Büyükler kulak misafiri oluyor bazen; Bizim öğretmen çok ödev veriyor. Benim hiç ödevim yok, öğretmen dinlenin diyor. Ben öğretmen olsam hiç ödev vermem.Bize neden ödev verdiler o zaman? Bazen de çocuklar büyüklere kulak misafiri oluyor; Neden böyle? Çok bunaldım? Benim neden derdim yok? Yoksa Rabbim beni unuttun mu? Bundaki hikmet nedir? Allah büyük, vardır bir muradı. Sukretmeyi mi unuttum. Mukafaatina mi nail olmamı istiyor? İstediği istikamete mi çağırıyor Rabbim? derken; pasif öğrenmenin de en az aktif öğrenme kadar bakış açısı kazandirdigi bir gerçek ve küçüklerin kulak misafirliğinin hayatlarında daha etkin rol oynadığı ise gerçeğin bir başka yüzü. Sorular, kaygılar, soru işaretleri;  çocukların ve büyüklerin, ne kadar da benziyor değil mi? Öğretmen senin iyiliğini istemiş olur da Rabbin istemez olur mu? Sorular aynı, cevaplar aynı, ödevler aynı, şikayet mi şükür mü? Hikmetini bilip, ödevlere dört elle sarılmak mi? Hepsi aynı.Buyukler koyunları sayarken, çocuklar umut dolu balonların peşindeler. Okul ve hayat iç içe..Okulları bitirmiş olsak da hayat okulu devam ediyor, çocuğun almadığı sorumluluk, şikayet ettiği konular, bizim eleştirdiğimiz ne varsa hepsi biz büyüklere ait esasında. Elestri de mahir, kendisiyle yüzleşmeye yaklasmayan büyükleri örnek almaları aslında, onları yavaşlatan.Cocuklari eleştirmeden önce kendimizle ilgili en az beş elestri yapabilmiş olsak, bir eleştiriyi dahi reva görmeyiz evlatlarimiza.Ne demiş büyüklerimiz; iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına...biz yine doğru yapan büyüklerin evladı idik. Bizler de en az onlar kadar iyi ebeveyn olabilirsek, bu da bir istikrardir, lakin daha iyisi olabilir. O kadar emek varken; sadece gördüklerimizle yetinmek haksızlık olur.Emek vermek, sevgiyle, içtenlikle nasip olsun hepimize