Her ölüm yalnız ölümdür elbette ama her ölüm bir süre sonra maalesef istatistik olarak kabul ediliyor. Yıllara göre ölüm sayıları, trafik kazasında can verenler, terör kurbanları, şehit sayıları, kansere yakalanarak hayatını kaybedenlerin sayısı; Bu listeyi daha da uzatabiliriz.

Devlet, araştırmacılar, bilim insanları bu istatistiğe dönüşen ölümler üzerine araştırmalar yapıyor, çözümler arıyor, tedaviler öneriyor; Yaradanın belirlediği kader çizgisinde yaşanan ömür, bazan hiçde güzel sonlanmıyor cinayetler gibi.

Ölüm türleriyle ülkelerin, coğrafyanın, ulusların ve iklimlerin de ilgisi var hiçkuşkusuz. Misal bugünlerde içimizi yakan kadın cinayetleri; Bir Batılı için kadın cinayetleri başlığı altında bir cinayet türünü kategorileştirmek çok mantıklı gelmeyebilir.

Maalesef kadın cinayetleri başlığı altında tanımladığımız cinayet tipine coğrafyamızda daha sık rastlıyoruz. Özellikle son yıllarda içimizi yakan kocaları veya sevgilileri tarafından canice öldürülen kadınlara daha sık tesadüf ediyoruz. Ayrıldığı karısını hunharca katleden eski kocaların haberlerini ise okumadığımız gün neredeyse yok.

Öldürülen her kadınla, katledilen her anneyle birlikte onlarca insan da canlı bir ölüye dönüşüyor. Anneler, babalar, kardeşler ve çocuklar için hayat neredeyse bitiyor. Çocuklarının gözleri önünde öldürülen anneler bu coğrafyanın değişmezi olma yolunda;

İşim gereği son bir yıl cinayetlerle, ölümlerle çok daha yakından ilgilenmek zorunda kaldım. Halen de cinayetler, faili meçhuller, kayıplar işimin bir parçası. Hayata dair eksik tecrübemin varlığını bu dönemde daha net müşahede ettim.

Katil doğanlar yoktur belki ama kesinlikle katile dönüşenler var ve bu sosyal çevrenin, toplumun en temel sorunu. Günahsız doğan yavrulan büyüdükçe nasıl bir katil profiline dönüşüyor bunu anlamak çok güç. Elbette eğitimli insanlar arasında da katillere sıklıkla rastlanıyor ama kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki, eğitimsiz kesimlerde suçişleme, cinayete teşebbüs daha sık rastlanıyor.

Hukukun sistemleşmediği, yargı bağımsızlığının zayıfladığı, demokrasinin kalitesinin düştü ülkelerde cinayetlerin daha sık işlendiği net bir şekilde anlaşılıyor. Cezalar suçişlemeyi tamamen ortadan kaldırmıyor ama kesinlikle azaltıyor. Her 10 yılda bir çıkan aflar, garip infaz kanunları katilleri özendiriyor. En sık duyulan cümlelerden biri de, 'Ne olacak, en fazla 10 yıl yatar, çıkarım' oluyor.

Bireysel şiddetin gittikçe arttığı dünyamızda, adalet, aynı zamanda suçile cezanın dengeli ilişkisinde gizlidir. Sosyal medyadan kabullenemeyeceğimiz bir siyasi mesaj yazan gece yarısı evinden alınırken, çocuklarının annesini ölümle tehdit eden ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorsa sadece adalete olan güven sarsılmaz, yaşam hakkı da tehlikeye girer. Hakaret davaları tutuklamaya konu olurken, cinayet teşebbüsleri dahi tutuksuz yargılamanın konusu olabiliyor. Bu durum sadece suçu özendirir, katilleri pervasız bir hale dönüştürür.

Toplumsal tepkilerle harekete geçen yargı sistemi, sosyal baskıyla düzenlenen ceza yasaları sadece palyatif çözümler olarak günü kurtarmamızı sağlar. Oysa ki, insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını güvenceye almamız gerekiyor. Erkek şiddetinin mağduru kadınların her geçen gün artan sayısını tekrarlamak istemiyorum. Artık iş kadınların şiddete maruz kalması boyutunu çoktan aştı. Kadınların yaşam hakkı tehdit altında. Eski eşleri, kocaları, babaları, kardeşleri tarafından öldürülen kadınlar, kadınlarımız bir istatistik değildir ama maalesef her yıl artan rakamlar bir istatistik konusudur.

YILLARA GÖRE ÖLDÜ RÜ LEN KADIN SAYISI

2008 - 80

2009 - 109

2010 - 180

2011 - 121

2012 - 201

2013 - 237

2014 - 294

2015 - 303

2016 - 328

2017 - 409

2018 - 440

2019 yılının ilk 7 ayında ise öldürülen kadın sayısı 245`i geçti.

Bu korkunçsayılar ve her vicdan sahibini ürkütecek artış, sadece hukuk ve güvenlik tedbirleriyle sorunu çözemeyeceğimizi gösteriyor. Topyekün bir seferberlik haline ihtiyacımız var. Bir toplumun yarısını oluşturan kadınlar yaşam güvencesi tehdit altındaysa o ülkenin refah toplumu olması mümkün değildir. Eğitimden ekonomiye, hukuktan asayişe, dinden kültüre her alanda kadına yönelik şiddet ve cinayeti önleyecek çalışmalara ihtiyacımız var. Aksi takdirde her şey için çok geçolacak;