-baba, veli ve bu alanda söyleyecek sözü olanların yazacaklarına da kulak kabartmalıyız, buna da ihtiyacımız var. Dışarıdan nasıl görünüyor ve anlaşılıyoruz? Bunun da eğitim sistemine ve biz eğitimcilere olan güven ve algının bilinmesi adına önemli olduğunu düşünüyorum.

AY: Teşekkürler.

DEMİR: Öncelikle bana değer verip bu fırsatı tanıdığınız için ben teşekkür ederim. Paylaştığım fikirler eğitimci-yazar olarak şahsıma ait olup resmi-kurumsal değildir.