Herhangi bir eser hakkında yorum yaparken çok dikkatli olmaya çalışırım ki genelde dikkat ettiyseniz eleştiri yapmam sadece yorum yaparım. Hele de yazınsal eserlerde daha hassas davranırım çünkü ben de yazıyorum ve bir eser kolay kolay ortaya çıkmıyor.

Bu akşam izlediğim Yarım adlı sinema filminden bahsetmek istedim. Konusu harika. Ü lkemizde çok fazla yaşanmış ve halen de yaşanan bir olayı kaleme almışlar. Filmdeki Salih Karakterini Serhat Yiğit oynuyor. İyi bir oyuncudur aslında fakat asla bu rolün oyuncusu değil. 'İyi oynamamış' demek kolaydır fakat filmde Salih zekâsal anlamda sorunlu bir adam. Dolayısıyla yüksek yetenek gerektiren bir rol ve herkes her rolün üstesinden gelemez. Hassas bir konu ve çok daha iyi ifade edilebilirdi. Fidan`ı canlandıran Ece Tatay ise rolünün hakkını veriyor.

Filmin konusu şöyle: Muğla`da yaşayan bir ailenin zekâ özürlü bir oğulları var 30`lu yaşlarını süren. Tip olarak sıkıntısı yok sadece zaman zaman davranışlarında taşkınlık, dengesizlik sergiliyor. Burada iş kesinlikle oyuncuya düşüyor. Her zaman söylerim filmi ya da oyunu oyuncu izletir. Günümüzde dizide ölen başrol oyuncusu dahi dizinin izlenme oranları düşünce geri getiriliyor. Önümüzdeki günlerde bir dizide buna şahit olacağız ki haklılar Talat Bulut gibi emsalsiz bir oyuncuyu hangi akla hizmet öldürdüler bilemedim. Yarım`da çok kuru bir oyunculuk görüyoruz bu anlamda. Oyunculuk çok zor bir iş her oyuncu her rolün hakkından gelebilir diye bir kaide de yoktur. Mimik, bakış, duruş, yürüyüş. Bir yere düş, kus, gerekirse altına yap. Ama yap. Hocamız doğaçlama derslerinde şöyle derdi 'Sen olsan ne yapardın?' Tabi akılsal sorunu olan biriyle duygudaşlık yapmak çok da mümkün değildir ama imkânsız da değildir.

Her neyse, filmi daha derin kılmaktı söylediklerimin amacı. Aslında konu derin fakat diyaloglar ve teknik eksiğinde bol olduğu bu güzel konulu film bir dramı anlatıyor. Neredeyse 15 yaşında olan yetim bir kız doğudan bir yerden para karşılığı getiriliyor Muğla`nın bir köyüne. Bu zekâ özürlü adamla evlendiriliyor. Kız çok suskun haliyle. Ü rkek ve çok yalnız. Aile bireyleri kıza iyi davranıyorlar ne de olsa 'geri zekâlı' oğullarını toparlayacak, belki biraz da yüklerini hafifletecek. İlk başta anlaşamıyorlar fakat sonradan arkadaş olmayı başarıyorlar adamla kız.

Filmde sevdiğim tek sahne en son sahneydi hepsi bu. Şayet role doğru oyuncu gelseydi, belki biraz da fiziki bir özür eklenseydi yaslanabilecekleri, kızı biraz daha asi yapsalardı, filmin agresyonu daha yüksek ve sarsıcı olabilirdi.

Farklı perspektiflerden de ele alınabilecek bir film. Çocuk gelinden son sahneye gelene kadar birçok konu çıkabilir içinden. Ama maalesef fazla sessiz bir filmdi. Keşke revize edilip yeniden çekilse. Konusu gayet güzel, mekânlar harika ve son sahne gerçekten beni etkiledi. Kızın sandala uzanmış fotoğrafı harikaydı.

Ve;

Yarım`ın ardından insanın aklında kalan şey bu tip gerçek hikâyelerin varlığının ağırlığı. Gerçek hayatta var olduğu gerçeğinin bıraktığı hüzün. Kıza mı yanarsın, aileye mi, hiçbir şeyin farkında olmayan adama mı?

`height=