Tarihçi İlber Ortaylı dostluk kavramı üzerine değerlendirmelerde bulundu. “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?” başlığıyla Yenal Bilgici ile gerçekleştirdiği söyleşi kitabında İlber Ortaylı, İttihat ve Terakki, Nazi Partisi ile Sultan Abdülhamid üzerinden dostluğun ne demek olduğunu değerlendirdi.

Kronik yayınlarından çıkan “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?” adlı kitapta “Tarihe geçmiş dostluklar bahsinde bizden kimleri anabiliriz?” sorusunu tarihçi İlber Ortaylı şöyle yanıtlıyor:

“İttihat ve Terakki dostluk üzerine kurulmuştur ve dostluk bağı partinin hem görkemli hem de güç dönemlerinde bir arada kalmasını sağlamıştır. Hüseyin Cahit [Yalçın] Bey, Maliye Nazırı Mehmed Cavid 1926’da idam edildikten sonra oğlu Şiar’ı [Yalçın] derhâl himayesine aldı, evlat edindi. Aynı zatın, linç olayından sonra Ali Kemal Bey’in eşi ve Müşir Zeki Paşa’nın kızı olan Sabiha Hanım ve küçük oğlu Zeki [Kuneralp] Bey’in pasaportla çıkarılıp İsviçre’ye gidişlerine yardım ettiğini söylemek gerekir.”

NAZİ PARTİSİ DE ÖRNEKTİR

“Ali Kemal ile bir zamanki siyasi dostluk, beraberlik sonraki ters gelişmelere rağmen Hüseyin Cahit tarafından zor zamanda hatırlanmıştır. Galiba İttihatçılığın yeminli bağlılığı buralara kadar uzanıyor. Zaten bir parti yapısında dostluğa yer yoksa; parti mensuplarının birbiriyle dost olması istenmiyor, hatta bu cezalandırılıyorsa; bu düşünce biçimi, ilgili sistemi hudutsuz bir totaliteryanizme kadar götürür. Örneklerini çok görmüşüzdür. Keza Nazi Partisi açıkça bir örnektir.”

SULTAN ABDÜLHAMİD ÖRNEĞİ

“Devlet adamlarının eski dostlarıyla devam ettiği bilinir. Bunun ne demek olduğunu izah etmek için Osmanlı sistemini hatırınıza getiriniz. Çünkü o sistemde kışlada, medresede bir arada olan veyahut memur olarak kalemde beraber büyüyen, beraber yetişen insanlar birbirini tutar. Bu, işlerin daha düzgün ilerlemesini sağlayabilir. Ama unutmamalı ki nepotizma, yani yeğencilik de birbirini tutma üzerinden çıkar. Sultan II. Abdülhamid bu bakımdan ilginç bir tavır ortaya koymuştur. Nazırların ve yüksek memurların aralarının  iyi olmalarını benimsemeyen biriydi. Bu makul bir durum olarak da değerlendirebilir ama çok da bir işe yaradığını, murat ettiği gibi komploları ya da entrikaları önlediğini söyleyemeyiz.”

FİKRİMİN İNCE GÜLÜ

“Komplo dediğimiz hadise sadece devlet sıralarında yaşanmaz. Bizim geçiş dönemi toplumlarında bunlar toplumun birçok katmanına yayılmıştır. Maalesef bizde de görülüyor. Çünkü insanların değerleri; paraya, servete yaklaşımları mütemadiyen değişmektedir. Bu gibi konuyu anlatırken Adalet Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü romanı üzerinde dururum. Bu romanda gözü açık bir karakter, Almanya’ya işçi gidecek arkadaşının sağlık raporunda çürük çıkmasını sağlar; onun sırasını kapıp kendi gider.”

Kaynak: MEHMET POYRAZ