Geçen yazımızdaki İTÜ eski rektörü Prof.Dr. Mehmet Karaca`nın, Ş.B. hakkındaki söylemlerine sorular ve açıklamalarla devam ediyoruz:

Sn. Karaca: 'Beşiroğlu`nun çeşitli müzik topluluklarıyla olan projeleri ile Osmanlı-Türk musikisi üzerine çalışmalarını yurt dışında sunduğunu hatırlatan; .. konuşmasını, koleksiyonu bağışlayan Şehvar Beşiroğlu`nun ablası Beyza Koral`a teşekkür ederek: Şehvar Hocamız milletimizin ezgisel birikimini ve kültürel mirasını dünyaya göstermiştir.'

Soru: Evet, 'Türk müziği' yerine 'Osmanlı-Türk Musikisi' terimini koymaya çalıştı, tepki aldı. Oysa kültür/sanat birbirinin devamıdır.

Evet, sürekli gittiği yurt dışında sunduğu çalışmaların 'ne olduğunu', 'alana ne yarar sağladığını' kimse bilemedi.

Özellikle 'milletimizin ezgisel birikimini ve kültürel mirasını dünyaya göstermiştir.' sözü çok fazla abartı olup, diğer emeği geçen gerçek sanatçıları 'rencide eden' bir yaklaşımdır;

Bir ara, Müzikoloji Bölümü Başkanı olunca, 'bu okuldan fosiller gidecek' diye bir söz söylemişti. Prof. Dr. Nevzat Atlığ, bana geldi 'Göktan Bey, bu okulda senin yerin ayrı. Bu kız, söylemde bulunmuş. Fosil diye bizden mi bahsediyor?, Git şunun ile konuş. Bu nasıl dil?' demişti.

Sn.Karadoğan, rektörlüğe gelince Mimarlı Fak.`den Prof.Dr. Lale Berköz`ü atadı. İlk başkaldıran ve 'L.Berköz, bir ay içinde gidecek, sakın görev kabul etmeyin, hainlik yapmayın v.b.) diyen kişi olmuştu.(Diğeri C.E.Ökten`dir)

Yönetim Kuruluna seçilmiştim. Ş.B.`nin dilekçesi geldi, yurt dışı sempozyumu için 10 gün izin istiyordu. Sempozyum bahaneydi, gezmeyi çok seviyordu. Bölüm Başk. olduğu için süre çok bulundu, toplantıda telefonla kendine soruldu, 'sempozyum 2 gün' dedi. Y.K.`da, yol dahil 5 gün izin verdi. Duyunca 'ağlamış, ortalığı birbirine katmış, kasıtlı yapıyorlar v.b. demişti.

Yani son derece büyüklerine, kararlara ve makamlara saygılı bir kişilikti!..

Sn. Karaca: 'Manevi değeri oldukça yüksek bu koleksiyon, Konservatuvarımızda yetişecek kuşaklara yol gösterecektir.'

Soru: Acaba, bu koleksiyonun değeri, Kütüphaneye ismi verilen, Konservatuarımız Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı (rahmetli) Prof.Ercümend Berker`le eşdeğer midir?

Ya da, 2019`da arşivini bağışlayan Tanbur üstadımız Sn. Sadun Aksüt hocamızla?!..

Eşdeğer ise, Sadun Aksüt adı neden verilmemiştir?

Ş.B.`nin ismi, neden bir köşeye değil de, E.Berker`in ismine eklenmiştir?

Bu koleksiyonun değeri ne kadardır?

Veya bağış yapar, kütüphanenin bir ihtiyacını giderirsem, adım eklenecek midir?

Kurucu iki sanat dalından THM`nin Başkanı olan, rahmetli Nida Tüfekçi Hocamızın arşivi gelince, onun ismi de eklenecek midir? (Ki, bana göre sadece Nida Tüfekçi ismi eklenebilir..)

Kısaca, bu durum Konservatuarı 'rahatsız etmiş' ve 'edecek' bir uygulama olmuştur.

Sn. Karaca: 'Sanat alanında birçok ödül alan akademisyenimiz, üyesi olduğu Müzik Eğitimcileri Derneği`nin üniversiteler ve TÜ RKSOY ile birlikte düzenlediği İpek Yolu Müzik Konferansları`na, 2018 ISME Dünya Konferansı hazırlık çalışmalarına ve Türk Dünyası Müzik Eğitimi Birliği`nin kuruluş çalışmalarına unutulmaz katkılarda bulundu.'

Soru: Bu 'unutulmaz katkıları' neden kimse göremedi?

E.Berker Başkanlığındaki jüriyle Doç. olduğunda, dosyasında 'bestelerinin olduğu' konuşulmuştu. Ü zerinden yıllar geçti ve hiçbir bestesi duyulmadı/okunmadı.

Raporları -varsa- okunmadı! Kimsenin 'hakkını savunduğu' da duyulmadı!

Sadece, Bölüm Başk.Yard. başta olmak üzere 'kendine biat etmeyenlere 'çok çektirdiği', 'mobbing uyguladığı' çok duyuldu.

Kendini 'doğal Konservatuar müdürü' gördüğünden, her müdüre &ndash özellikle Prof.Dr. Lale Berköz`e- rakip olduğu üzülerek izlendi;

Hep korunan veya yaptıklarına ses çıkarılmayan/görülmeyen, hataları kapatılan kişi oldu!..

Sn. Karaca: 'Müziğe toplumsal bir bakış açısıyla yaklaşan Beşiroğlu, tarihsel müzikoloji ve kadın çalışmaları konularında basılmış makaleleri ve akademisyen Şeyma Ersoy Çak ile birlikte yazdığı, 2017 yılında Tarih Vakfı Yurt Yayınları`ndan çıkan 'Postmodern Göstergeler Işığında Zeki Müren' adlı kitap çalışmasıyla da tanınıyordu.'

Soru: Sürekli dokunulmaz bir yere sahip olduğu için, Yüksek Lisans/Dr./Sy. ve sonra açılan MİAM`da dersler verdi (mi?), görev aldı ama, 'Tarihsel Müzikoloji' de ortaya ne koyduğu biinlmedi.

Evet, son zamanlarda 'Kadın ve Cinsellik' üzerine düşmüştü. Herhalde, müziğin bütün sorunları bitmişti!...

Oysa, müzikte/sanatta üretenin kim/hangi cins olduğu değil, üretilen eser önemliydi.

Müzikoloji Böl.Başk. olarak, hazırladığı 'Bir Muhabbet Kuşu, Postmodern Göstergeler Işığında Zeki Müren adlı kitabı' hangi akademik boşluğu doldurdu?

Popüler bir isim konusu olduğu halde, paylaşım rekoru mu kırdı!..

.Neye yarar getirdi?

Etik miydi?

Bilinemedi!..

Bir de, 'Müzikte temsil, Temsilde müzik' diye bir konuya girdi. O zamanki rektörümüz Prof.Dr.Sn. Faruk Karadoğan sempozyum açılışına gelmişti, binanın önünde arabadan indi, koluma girdi, hal hatır sordu 'Göktan hocam, 'ne demek müzikte temsil?' dedi;

Ben 'bilmiyoruz Sn. Rektörüm şimdi öğrenmeye gidiyoruz' dedim, gülüşmüştük;

Kısaca Ş.B. ile ilgili olarak, duyunca 'Kütüphaneye isminin eklenmemesi' için çok çabaladım, yazılar yazdım.

Ama, başaramadım.

Ben de Rektörlüğe ve tüm Konservatuara yazı göndererek 'bu isim eklendiği' takdirde 'bundan sonra Kütüphaneye girmeyeceğimi, en çok kitap bağışlayan olarak artık bağış yapmayacağımı' bildirdim.

Arkadaşlarım, sürekli 'haklısın, ama boş ver' dediler.

Sonra, bakıyoruz İTÜ MİAM, Ş.B. anısına 'Beste Yarışması' yapıyor. Yazılar yayınlanıyor ve Ş.B. nin ne kadar çok çalıştığı/ürettiği v.b. anlatılıyor.

Peki, o zaman neden müzikte bir boşluk doğmadı?..

Müzikoloji Bölümü çöktü mü?

Müziğin tanıtımı, birçok müzisyenimiz tarafından çok güzel yapılıyor.

Birçok müzik akademisyeni, müzikolog olmamasına rağmen, yararlı yayınlar yapıyorlar;

Dergiler çıkartılıyor;

Son soru

Bakalım, bir dönem 'etik olmayan' ama uygulanan, bu destek ve yanlışlara İTÜ `de, İTÜ TMDK`da, İTÜ MİAM`da hala devam edilecek mi?