`height=

Sitemiz köşe yazarı Dr.Göktan AY`ın, 'İçMekan Tasarımcısı / Proje Direktörü/ Sanat Yönetmeni/ Milliyet Dekorasyon- Bilim ve Ü topya Dergisi Yazarı' Meral AKÇAY ile yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz;

AY:  Meral Hanım nasılsınız? Kendinizi okurlarımıza tanıtır mısınız?

AKÇAY:

Teşekkür ediyorum, iyiyim. 1977`de İstanbul`da doğdum, büyüdüm. Sanat yönetmenliği eğitimimi Bahçeşehir Ü niversitesi Sanat Yönetmenliği Okulu`nda, içmimarlık eğitimimi Değişim Sanat Akademisi`nde aldım. Uzun yıllardır mekan tasarımı yapıyorum. İçmekan üzerine Milliyet Dekorasyon`da, Sanat üzerine ise Bilim Ü topya dergisinde yazıyorum. Sinema filmlerinde sanat yönetmenliği, set dekoru yapıyorum. 

AY: 'Hayatımızda kaçamayacağımız şeylerin başında mimarlık, tasarım ve sanat mı gelir?.'

AKÇAY: Evet. Çünkü hayatımın her anı bunlarla şekilleniyor. Yaşadığımız ev, yaşadığım kent, yaşadığım ülke, gezdiğimiz sokaklar, içtiğimiz suyu doldurduğumuz bardak, yediğimiz yemeğin tabağı, çalışırken soluduğumuz hava, oturduğumuz masa sandalye hepsi mimarlık, tasarım ve sanatla biçimlenir. Bunlardan kaçamayız.

AY: Her yeni yılda olduğu gibi 2021 yılının, mimari ve dekorasyon trendleri belli ölçekler doğrultusunda belirlenmişti.. 2022 yılı mekan konseptleri ve tasarım ürünleri de belirlendi mi? Bundan amaçne?

  AKÇAY: Her yıl mimarlık, tasarım ve moda sektörünü biçimlendiren bir endüstri var. Bu renk, doku, tavır, biçim olduğu kadar aynı zamanda da bir sektör modeli aslında. Burada önemli olan kullanıcı ihtiyaçlarının her yıl değişmesi. Çoğalan nüfusun bu değişimde etkisi çok fazla. Çünkü nüfus çoğaldıkça barınma ihtiyaçları artıyor. Bu ihtiyaçlar belli bir düzen içerisine, kent planlaması içinde yerleşmek zorunda. Yaşam alanları küçülüyor. Yaşam alanları küçülünce ihtiyaçlar değişiyor. Küçük yaşam alanlarına sığınmak için mobilyadan, aydınlatmaya zemin kaplama çeşidinden duvar rengine kadar her şey tasarım kriterleri içinde belirlenmek için yeni şeyler üretilmeye başlıyor. Bu aslında gelişim değil mecburi bir dönüşüme doğru gidiyor.2022 yılı artık doğal olana yönelen bir yıl. Doğal kaynaklarımız tükendikçe kıymeti artmaya başladı. Pandemi dönemi bu kıymeti daha da öne çıkardı. 

AY: Çok yönlü bir kişisiniz. Milliyet Mimarlar - Tasarımcılar Dünyası röportaj serinizde ve aylık Bilim ve Ü topya da   neleri paylaşıyorsunuz?

AKÇAY: Teşekkür ederim. Evet Milliyet`de böyle seri yaptım ve bitirdim. Artık sadece köşe yazılarıyla okurlarla buluşuyorum. Röportaj serisine Bilim ve Ü topyada devam ediyorum. Sanatın hafızası röportaj serisinde sinema, tasarım, mimari, kültür ve sanat üzerine mesleğin profesyonelleri ile bir seri yapıyorum. 

`height=

AY: Tarihi mekanları buluyor/geziyor,  paylaşıyorsunuz. 'Mimarlığın etkileşim içerisinde olduğu çeşitli disiplinler vardır. Bu disiplinler, mimarlık olgusunun güncel sürdürülebilirliğini sağlar.' diyorsunuz. Nasıl?

AKÇAY: Pandemi bu süreci maalesef sekteye uğrattı. İki yıldır yeni bir yer göremedim. Mimarlık aslında hayatın ta kendisi. Mimarlığın, tasarımın odak noktası İnsandır. Örneğin sinema. Mimarlık ile etkileşimi, iletişimi üst düzeydedir. Güncel sürdürebilirliğe katkı sunar. Sinemada izlediğiniz her yapı, her mekan mimarlık ve tasarımla kendini ifade edebilir. Ve hafıza olarak kalır. Odak noktası İnsan olan her disiplin mimarlıkla ilişki içindedir.

AY: 'Sanat Yönetmeni' tanımını açar mısınız? Ü niversitelerde Bölümü/Eğitimi var mı?

AKÇAY: Sanat yönetimi eğitimi üniversitelerde var. Lakin sanat yönetmenliği yok. Sinema ve dizilerde veya bir tiyatroda sanat yönetmenliği yapmanız için tasarımı, mimariyi, malzemeyi bilip sinema içindeki kuralları mekan yaratarak perdeye aktarmanız gerekiyor. Bunun benim aldığım eğitim gibi özel eğitimler var. Dünya geneline baktığınızda sanat yönetmenleri genelde tasarımcı veya içmimar, mimarlardan oluşur. Bizim ülkemizde sanat yönetmenliği eğitimi alıp yapan kişi sayısı çok azdır.

AY: Siz 'Bayram için yemek, ikram hazırlığı yapmak, bir ailenin çocuğuna bırakacağı en kıymetli kültür miraslarından biridir' demişsiniz. Sizce bu ekonomik durumda toplum bunu gerçekleştirebildi mi?

AKÇAY: Ekonomik durum günümüzde hepimizin canını çok sıkan bir konu. Özellikle bu süreçte çocukların mahrum kaldığı çoğu şey benim canımı çok sıkıyor. Bayram benim için çocukluğumdaki bayramlarla aynı. Biz aile olarak bu konuda hassasız. Tüm ailenin bir arada olduğu o günler bizim için kıymetli. Bayramı kıymetli bir misafir gibi karşılamaya gayret ediyoruz. Evet bence bir kültür mirası. Ama diğer kültür miraslarımız gibi hasar alan bir konu; Umuyorum herkes istediği gibi karşılayabilmiştir.

AY: Sanatın bir hafızası var mı? Ya da olmalı mı?

AKÇAY: Elbette var. Biz istesek de istemezsek te o hafıza kayıt altında aslında. İstanbul. 60-70 yıllarında çekilen filmlerde kayıt altında mesela. Bugün o kayıtlara bakınca hafızanın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Hafıza olmazsa hiçbir şey olmaz. Tıpkı biz insanlar gibi; O hafıza bugünün İstanbul neler kaybetmiş görüyoruz. Bir dönem filmi çekilince o hafızalardaki görüntüler ışığında ilerleyebiliyoruz. Bu aynı şekilde müzik, tiyatro, dans, resim, heykel gibi her sanat dalı için geçerli. 

Devam edecek;