İnsan, Tanrı`nın kullarını dinledi.
Kıskandı;
Sevdi;
Ulaşılmaz olmak istedi;
Yalnızlığı tercih etti bazen.
Çıldırdığı da oldu.
Uçmak istedi;
Kalabalıkları yarıp kaybolmak istedi;

Uçacaktı, uçacaktı sonsuzluğa varacaktı!
Uçamadı;
Bitmek bilmeyen yakıtı vardı; Ne kadar hırs yüklediyse de yakıt deposuna yine de uçamadı. Belki de bu yüzden her seferinde çakıldı.
İnsan sadece uçak bileti alabildi;
Buna çok kızdı! Ne olurdu uçabilseydi. Gökyüzünden dilediğince izleyebilseydi Dünyayı ve insanları! Tıpkı Tanrı gibi!

Tanrı gökyüzünde miydi?
Sahi hep yukarı bakılır değil mi? Oysaki O her yerde değil mi?
İnsan ise tek yerde!
Acaba insan Tanrı`yı kıskandı mı?
Vehimlere mi kapıldı?

İnsan, Dünyayı yönetmek istedi;
Yönetemedi;
Kendini yönetemezken!
Belki de kendini yönetemediğindendi bu arzu, bu hırs.

Ölümün ötesine geçmek istemişti insan.
Tanrılığını ispat için bu şarttı belki de?

Dünyayı görmüştü ve ölümsüz olmalıydı.
Gitmemeliydi, ölmemeliydi; Ölüm onu teğet geçmeliydi. İnsan ölümü hiçbir zaman yakıştıramadı kendine.

İnsan bin yaşında da ölse o ölüm erkendi ona.
En büyük uçuş insanın kendine olanıydı aslında.
Kendini görmezden geldi. Diğer insanları görmeyi yeğledi.

İzledi;
Hayâller kurdu;
Kurduğu hayâllerde yaşadığı da oldu bazen.
Çok çabası oldu fakat ikiyüzlü bir çabaydı bu.
Bir yandan insansı hâller öte yanda 'hani benim Tanrılığım nerede' sendromu.
İnsanın işi gerçekten çok zordu.
İnsan ne Tanrı olabildi, ne uçabildi ne de Dünya`yı yönetebildi.

Yıkıp batırmak konusunda çok yol kat etti.
Ve sisli bir vadi de izini kaybettirmeyi de öğrendi.
İnsan çok şey istedi.
En çok da Tanrılaşmayı.
Keşke insan, insan olmayı isteyebilseydi.
İnsanlığa talip olabilseydi;

Sis geliyor;
Biliyorum can alıcı bir yıldırım olmak isteyeceksin.

Deniz de muhteşem bir yakamoz var;
İnsan, yıldırım olsa ne gam olmasa ne gam!

Sessizliği dinliyorum;
Ve seni izliyorum;