Pandemi şartları nedeniyle geçtiğimiz yıl olduğu gibi (Hicri 1441) ve bu yıl da (Hicri 1442) hac vazifesini oldukça sınırlı sayıda Müslüman yerine getirebildi. Kendilerine hac kurası çıkan kardeşlerimiz iki yıldır günden güne büyüyen bir hasretle Hicaz kapılarının açılmasını bekliyor; Hicaz ahalisi de Osmanlı`nın Surre Alaylarını bekliyor! Şimdi, Osmanlı Cihan Devleti asırlarına gidip mühim bir hac geleneğine, Surre Alaylarına değinme zamanıdır;

Osmanlı pâdişâhlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerî feyn ahâlisine, zâhidlere, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölgesinde yaşayanlara gönderdikleri para ve değerli eşyâlara surre bunları götüren topluluğa da surre alayı denirdi. 

Surre Alayları İstanbul da kutlu topraklara Mekke-i Mükerreme ye, Medine-i Münevvere ye duyulan saygının alaya bürünmüş somut bir nişânesiydi. Surre alayıyla birlikte kutlu toprakların insanlarına altın, para, avize, kandil, şamdan, pırlata yüzük, elmas, kıymetli halı, Mushaf-ı şerif, gümüş perde, kılıç, inci tesbih, kaftan, rahle vb. gönderilir hicaz esnaf ve sanatkârından, ahalisinden vergi ve asker alınmazdı. 

Para kesesi anlamına gelen surre kelimesi Mekke ve Medine halkına ve hacılara hizmet edenlere Osmanlı yüzyılları boyunca zengin Müslümanlar ve Saray tarafından gönderilmekte olan para, hediye ve eşyalara verilen özel isimdi. Bu kutlu hizmet için her yıl düzenlenen merasim Surre Alayı ismini alırdı. Abbasî hükümdarı Muktedir Billah ın ilk defa gündeme getirerek uygulamaya aldığı surre gönderme geleneğini Osmanlılar müesseseleştirmişti.

Haremeyn`e ilk surreyi Abbâsiler döneminde Halife el-Muktedir Billâh göndermiştir. Osmanlı da ilk surre alayı Hicri 791 M. 1389 yılında Edirne den gönderilmiştir. Surre alayları 1864 yılına kadar kara yoluyla gönderilmiştir. Alayın kara yolunu kullandığı dönemlerde Recep ayının 12`inci günü hareket edilirdi. Surre alayları 1864 yılından 1908 yılına kadar kadar deniz yoluyla, daha sonra da Hicaz Demiryoluyla gönderilmiştir. Surre alaylarının sonuncusu 1915 yılında gönderilmiş, 1916 yılında Mekke Emiri`nin isyânı ve sonrasında kutlu toprakların elden çıkmasıyla birlikte surre alayları yerine ulaşamamıştır.

Surre alayında deve sırtında Mahmil-i Şerif taşınırdı. Mahmil-i Şerif süslemeli ipek kumaşlarla kaplanmış ahşaptan imal edilen bir çatma üzerinde dört yüzlü bir piramit şeklinde yükselirdi. Surre develeri gidip geldikten sonra bir daha her hangi bir işte çalıştırılmazdı. Surre alayları Ü sküdar`dan yola çıkardı, hac uğurlamaları da buruda yapılırdı. Surre alayıyla birlikte yola çıkanların kiramın arkadaşından su dökülür, salimen gidip gelmeleri için dualar edilirdi. 

Surre Alayı`nda, Surre Emini`nin nezareti altında Kaftan Ağası, Surre Alayı Tabibi, Ak-kam başı, Mukavvim ve Mücavir bulunur, Evkâf Nizareti her yıl yeni bir surre emini görevlendirirdi. 

Surre-i Hümâyû n yola çıkacağında özel bir merâsim düzenlenir, Surre Emî ni`ne Sadrazamın huzurunda  'hilat' giydirilirdi. Receb ayının 12. gününde İstanbul`dan hareket edecek olan Surre Alayı için Dârü`s-Saâde Ağası tarafından Defterdâr, Reî sü`l-Küttâb ve Nişâncı`ya davetiye gönderilir, Sadâret Kethüdâsı da merasimde bulunacak olanları davet ederdi. Davetliler, Topkapı Sarayı`nda Kubbealtı önünde toplanır, Mekke Şerî fi`ne gönderilecek mektup ile birlikte Surre-i Hümâyû n torbaları Kur`ân-ı Kerî m tilaveti eşliğinde sultanın huzurunda mühürlendikten sonra Surre Emî ni olan zata teslim edilirdi. Sultanın hediyelerinden ve mektubun oluşan mahmil-i şerifi taşıyan deve başta, Surre torbalarının yüklendiği diğer deve ve katırlar arkada olmak üzere Bâb-ı Hümâyû n`dan çıkılarak Sirkeci`deki Kireçİskelesi`ne gidilirdi.  Surre Alayı burada Kaptan Paşa`nın hazırlattığı çektirilere dualarla bindirilerek Ü sküdar`a geçirilir ve buradan kara yoluyla Mekke-i Mükerreme`ye gidilirdi. 

Altı aydan fazla süren bir yolculuğun ardından kutlu topraklara varan Surre Alayı Mina`ya vasıl olur, burada sultanın mektubu okuduktan sonra Surre torbaları içindeki paralar, altınlar ve değerli hediyeler deftere yazıldığı haliyle dağıtılırdı.  

Surre, deniz ve demir yollarının kullanıldığı yıllarda İstanbul dan Şaban ayının 15 inci günü yola çıkardı. Surre alaylarına teslim edilecek olan paralar meşinden yapılmış, sarı torbaların içerisine konulur, daha sonra meşin torbalar sarayda mühr-ü hümâyun ile mühürlenirdi. 

Hicri 1323 yılının 15 şabanında İstanbul dan yola çıkan surre-i hümayû n alayı kethüdası Ahmet Salahaddin Efendi ye teslim edilen emanetler şöyleydi: 'İşbu bin üçyüz yirmi üçsenesinde ihraçolunan surre-i hümâyû n alay-ı vâlâsında bâlâda muharrer yalnız iki yüz otuz iki adet surre-i hümâyun kesesiyle dört aded defter ve on bir sandık memlî buhurun bi t-tamam ahz olunduğunu mübeyyin işbu bir kıt a makbuz senedim Hazine-i hümayû n kethudâlığı cânib-i âlisine i tâ kılındı.'

Surre-i Hümâyû n Kethüdası Ahmet Salahaddin Bey, 50-60 kişilik Surre-i Hümâyû n alayı ile birlikte Yıldız Sarayı ndan yola çıkarak İstanbul dan vapurla Rodos a oradan da Beyrut a gitmiştir. Güzergâhları şöyledir: Beyrutta tan Şam a, oradan da Müdevvere ye kadar trenle geçtikleri yerler ve uğradıkları istasyonlar: Cebel-i Lübnan, Şam, Kisve, Der a, Aynu z-Zerka, Amman, Kattani, Elhasa, Maan, Müdevvere.

Müdevvere den Medine ye kadar deve ile kat ettikleri güzergâh ve menziller: Zât ül-hac, Tebük, Ahdar Boğazı (Kalesi), Darülhamre Kalesi, Medâyin-i Salih, Sehlü l-Matran Ovası, Bi rü z-Zümrüd Kalesi, Bi r-i Cedid Kalesi, Hediye eşmesi, Biyarnasıf, Medine.

Medine den Mekke ye gidiş güzergâhı: Bi r-i Ali, Bi ru l-Gazale, Bi rü l-Maşi, er-Reyyan, Ammu z-Ziya, Zahru l-Akabe, Rabiğ, Vâdi-i Fatıma, Şüheda, Mekke.