Amerikan yapımı televizyon dizisi veye filmlerde sık sık Hıristiyan inancı içinde kendini sorgulamalara rastlıyoruz. Bunların çoğu, Kilise`nin hiçde hoşlanacağı türden olmayan özeleştiri psikolojilerinden doğan itiraflardır. Bunlar arasında, izledikten yıllar sonra bile benim aklımda kalanlar oluyor. Robert de Niro`nun bir kilise papazını oynadığı bir filminden daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim. Tekrar etmem gerekirse şehirde bazı kirli işler dönmektedir. Papazın abisi de bu işlerin içindedir. Ü st düzey bir papaz da bu durumu, gençrakibine karşı kullanmak istemektedir. Gençpapaz kılıçların kınından sıyrıldığı bir noktada âmirine der ki: 'İyi ama senin günahlarını kim çıkaracak!'

Bir isyan, bir başkaldırıdır bu. Bir papazın başka bir papazın maskesini yüzünden sıyırması. Belki de sadece bir sanat ortamında mümkün olabiliyor. Şimdilik mi? Evet, şimdilik kelimesini kullanabileceğimiz bir durumdur bu. Bir gelişme. Çünkü 'iyiye doğru değişmeyi' istemeyen bir insan topluluğu düşünülemez. Diyeceksiniz ki, eski dünyada türlü çeşit biçimde helâk edilmiş kavimleri unutuyor musun?

Hayır unutmadım. Ama şu var: 'İyilik' tükenmez. Süreklidir. Zaten kötülük, 'iyilik özüne' karşı olarak çalışır. Eski zamanların, uzak veya yakın geçmişin kavimlerinden, bugünün dünyasının avantajlı olduğu bir nokta vardır. Bunu tespit etmemiz gerekir.

Bir bin yıl ve yarısı zamandır, yeryüzünde kendisini tamamlamış bir İslâm olayı vardır. Bu tamamlanış, bu kemalini bulma uzun insanlık tarihi boyunca, birimi her bir peygamber olmak üzere devam etmiş, en son da Hazret-i Peygamber efendimizin risâleti safhasına ulaşmıştır.

İslâm toplumunun, hayat anlayışını her alanda ortaya koyabilişi demek olan İslâm Medeniyeti, bu kemalin bütün yeryüzü üzerinde kendini duyurması demek değil midir? Bu ise bir yayılmaya ihtiyaçgösterecekti. İslâm'ın kendini duyurması, zaman zaman ümitsizleşen biz Müslümanların sandığından daha fazladır. Bugün yeryüzü insanları İslâm ve son peygamberden haberlidir. İletişim çağında yaşıyoruz. İslâm`ın insanî liğini hiçbir şekilde kabul edilemez terör hareketleri baltalamaktadır.

*

İslâmiyetin anlatılması, herhalde, devirlere göre farklılık gösterebilecektir. Bunu bir sakınca saymak, yerinde saymaktır. Esas aynı, metodlar farklılıklar taşıyor olabilir. Esas, tevhid inancını yaymak olmalıdır. Kendimizi gizli şirkten korumak, tevhidî inanışın gerektirdiği saflık, katışıksızlıkta olmayan inanışlardakileri de karışık inançlarından kurtarmak yönünde çalışmak.

Kültür ve medeniyet değerlerinin yaşanan hayatta öne geçmesi yeni bir gelişme değildir. Aslında bunu da milletler sahnesine getiren İslâmdır. İslâm bunu kendinden hızla fışkıran kültür ve emin oluşum`la belirmiş olan medeniyeti ile getirmiştir.

*

Dün akşam, ortasından başladığım bir filmde de yaklaşık olarak şöyle bir konuşma geçti: İki gençten birisi öbürüne diyordu ki şu insanlara şaşıyorum. Tanrı ile bire bir bağını gerçekleştirmek varken, çarmıha gerilmiş birine dua ederler!..

Bu, aşağı yukarı yüzde 95`in, Hıristiyanlık bağının zayıflamış olduğu anlamına da gelir. Büyük harflerle düşünülecek bir durum bu.Kilise bu gerçeği tesbit etse de, korkarız ki, ilâhi hakikat karşısında durumunu düzeltmek yerine mücadeleye devam alışkanlığını sürdürecek gibi görünmektedir. Batıda azalmayı Doğuda çoğalma projeleriyle telafi etme tasavvuru başka nasıl açıklanabilir ki?..