Değerli okuyucularımız, 29 Mayıs 2022 Pazar günü İstanbul`un fethinin 569`uncu yıldönümü vesilesiyle İstanbul`un ilk fetih şehitliğinde, Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı`nda düzenlenen Şehitlik Ziyareti programı özelindeki yazımızın ikinci ve son bölümüyle yeniden huzurlarınızdayız.

`height=
BÜŞAT Şehitlik Ziyareti Programı

(; )

Etkinlik günü Nafi Baba Camii`nin müezzini Fatih Görgeçhocanın Fetih Sû resi tilavetiyle başlayan ve 40 kişinin iştirak ettiği programda Boğaziçi Ü niversitesi Şehitlik Araştırmaları Topluluğu BÜ ŞAT`ın Başkanı Bünyamin Arvas yaptığı selâmlama konuşmasında İstanbul`un fethinin öncü kuvvetlerini Boğaziçi Ü niversitesi öğrencileri olarak hayır ve minnetle yâd ettiklerini belirtti. 

`height=
BÜŞAT Başkanı Bünyamin Arvas

`height=
BYV Başkanı Halim Sırçancı.

1996 yılından bugüne kadar Boğaziçi Ü niversitesi öğrenci ve mezunlarının öncülüğünde, mensuplarını gönüllülük ve medeniyet bilinci temelinde buluşturarak onların önderlik ve
yöneticilik yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla hizmetlerini sürdürmekte olan Boğaziçi Yöneticiler Vakfı`nın Mütevelli Heyeti Başkanı Halim Sırçancı ise Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı`nın bu topraklar için önemini vurguladığı konuşmasında dergâhın son postnişini Mehmet Abdünnafi Baba`nın eğitime verdiği öneme işaret etti. 

Prof. Sönmez: Fetihte adalet işgalde zulüm vardır.

Boğaziçi Ü niversitesi Rektör Yardımcısı, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fazıl Önder Sönmez de yaptığı konuşmada İstanbul`un Osmanlı Cihan Devleti tarafından alınmasının bir fetih hareketi olduğunu, asla işgal şeklinde nitelendirilemeyeceğini, İstanbul`un, Mekke`nin ve Kudüs`ün fethi örneklikleriyle işledi. El hak doğrudur, fetihte adalet işgalde zulüm vardır! 

`height=
BÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fazıl Önder Sönmez

Prof. Sönmez: II. Mehmet`in İstanbul`u alması bir fetih eylemidir.

Bu cümleler BÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fazıl Önder Sönmez`e ait: 'Bugün İstanbul`un fethinin 569`uncu yıldönümü. II. Mehmet`in ordusunun İstanbul`u alması bir fetih eylemiydi, bir işgal eylemi değildi. Burada işgal ile fethin nasıl bir tezat oluşturduğunun idrakine varmamız lazım. Fethin en güzel örneği Peygamber Efendimizin (sav) Mekke`yi fethetmesiydi. (Efendimiz Aleyhisselâm) Mekke`yi fethettikten sonra kendisiyle yıllarca mücadele eden, eziyet eden müşrikleri affetti, sonuçta gönüller fetholdu. O müşrikler zamanla Müslüman oldu. Diğer bir fetih Kudüs`ün fethi; Kudüs halkı hiçsavaşmadan, Müslümanların oraya adalet götüreceğini bildiklerinden kendileri şehri teslim etti. Buna karşın Selahattin Eyyubi Kudüs`ü tekrar ele geçirdiğinde, fethettiğinde kimseye dokunmadı, herkes dinini yaşadı. Dolayısıyla fetih ile işgal böyle tezat teşkil eder. 

Hepimizin bildiği diğer işgal hareketleri Batı Avrupa devletlerinin Amerika kıtasında, Afrika, Asya, Avusturalya kıtalarında gerçekleştirdikleri sömürge hareketleridir. Bunların hepsi bir tahakküm, bir sömürme ve o diyarların doğal kaynaklarını, insanlarını bir sömürme. Oraları tahakküm etme eylemiydi. 

İstanbul`un fethi;

Buna karşın İstanbul`un fethi; İstanbul`un II. Mehmet ve ordusu tarafından ele geçirilmesi bir fetih eylemiydi. Fetihten sonra İstanbul ve çevresi barış, adalet diyarı haline geldi. Bunları esasında İslam ve Batı medeniyetlerinin insana, doğaya bakış açılarına nazar ederek de görebiliriz. Avusturalya`yı keşfeden ilk Batı devletinin denizcileri memleketlerine şöyle bir mesaj gönderdiler: 'Buralar bomboş, gelip yerleşebilir, işgal edebilirsiniz.' Esasında oraları bomboş değildi, yerli halkları vardı. Ama onları insandan saymıyorlardı, insan altı, insansı varlıklar olarak görüyorlardı. Onları gerektiğinde kendi emelleri için kullandılar, önlerine engel çıkardıkları zaman da öldürmekten hiççekinmediler. 

İstanbul`un fethi devam eden bir eylemdir.

Fetih dolayısıyla bir ele geçirme eylemi değildir. İstanbul`un fethi 569 yıl önce olmuş-bitmiş bir eylem değildir. Bu devam eden bir eylemdir. Bu fetih ruhunu, bu diyarları, barış, huzur ve adalet diyarı olarak devam ettirmek bizim görevimiz. Bu da ancak insanlar arasında adaleti tesis etmekle mümkündür.' 

BÜ ŞAT Başkanı Arvas son olarak bu satırların yazarına mikrofonu teslim etti. Biz dahi konuşmamızda Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı`nın tarihine değindik. Huzurlarınızda mezkû r geçmişe kısaca nazar etmekte fayda mülahaza ediyorum. 

`height=
Yazarımız İbrahim Ethem Gören

Rumelihisarı önemli bir merkez;

Rumelihisarı Mahallesi, içinde barındırdığı Şehitlik Dergâhı, Nafi Baba Tekkesi, Şehitlik Nafi Baba Haziresi ve Rumelihisarı kalesi ile Osmanlı, Bizans ve Avrupa tarihine tesir eden önemli bir merkezdir. 

Müslüman-Türk medeniyeti zaviyesinden bakıldığında İstanbul`un fethinin hemen öncesiyle başlayan ve Orta Çağ`ın Yeni Çağ`a dönüşmesiyle sonuçlanan süreçte İstanbul için stratejik kıymeti haiz, güzide bir muhittir Rumelihisarı.

Sultan II. Mehmed Han, Konstantiniyye`yi kuşatmaya başlamazdan önce muarızlarının lojistik desteğini engellemek Venediklilerin ve Cenevizlilerin Bizans`a yaptığı askeri yardımın önünü kesmek amacıyla 1451 yılında, sonradan içinde bulunduğu bölgeye de adını verecek olan Rumelihisarı`nı inşa ettirmeye başlamış, hisarın burçlarının ve kalelerinin yapımına bizzat nezaret etmiş ve kuşatmada kullanılan topların bir kısmını da burada döktürmüştür.

İstanbul`un Avrupa yakasındaki ilk Müslüman yerleşim birimi;

Rumelihisarı, İstanbul`un Avrupa yakasındaki ilk Müslüman yerleşim birimidir. Konstantiniyye`nin fethinin ilk hazırlıkları sadedinden Serdengeçti Es-Seyyid Mahmud Bedreddin (ks), ailesi, akıncı neferleri ve muhyî dervişleriyle birlikte Sultan II. Mehmed`in emri gereğince boğaza nazır Bizans toprağına şimdilerde Boğaziçi Ü niversitesi Güney Kampüs içerisinde bulunan ve Feth-i Mübî n`in akabinde Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı ismini alan araziye yerleşmiştir.

Muhyî dervişler, Osmanlı akıncıları, Bizans`tan kiraladıkları arazide bir yandan ziraat, ticaret ve hayvancılıkla meşgul olurken diğer yandan da askeri bilgiler elde ederek Osmanlı`ya ulaştırmıştır.

`height=
İcadiye tepesinden Şehitlik Dergâhı-Fotoğraf Burak Çetintaş arşivi

Evliya Tepesi stratejik bir öneme sahiptir.

Bebek ve Baltalimanı`nın hemen üst tarafında şimdiki zamanda Boğaziçi Ü niversitesi Güney yerleşkesinin boğaza nazır en yüksek tepesinin üzerinde yaklaşık 25 dönümlük bir alan üzerine yerleşen akıncıların tercih ettikleri arazi Evliya Tepesi stratejik bir öneme sahiptir. 

Elinden hemen her iş gelmekte olan akıncıların ve Ermeni ustalarının avuçlarının içinde fethin ilk müjdecisi mahiyetinde olan Rumelihisarı, surları, burçları ve kaleleri yükselmeye başlar. Tam bu esnada Bizans`ın kiracısı durumunda bulunan Osmanlı akıncılarının niyetleri anlaşılır ve Miladi takvimin yaprakları 1451 senesini işaret ederken (Hicri 855) bir Bizans baskınında mezkû r dervişlerin ve Osmanlı askerlerinin bir kısmı şehit olur. Şehitler, bilahare Şüheda Kuyusu namıyla anılacak olan büyükçe mezara topluca defnedilir;  

`height=
Şüheda Kuyusu baştaşıİ. Ethem Gören Arşivi

Şüheda Kuyusu, İstanbul`un fethinin manevi habercisi;  

Şüheda Kuyusu, İstanbul`un fethinin manevi haberci olup İslâm tarihinde Uhud Şehitliği`nden sonra onlarca Müslüman askerin bir arada defnedildiği ikinci toplu mezar olarak tarihteki yerini almıştır. Şehitlik Dergâhı`nın ilk temelleri de böylelikle Konstantiniyye`de atılmış  II. Mehmet, otağını buraya kurmuştur.

Akıncı ailesi bu hadiseden sarsılmaz. Çünkü onlar, 'Allah, müminlerin mallarını ve canlarını cennetle satın alır.' ayet-i kerimesinin sırrına mazhar olmuşlardır. Çünkü onlar, -dünkü yazımızda da arz ettiğimiz üzere- Bişr El Ğanevî (ra) Hazretleri`nin, Sevgili Peygamberimizden (sav) işiterek naklettiği 'Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emî r ne güzel emirdir. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur.'  kutlu müjdesini nefislerinde yaşayarak şehit olmuş, Hadis-i Nebevi`de geçen 'ni`mel ceyş' sıfatını edinip şehitlik mertebesini kazanarak, kanlarıyla Bizans arazisine dal, budak ve kök salmışlardır.

Eş-Şeyh Mahmud Bedreddin Hazretleri`nin ailesinin Bizans baskınında sonra hayatta kalan erkek fertlerinin tamamı ve muhyî dervişler, Osmanlı askerleriyle birlikte Miladi 1453 tarihinin 29 mayısında (Hicrî 857), II. Mehmed Han`ın talimatıyla gemiler Tophane`nin Kumbaracı yokuşunu tırmanıp birer ikişer Haliç`e doğru inerken, Bizans`ın Edirnekapı surlarında büyük gedikler açarak şehri teslim almışlardır. Feth-i Mübî n`in sevinciyle fethin tüm cengâver yiğitleri, erenleri, alperen dervişleri ve gazileri şükür secdesine kapanmış, kirpikler bulutlara gözyaşları tufana dönüşmüştür; Konstantiniyye`nin fethi Osmanlı`ya Fatih`e müyesser olmuştur;  

Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı, İstanbul`un fethinden hemen sonra Şüheda Kuyusu`ndaki şehitlere sahip çıkılarak, şehrin, insanların manevi inkişâfına zemin teşkil etmek için Fatih Sultan Mehmed`in talimatıyla kurulmuş ve meşihat makamının temelleri 1451 yılında şehî den ukba âlemine sırlanan Hacı Bayram-ı Veli`nin halifelerinden eş-Şeyh es-Seyyid Bedreddin Efendi ile (ks) atılmıştır.

Hazret`in, bugün yerinde olmayan ve 29 Mayıs 2022 tarihli etkinliğe katılanlardan sadece bu fakirin yerini bildiği şâhidesinde şu ifadeler yazmaktadır:

'Ebulfeth Sultan Mehmed Han ile

teşrif iden ve Akşemseddin

Hazretleri`nin rüfekâsından

Es-Seyyid es-Şeyh Mahmud ibn-i es-Seyyid

Eş-şeyh Mustafa kuddise sırrahu' (855 Hicri) 

Es-Seyyid Eş-Şeyh Mahmud Bedreddin, Efendimizin (sav) pak soyundan gelmektedir. Â lim, fâzıl, gönül ehli, serdengeçti bir zattır; Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri`nin silah Akşemseddin`in talebe arkadaşıdır, Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri`nin müridi ve halifelerindendir.

Seyyid Eş-Şeyh Mahmud Bedreddin (ks), II. Mehmet`in otağ-ı hümayununu kurduğu yere dergâhını ihlâs ve samimiyetle inşa etmiştir. 

Feth-i Mübî n`den sonra tüm çevre araziler, tekkenin ihtiyaçları için birbiri ardına vakfedilerek Şehitlik Dergâhı`nın sınırları, Rumelihisarı sahilinden Zincirlikuyu önlerine kadar genişlemiştir.

Önceleri Nakşibendi (Bayrami) daha sonra da Bektaşi mânâ yolunun takip edildiği Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı 19`uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Nafi Baba Tekkesi ismiyle anılır olmuştur. Tekkeye adı verilen Nafi Baba, kendisi gibi gönül ehli pek çok tasavvuf büyüğüne icazet vermiştir. 

`height=
Hayrullah Efendi, Nafi Baba ve Selman Cemali Baba, İ. Ethem Gören Arşivi

Hasan Cemâli Baba: Bektaşi erkânı sonradan eklenecek herhangi bir tasarrufu kabul etmez.

Son asırda kimi ellerde şirazesinden çıkartılan Bektaşiliğin aslında ne demek olduğunu Nafi Baba`nın halifelerinden, Tekirdağ belediye başkanlarından Hasan Cemâli Baba 'Cem âyinlerinin remizleri' başlıklı risalesinde şöylece izah ediyor: 'Bu risaleyi, Hazret-i Pî r Efendimizin yüce erkânını elimden geldiğince baştan sona anlatmak için yazdım. 'Muhakkak ki Allah hakkı söyler ve doğru yola iletir.' (Ahzâb Suresi, 4 üncü Ayet-i Kerime) Â rifler, niçin yazdığımı soracak olurlarsa, şunu söylemek isterim: Tarikatimiz bir süredir ehil olmayan kimselerin ellerine kalmıştır. Şeriatin 'ş'sinden, tarikatin 't'sinden, marifetin 'm'sinden, hakikatin 'h'sinden haberi olmayan bir takım babalar meydana çıkmıştır. Bunlar kendi zanlarınca, bilip bilmeden bazı icatlarda bulunarak saf tâliplerin yollarını şaşirttılar. Hâlbuki yüce erkânımızın, sonradan eklenecek herhangi bir tasarrufu kabul etmeyeceği âşikârdır.

Nazar-ı Cemâli Baba seçer kallâşı

Cevherle karışmış olsa çay taşı

Taklî d kabul etmez asla Bektâşî

Kem ayârı tanur çeşm-i urefâ'

Tekke ve zaviyelerin kapanmasının ardından kederine terk edilen Nafi Baba Tekkesi ve dahi tekkenin ihtiyaçlarını temin eden Nafi Baba Vakfı mütevellisiz kalınca temelleri üzerinde çökmüştür. Mimar Hilmi Şenalp`ın yaptığı titiz çalışmalarla temelleri tesbit edilen Nafi Baba Tekke binası 2014 yılında Kalkınma Bakanlığı`nın tahsis ettiği bütçe ile yeniden ihya ve inşa edilmiştir.

Şimdiki zamanda Nafi Baba Tekke binasında Nafi Baba Tasavvuf, Tarih ve Kültürel Miras Uygulama ve Araştırma Merkezi faaliyet gösteriyor.

Şehitlik Dergâhı`nın, Şühedâ Kuyusu`nun mâkus talihini değiştirmek kime nasip olacak?

'Şehitlik Dergâhı`nın, Şühedâ Kuyusu`nun mâkus talihini değiştirmek kime nasip olacak?' Bu sual oldukça mühim. 

Şehitlik Dergâhı hadimlerinden, yazımızın dün yayınlanan ilk bölümünde hizmetlerine değindiğimiz Mesut Kuman Baba 1958 yılının Mayıs ayında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu`nun dergisi için kaleme aldığı 'Rumeli Hisarı Şehidliği ve Fetih Şehidleri' başlıklı yazısına şu cümlelerle nihayet veriyor. 

`height=
Tarihe saygı! Şüheda Kuyusu ve muhafızları! Fotoğraf İ. Ethem Gören

Mesud Kuman Baba: Şehitliğe sahip çıkmak dini ve milli bir vazifedir.

'İstanbul`un fethinin 500`üncü yılı münasebetiyle Fatih Sultan Mehmet`le bu feth-i mübinle ilgili yerlere birer kitabeli sütun dikilmiştir. Şehitliklerimizin imarında takdire değer gayretler gösteren 'Şehitlikleri İmar Derneği'nin, Rumeli Hisarı üstündeki fetih şehitleri makamını da ihyadan geri kalmayacağını ümit ediyoruz. Bunu yapmak milli ve tarihi bir vazife olduğu gibi, turizm bakımından da önemli bir iştir.'

Şenlendiren insan şenlenen insan olmaktadır.

Mesud Kuman Baba`nın bu satırları kaleme aldığı zamanın üzerinden tamı tamına 69 yıl geçmiş. 69 yıldır Şüheda Kuyusu şenlendirilmeyi şenlenmeyi, bekliyor. 573 yıl önce ecdadımız Bizans yurduna yerleşip şenlendirme hizmetinde bulunmuşlardı. İnançve iktisadın bir arada hayat bulduğu 'şenlendirme' kavramı Tevhid inancının prensiplerine göre şekillenmiştir. İki temelin kuşatıcı birlikteliği ile yükselen bu kavramla, insan bir yandan şenlendirirken, aslında kendisi de şenlenmektedir. Şenlendiren insan şenlenen insan olmaktadır.

Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı ile ilgili atılması gereken pek çok adım var. 

Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı ile ilgili atılması gereken pek çok adım var.  Tarihi Rumelihisarı Şehitliği`nin çözüm bekleyen pek çok meselesi var. 'Boğaziçi Konak' olarak bilinen mahalden başlayarak Dua Tepe`de ve Cumartesi Pazarı mahallinde (Nafi Baba Sokağı) tesbit edilen şehit kabirleri ihya edilmeli, Boğaziçi Ü niversitesi`ndeki tarihi şehitlikte bulunan şâhidelerin restorasyonu yapılarak yerlerine konulmalı ayrıca Fatih Sultan Mehmed`in cuma namazında ordusuna hitaben fetih hutbesi okuduğu ve altında Şehitlik olan 'Duatepe Parkı' park olmaktan çıkarılıp 29 Mayıs kutlamalarının başlayacağı 'saygı alanı'na dönüştürülmeli, ayrıca Boğaziçi Ü niversitesi Güney kampüste bir dönem helikopter pisti olarak kullanılan arazideki tarihi namazgâh ihyâ edilmelidir. 

(; )

Programda son olarak kuruluş aşamasındaki Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı`nın Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Erik Aydın`dan bir konuşma yapmasını rica ettim. Mahmut Erik Aydın kısa bir gülbank okuyarak şehitlerin rû hu revânları için 'hû ' dedi. Biz dahi yazımıza Bektaşi gülbangiyle nihayet verelim. 

`height=
Rumelihisarı Mahmut Baba Tekkesi nde Nafi Baba tekkeyi ziyarete gelen zabitlerle

Hayırlar fethola, şerler defola.

'Bism-i şâh, Allah Allah! Akşamlar hayrola, hayırlar fethola, şerler defola. Müminler ber-murâd ola, münkirler mâtola, münafıklar berbâd ola. Allah Allah! Demler dâim, cemler kāim, ibadetler sahih ve sâlim ola. Gönüller şâd ola, meydanlar âbâd ola, meclisler küşâd ola.

Allah Allah!

Allah Allah!  Er Hak Muhammed Ali cümlemize muî n ve zahî r ve dest-gî r ola. On iki imam ve on dört masû m-ı pâkân efendilerimizin hayır himmetleri üzerlerimizde hâzır ve nâzır ola. Hemî şe iltifat-ı ulyâları ve rû hâniyyet-i aliyyeleri yâr ve yâverimiz ola. Çağırdığımız demde feryâd-reslerimiz ola. Muhabbetleri dâim ve kāim ola.

Allah Allah!

Allah Allah! Nazar-ı şerî fleri zâhirlerimizi mâmur, bâtınlarımızı pür-nû r eyleye. Hazret-i Hakk-ı veliyy-i mutlak rütbe-i alâları der-i sahrâ-yı mahşer bâ-şehî dân-ı Kerbelâ cümlemizi haşr ü cem eyleye.

Allah Allah!

Allah Allah! Tâcü`l-ârifî n, gavsü`l-vâsılî n, sultânü`l-âşıkīn, pî rimiz, üstâdımız, melce-i melâzımız Hz. Seyyid Muhammed Hünkâr Hacı Bektâş-i Veliyy-i Horasâniyyü`n-Nî şâbû rî -kaddese`llāhü sırrahü`l-âlî ve`l-celî - efendimiz hazretlerinin himmet-i ulyâları ve rû hâniyyet-i aliyyeleri üzerimizde sâyebân ola. Sülû künde sâbit-kadem edip kötü işlerde bulundurmaya. Nâmerde muhtâçettirmeye. Zevk-i vicdân, ilm-ü irfân, kemâl-i hâl, fütû hât-ı kısmet kerem ve inâyet eyleye.

Allah Allah!

Allah Allah! Mefhar-i ehl-i î mân Hazret-i Balım Sultan, Sarı İsmâil Sultan, Hacim Sultan, Seyyid Ali Sultan, Abdal Mû sâ Sultan, Kaygusuz Sultan, Şahkulu Sultan, Mansû r Baba Sultan ve gelmiş geçmiş dedebaba sultanlar ve bilhassa mürşid-i muhteremimiz Seyyid Mehmed Abdünnafi Baba Hazretleri nin himmetleri hâzır, kerâmetleri bâhir, velâyetleri nâzırımız ola. Her geldikçe hakkımızda hayırlısını ihsan eyleye. Güçişlerimizi âsan, müşkil işlerimizi halleyleye.

Allah Allah!

Allah Allah! Nefeslerimizi keskin, tî ğlerimizi bürran, dî delerimizi bî nâ, kalplerimizi musaffâ eyleye. Çerağ sahiplerinin çerağları rû şen ola. Hayır sahiplerinin hayrı kabû l ola. Kurban sahiplerinin kurbanları makbû l ola.

Allah Allah!

Allah Allah! Deryada ve karada olan ehl-i î mân can kardeşlerimize sıhhat ve selâmet ihsân eyleye. Ve bu tarî k-ı aliyyeden güzerân eden ehl-i î mân canların rû h-ı revânları şâd ü handân ola.

Allah Allah!

Allah Allah! Huccâc-ı müslimî ne ve guzât-ı müsâfirî ne hayırlı selâmet ihsân eyleye. Namazlarımız, niyazlarımız, erkânlarımız pesendî de-i bârigâh-ı kibriyâ ola.

Hastalarımıza şifâ, borçlularımıza edâ, bi-gayri hakkın esir ve mahbus olanlarımıza hayırlısıyla halâs nasî b eyleyip gāib hazî nesinden merzû k eyleye.

Hû !

İnâyet-i seyyid-i kâinat, sırr-ı Murtazâ Alî , dem-i pî r hünkâr Hacı Bektâş-i Velî ve çerâğ-ı kānû n-ı evliyâ ebed ola. Gerçek erenlerimizin demine, devrânına hû !'

`height=
Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı-İbrahim Ethem Gören Arşivi