'Söz vermiştim kendime yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada, namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet ne me gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum, öptüm. Yazmasam deli olacaktım,' der Sait Faik Abasıyanık. Ve yazmanın nasıl bir arzu, yazmamanın ise imkânsız olduğunu özetler. Zira yazmak, terkedilemez bir ihtiyaçolarak her daim, tetikte bekler.

Zifiri karanlıklar ancak parlak fikirlerle aydınlanır. Ve her büyük yazarın elinde bir meşale vardır. Düşünceler en etkili şekilde ancak yazarak yaygınlaşır. Yazmak, fikirleri ötelere ulaştırmak için etkili bir yoldur. Bir yazı bir anda yüzlerce, binlerce zihne ulaşır. Geleceği şekillendiren de, bu zihinlerde başlayan değişimdir. Her iyi yazı zifiri karanlığa uzatılan bir meşaledir.

Yazı sözden güçlüdür. Söz tekrarlanmadığı takdirde, sürekliliğini kaybeder. Fakat söz, yazı ile zihinde sabitlenir. Yazı yazmak, zihni düzene sokar. Dağılan düşünce tohumları, yazılacak yazının rengine bürünür. Düşünceler berraklaşır zihinde, görüntü netleşir ve oluşacak yazıya denk bir bütünlük oluşur.

Yazı yazmayı öğrenmek her şeyden önce düşünmeyi öğrenmektir,' der Amiel Suche. Dale Carnegie ise, söyleyeceğimiz sözü yazmanın, bizi düşünmeye ve düşüncelerimizi tasfiyeye sevk ettiğini söyler. Günümüz dünyasında yaşadığımız travmalar, savrulmalar ve her gün haberlere yansıyan akıl almaz olaylar düşünmeyi terk ettiğimizin işaretidir. Toplum olarak televizyonun, internetin ve daha birçok saldırı unsurunun tehdidi altındayken en çok ihtiyacımız olan şey okumak, düşünmek ve düşünceleri, en sadık dost olan kâğıda dökmektir. Yazmak ve yazdıkça derinleşmek; En çok yazarken düşünür ve derinleşir insan.

Ortaya çıkan her yazı, her kitap onlarca kitaptan yapılan sentezin ürünüdür. Bir konuda derinleşmenin en etkili yolu, o konu hakkında yazı yazmaktır. Benjamin Disraeli, kitap okuma ihtiyacı hisseden, bir konuyu derinlemesine öğrenmek isteyenlere o konu hakkında oturup kitap yazmayı tavsiye eder.

Duygular yürekte, düşünceler ise zihinde bekletildiğinde, elde tutulan ya da taşınan her nesne gibi zaman içinde ağırlaşırlar. Ve ağırlaşan şeyi taşımak her geçen gün daha da zorlaşır. Tam da bu yüzden anlatmak gerekir. Söylemek ve rahatlamak; Fakat her daim mümkün olmaz bir sözü söyleyecek, emanet edecek doğru birine rastlamak. İşte tam da bu yüzden yazmak, durmadan yazmak gerekir.

Yazmak, bir iz bırakmaktır bugünden geleceğe. Tıpkı bizim, geçmişten kalan iz taşlarını takip ettiğimiz gibi takip etmeliler bizim de izlerimizi. Sözler de iz bırakır lâkin kaybolur bir zaman sonra boşlukta. Yazdıklarımız ise ötelere taşınır. Bizden bir nefes olur yarınlara. Bir iz taşıdır her yazı, bir varlık habercisidir. 'Ben de vardım, gelip geçtim bu yollardan ve ben de bir zaman konakladım, bu kervansarayda; '