`height=

Sitemiz köşe yazarı Dr. Göktan AY`ın, 'Sipsi' Sanatçısı Ferhat Erdem ile yaptığı söyleşiyi üçbölüm halinde  yayımlıyoruz; ..

AY: Değerli Dostum, Nasılsınız? Pandemi dönemi nasıl geçiyor?

ERDEM: Çok teşekkür ederim Göktan hocam. Bu sıkıntılı günlerde sağlıklı olmak, sağlıklı kalmak çok önemli hepimiz için. Kolektif iş yapan tüm insanlar gibi biz de TRT`de çok dikkatli davranarak sayıca azaltılmış gruplar ile müzik icraları gerçekleştiriyoruz. TRT Repertuvar Kurulu üyeliğim nedeniyle de derlemecilerin kuruma gönderdiği ezgi ve türküleri internet üzerinden canlı (online) olarak değerlendiriyoruz. Bu pandemi döneminde daha önce derlediğim bazı türkülerin notalarını da yazarak kurula sunma fırsatım oldu.

AY: 'Dirmil Yörük Müzik Kültürü'  adlı eserinizi imzalı göndermişsiniz. Teşekkürler. 'Yörük/ler' kimdir?

ERDEM: Kısaca ifade etmek gerekirse, 'geçimini hayvancılıkla sağlayan, hayvanlarının sütünden yoğurt, tere yağı, yününden ve kıllarından halı, kilim vb. dokuyarak kurulan yerel pazarlarda satıp kendi ihtiyaçlarını gideren, hayvanlarını besleyecek otlak peşinde koşan, yazın yaylaya kışın daha ılıman bölgelere göçen, yüzlerce yıllık yaşam tarzlarında çok az değişiklikle gönümüze kadar gelebilmiş Türkmen topluluklarıdır' diyebiliriz. 'Yörük kelimesinin Anadolu`ya has' olduğunu Faruk Sümer`den öğreniyoruz.

AY: Eserinize, değerli arkadaşlarımız Okan Murat Öztürk ve Cenk Güray, bir yazı ile destek vermişler. Bu eserin, Dirmil üzerine yazılan eserlerden farkı nedir?

ERDEM: Göktan hocam, kültürler içeriden kodlanmıştır. Bir kültürü tam anlamıyla anlayabilmek için hem içeriden, hem de dışarıdan bir bakış açısı gerekmektedir. Benim çocukluğum Dirmil yaylalarında geçti. Yörük yaşam tarzını bizzat yaşamış birisi olarak, hem içeriden hem de akademik bakış açısıyla dışarıdan, bilimsel yöntemler kullanarak, sizin de bahsettiğiniz kıymetli akademisyenlerin eşsiz yönlendirmeleri ile 'Dirmil Yörük Müzik Kültürü' çalışması alana çıkmış oldu. Bu kitap çalışmasında müzik-toplum ilişkisi üzerinde durulmuş, söz konusu müziğin içinde bulunduğu kültürel ve sosyal yapılarla ilişkisi kurularak ilk elden elde edilenveriler ile etnografik ürünler tespit edilerek çalışmada yer almıştır. Bu anlamı ile çalışmanın Dirmil özelinde ilk olduğunu söyleyebilirim.

`height=

AY: Yörüklerin tek bir müzik kültürü mü var? Yoksa, 'yerleşim yerlerine' göre farklılıklar mevcut mu?

ERDEM: Konya`nın dağlık bölgelerinden tutun da, Toros dağlarının güneyinden batı toroslara, oradan ege bölgesinin bazı kentlerine kadar uzanan bölgelerde yaşayan tüm Yörüklerin tek bir kültürü yaşadıklarını söylemek doğru olmayabilir. Özellikle zaman içinde yerleşik yaşama geçen ve kent kültürü ile tanışan Yörükler, yerleşim yerlerindeki kültürü de benimseyerek çeşitlenmeler meydana getirmişlerdir. Örneğin Niğde tarafında yaşayan yörüklerin müziklerinde İçAnadolu Bölgesi müzik kültürünün etkisi güçlü bir şekilde hissedilir. 

AY:Dirmil`deki 'müzik icracılarının'  sosyo-kültürel koşulları değişiyor mu?

ERDEM:Toplumsal yapıların hızlı bir şekilde değişime uğraması, yurt dışına veya yurt içinde büyük kentlere göçün (iş imkânları, eğitim, sağlık vb. gibi nedenlerle) artması Dirmil`li icracıların müziği icra etme biçimlerini de değiştirmiştir. Gelenek ve göreneklerin değişmesi yerel müziğin icra edildiği sosyal alanların kaybolması, teknolojik çalgıların halk çalgılarına baskın gelmesi ve bu çalgı ve icra edilen ezgilerin ritüeller içerisindeki yerinin kaybolması gibi faktörler yerel icracıları ve icra biçimlerini derinden etkilemiştir.

AY: Yerel müziklerin, sahneye taşınmasında, sahne sanatlarında kullanılmasında nelere dikkat edilmelidir?

ERDEM:Dirmil yörük müziğinden yola çıkarsak, öncelikle yerel müziğin icra edildiği çalgılarla örneğin 'sipsi', 'iki telli cura' veya 'üçtelli bağlama' ile icralarla sahneye taşınması gerekir. Müziğin kendi ortamları dışına çıkması ve ulusal müzik kültüründe bir alt kültür ürünü olarak sunulması yerine, bütünün parçaları olarak görülerek sahne sanatlarında yer bulması gerekmektedir. Yüzyıllar içerisinde kimlik bulan bu çalgı ve ezgilerin standartlaşma ile (ritim kalıplarında, yerel söyleyiş ve tavır özelliklerinin kaybolması vb.)  varlıklarının tehlikeye girmesine izin verilmemelidir. 

Devam edecek..