`height=

Gazi Ü niversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Eğitim Yönetimi Ana Bilim Dalı  Öğretim Ü yesi, Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU ile söyleşimize devam ediyoruz;

AY: Hala çözülemeyen bir sorun: 'ceza ve ödüllendirme' Anne-babanın eğitimli olmadığı, okuma yazma oranının düşük olduğu ülkemizde bu nasıl aşılabilir?

CEMALOĞLU: Ü lkemizde ödül ve ceza yanlış kullanılmaktadır.`Ödül, başarıyı artırmada etkili bir değişken görevi üstlenir mi?`` Bu sorunun cevabını bulmak için Lepper ve Green`in okul öncesi öğrencileri arasında yaptığı bir çalışmanın sonucunu analiz etmek gerekir. Araştırmacılar okul öncesi öğrencilerinden, serbest zamanlarını resim çizerek geçirmeyi seçenleri belirleyerek bir deney planlamış. Bu çocukların severek yaptıkları bir aktiveyi ödüllendirmenin sonuçlarını belirlemeye çalışmışlar.Araştırmacılar öğrencileri üçayrı gruba ayırarak ilk grubu 'ödül teklif edilen öğrenciler' olarak belirlemişler. Bu çocuklara, üzerinde mavi bir kurdele ve öğrencinin adına yazılı 'iyi oyuncu' sertifikasını göstererek bu ödüle sahip olacakları söylemişler. Öğrencilere, ödülü kazanmak için resim yapıp yapamayacaklarını sormuşlar. İkinci grup 'ödül teklif edilmeyen öğrenciler' grubu olarak belirlenmiş. Araştırmacılar, onlara sadece resim yapmak isteyip istemediklerini sormuşlar. Resimleri bittiğinde onlara 'iyi oyuncu' sertifikası vereceklerini belirtmişler. Ü çüncü grup ise 'hiçödül verilmeyecek olan öğrenciler' grubudur. Araştırmacılar, onlara da resim yapmak isteyip istemediklerini sorarlar. İşin ilginçtarafı, bu öğrencilere sertifika vereceklerini taahhüt etmedikleri gibi araştırma sonucunda da sertifika vermeyeceklerdir.  Araştırma sonucunda ödül teklif edilenler, ödül teklif edilmeyenler ve hiçödül verilmeyenler, resimlerini bitirip teslim ederler. İki hafta sonra öğretmenler okul öncesi öğrencilerinin serbest zamanlarında, onlardan kâğıt ve kalem çıkarmalarını isterken araştırmacılar da gizlice çocukları gözlemlemeye başlar. 'Ödül teklif edilmeyen çocuklar' ile 'hiçödül verilmeyecek olanlar' aynı coşkuyla, tıpkı deney öncesindeki gibi keyif alarak resim yapmaya koyulurlar. Fakat ilk gruptakiler, başta ödül teklif edilen ve resimleri bitince ödüllendirilenler bu sefer ilgisiz kalırlar ve bu gruptaki öğrencilerin resim yapmak için daha az zaman ayırdıkları görülür.

Amerika`da bir baba, oğluna okuduğu her kitap başına elli dolar vererek çocuğuna kitap okuma alışkanlığı kazandıracağını düşünür. Bu amaçla aldığı bir kitabı çocuğuna verir ve bir gün sonra bu kitabı okuyup gelirse kendisine 50 dolar vereceğini söyler. Çocuk kitabı alıp odasına çekilir. Bir gün sonra çocuk elinde kitap ile babasının yanına gelerek kitabı okuyup bitirdiğini söyler. İşin başında konuştukları gibi babasından bu kitabı okumanın karşılığı olarak 50 dolarını ister. Baba, çocuğuna kitabı okuyup okumadığını sorar. Çocuk ise kitabı okuyup bitirdiğini söyler. Baba, çocuğun elinden kitabı alarak kitabın son sayfasını açar ve kitabın son sayfasına yapıştırılmış olan 50 doları gösterir ve üzgün bir hâlde: `Eğer kitabı okumuş olsaydın son sayfada yapıştırılmış olan 50 doları görürdün.`` der. Örnek olay incelendiğinde baba ile çocuğunun amaçlarının birbirinden farklı olduğu ortadadır. Babanın amacı, ödül karşılığında çocuğuna kitap okuma davranışını kazandırmak iken çocuğun amacı emek sarf etmeden 50 dolara yani ödüle ulaşmaktır. Bu örnek olayın bize anlattığı durum, ödül, etik bir sorunun ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu sebeple hem ödül hem de ceza istendik davranışların kazandırılmasını engelleyebilir.

AY: Bugün bir sendika başkanı tasarruf çağrısında bulunmuş. Ekonomi iyiye gitmedikçe, ülkeyi yönetenlerin millete bu tarz çağrıları artıyor gibi. Milletimiz, zaten her dönem tasarruf yapıyor. Tasarruf, 60 yaş üzerindekilere öğretilmemişse, gençlere nasıl öğretilecek? Bir yerde yanlış mı yapıyoruz? 

CEMALOĞLU: Aslında tasarruf 11 yaş öncesi çocuklara ailede ve okulda öğretilmesi, toplumda pekişmesi gerekir. Tasarruf bilincinin kazandırılması, cimrilikle karıştırılmamalıdır. Çocuklara istek ile ihtiyaçarasındaki fark öğretilmeli, çocukların ihtiyaçlar üzerine odaklaşması, tasarruf yapmayı ve yaptığı tasarrufları istikrarlı bir biçimde yatırım araçlarına yönlendirme becerisini kazanmış olması gerekir. Toplum olarak çocuklarımıza tasarruf bilincinin kazandırıldığı aile ve toplum yaratamadığımız için, istendik davranışları kazandıramıyoruz. 

AY:  Anayasada 'Devlet eğitimde fırsat eşitliği sağlamakla yükümlüdür.' yazmakta. Eşitlik sağlandı mı? Özel okulların/kolejlerin çoğalması bu eşitliğe yardımcı oluyor mu, yoksa aradaki uçurumu açıyor mu?

CEMALOĞLU: Eğitim sistemimizde 'Fırsat ve İmkân Eşitliği' sadece resmi belgeler üzerinde vardır. Gerçek hayatta orta sınıf ortadan kalktığı için, eğitimde fırsat eşitliğinden söz edilememektedir. Covid-19 sürecinde dezavantajlı aile çocuklarının öğrenme kayıpları 3 yıla çıktığına göre, makas gittikçe açılmaktadır. Eğitim ve gelir düzeyi yüksek aileler, çocuklarının eğitim sorunlarını kendi imkânları ile çözdü. Bilgisayarı, interneti, kitabı, yardımcı kaynakları olmayan, canlı eğitimleri izleyemeyen öğrenciler, mağdur oldu. Merkezi sınavlarda bu durumu çok net görüyoruz. Özel okullar, ayrıcalıklı sınıf yarattığı için eşitsizliği daha da içinden çıkılamaz hale dönüştürdü. Eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak, demokratik ve sosyal devletin görevidir. Eğitim vazgeçilemez ve devredilemez bir haktır. Devletin, eğitimde ayrıca fırsat adaletini de sağlama sorumluluğu vardır.

Devam edeceğiz;