İyi öğretmen kimdir? İyi öğretmenin özellikleri nelerdir? Bu konularda oldukça fazla yazı yazılmıştır. 

Bu yazıda iyi öğretmen olmadığımızı anlamanın bazı yollarından söz ederek aslında yine iyi öğretmene ulaşmaya çalışacağız.

İyi öğretmen, aşağıda sayacağımız tavır, davranış ve uygulamaları sergilemeyen öğretmendir diyebiliriz.  

Bazen nelerin yapılması gerektiğini saymak yerine nelerin yapılmaması gerektiğini sıralamak daha kestirme ve daha kolay olabilir. Yapılması gereken o kadar çok özellik vardır ki bütün bunları kısa bir yazıda ele almak çok zor olabilir. O yüzden biz işin kolay olanını tercih ederek daha iyi bir öğretmenin yapmaması gereken davranışlardan ve uygulamalardan söz edeceğiz. 'Kötü öğretmen' ifadesini özellikle kullanmadım ve kullanmayacağım. Çünkü bir öğretmen  asla kötü olamaz inancındayım. Eksiği olabilir, zayıf yönleri bulunabilir ama kötü değildir diye düşünüyorum.

Şimdi madde madde, iyi bir öğretmenin yapmaması gerekenleri ya da yapıldığında bizi iyi öğretmen sınıfından dışarı çıkaran bazı özelliklerden söz edeceğiz:

  • Derslerine plansız girerler. Günlük, haftalık planları genelde yoktur. Dersleri akışa göre, doğaçlama bir şekilde  işlerler.
  • Derslerde sık sık öğrencilere nasihat ederler, öğüt verirler, ahlaki nutuklar çekerler. Öğrencilerin sorunlu davranışlarını düzeltmek için gerçek bir çaba içine ve uzun soluklu bir çalışmaya girmezler. Öğrencilerle duygusal bir bağ kurmazlar ve onlara duygusal yakınlık da göstermezler.
  • Öğrencileri iyi dinlemezler, onlarla göz teması kurmazlar. İyi ve etkili bir dinleyici değildirler.
  • Öğrencileri birbirleriyle sürekli kıyaslar, karşılaştırırlar. Başka sınıfın, başka okulun öğrencileriyle de karşılaştırırlar. Bazen kendi öğrencilik hayatıyla da karşılaştırır ve kendilerinin ne kadar da örnek ve başarılı bir öğrencilik hayatı olduğunu vurgularlar.
  • Dersleri standart bir öğrenci profiline göre işlerler. Daha ileride ya da geride olan öğrencileri çok dikkate almazlar, derslerini farklı öğrenci profillerine  göre tasarlamazlar. Farklı zeka türüne sahip olan, farklı öğrenme sitilinde olan öğrencilerin ihtiyaçlarını dikkate almazlar.
  • Sınıflarındaki özel eğitime muhtaçöğrencilerle, zor öğrencilerle ya da oldukça ileri düzeye sahip öğrencilerle ilgili özel bir çaba içine girmek yerine bütün sorumluluğu çocukların kendilerine, ailelerine, rehberlik servisine ve okul yönetimine yüklerler. 
  • Derslerini yeni nesil eğitim metotlarıyla interaktif bir şekilde, etkinliklerle, oyunlaştırmaya yer vererek işlemek yerine klasik yöntemlerle işlemeyi tercih ederler. Bol bol yazı yazdırıp uzun uzun  konuşurlar, anlatırlar. Ayrıca, derslerde hareketli olmak yerine  oturmayı tercih ederler.
  • Çok ödev verirler. Verdikleri  ödevleri de ya kontrol etmezler ya da aklına estikçe kontrol ederler. Ödevle ilgili çağdaş bir politika ve anlayış edinememişlerdir.
  • Velilerle açık ve olumlu bir iletişim kurmak yerine, dolaylı iletişim kurmayı tercih ederler ya da iletişim kurmaktan çekinirler.
  • Kendilerini sürekli güncelleme, yenileme ve geliştirme konusunda bir ihtiyaçhissetmezler ve kendilerinin oldukça iyi olduklarını düşünürler.
  • Kitap okuma konusunda isteksizdirler, özel bir çaba içine girmezler.
  • Mesleki gelişim çalışmalarına, hizmet içi eğitim faaliyetlerine, seminerlere, söyleşilere gereken ilgiyi göstermezler ve bu tür faaliyetlerin çoğu zaman, bir zaman kaybı olduğunu düşünürler.
  • Okulda yapılan toplantılarda, öğretmen kurullarında, istişare toplantılarında katılımcı ve yapıcı bir tavır sergilemezler. Toplantılarda zoraki bulunduklarını tavırlarıyla genelde hissettirirler.
  • Derslerde, teneffüslerde toplantılarda cep telefonları ile fazla meşgul olurlar ve söylenen birçok mevzuyu da bu yüzden kaçırırlar.
  • Meslektaşlarıyla bir araya geldiklerinde genellikle eğitim sistemini, okul yönetimini, uygulamaları, öğrencileri, velileri eleştirirler.
  • Zümre içi çalışmalara, grup çalışmalarına, çalıştaylara katılım ve görev alma konusunda isteksiz davranırlar.
  • Okul içerisinde, eğitim öğretime dair ek görevler alma konusunda isteksiz davranırlar. Görev verildiği zaman ise söylenmeyi tercih ederler.
  • Kendilerinin okulda en çok çalışan öğretmen olduğunu, en güzel ödülü, takdiri kendisinin alması gerektiğine inanırlar. Hatta okuldaki diğer öğretmenlerin takdir edilmesinden, ödüllendirilmesinden, öne  çıkarılmasından da pek memnun olmazlar.
  • Derslerde aynı ses tonuyla, düşük bir enerji ile konuşurlar. Yaşam enerjileri de genelde düşüktür. O yüzden tekdüze, durağan bir öğretmenlik performansı sergilerler.
  • Bulundukları ortamlarda samimi, içten, sahici  davranmazlar. Yapmacık bir tavır içindedirler ve genelde mutsuzdurlar. Başka okullar, başka öğrenciler, başka ülkeler daima daha iyidir onlara göre. Bu yüzden de çalıştıkları okula, öğrencilere aidiyetleri zayıftır.
  • Birinci gündemleri, öncelikli işleri öğrencileri, dersi, okulu değildir. Kariyeri, kendi geleceği, ekonomik durumu, çalışma şartları, arabası, evi gibi konular hayatında daha öncelikli konulardır.
  • Yeri geldiğinde özeleştiri yapmazlar. Eleştiriye de açık değildirler. Uyarmaya, eleştirmeye kalktığınızda sürekli savunmaya geçerler.
  • Olayları, sorunları, problemleri konuşurken yansıtıcı bir dil kullanırlar. Çözüme kendilerini dahil etmezler, hep başkasından çözüm beklerler. Tartışma kısmında, sorunu ifade etme kısmında aktif olurlar ama çözüme yönelik sorumluluk almaya gelindiğinde sessizliğe bürünürler.
  • Yaşanan olaylara, makul ve akılcı tepkiler vermek yerine, duygusal tepkiler verirler küserler ve tavır yaparlar.
  • Çoğu zaman dağınıktırlar. Resmi iş ve işlemlerini vaktinde tamamlamazlar ve verdikleri sözleri, görevlerini unuturlar. Zamanlama konusunda hassas değildirler. 
  • Ders verdikleri sınıfların ve mekanların da tertip ve düzenine pek dikkat etmezler. Kullanılan eşyalar, ders malzemeleri çoğu kez alınan yere teslim edilmez. Çok temel bir görev olan sınıf defteri bile çoğu kez zamanında imzalanmaz.
  • Diğer öğretmenlerin yapmış olduğu yeni projeler, yeni deneyimler, yeni uygulamalar konusunda genelde tepkisiz kalırlar. Onların heyecanına ortak olmazlar. Paylaşıma da açık değildirler.
  • Ceza ve ödül sistemini sık kullanırlar. Öğrencileri motive etmek yerine kısa süreli etkisi için ödül ya da ceza sistemine sık sık başvururlar. Uzun vadeli, kalıcı öğrenme yerine kısa vadeli, etki tepkiye dayan bir öğrenmenin peşindedirler.
  • Tam bir eğitim felsefeleri insanı, insanın gelişimini merkeze alan bir eğitim anlayışları oluşmamıştır.

Çevrenizde, çalıştığınız okullarda yukarıda saydığım tavır ve davranışların hepsini birlikte sergileyen bir öğretmen olabileceği gibi birkaçını sergileyen öğretmenler de olabilir. Bunlardan herhangi birisi ya da birkaçı bir öğretmende bulunuyorsa o öğretmenin kendini sorgulaması gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde herkes tarafından sevilen iyi bir öğretmen olma ihtimali oldukça zordur. 

İyi öğretmenler için, bu olumsuz davranışları sergilemeyen öğretmenlerdir diyebiliriz. Kendisinde bunlardan bir ya da birkaçmaddenin olduğunu fark eden ve bu konuda farkındalık geliştirip çözüm arayan öğretmenleri de destekleyen bir tavır içinde olmalıyız. Her öğretmen yakın çevresine bu davranışlarla ilgili kendisini bir sorgulatabilir. Öğrencilerine, velilerine mini bir anket bile düzenleyebilir. Yeter ki kendisi ile ilgili algıyı öğrenmek istesin.

İyi bir öğretmen olma konusunda arayış içindeyseniz  Ron Clark ın 'Öğretmenin 55 Altın Kuralı' kitabını okuyup önerilen yöntem ve teknikleri uygulayabilirsiniz. O zaman harika bir öğretmen olma konusunda önemli bir adım atmış olabilirsiniz.

Harika öğretmenler, harika öğrencileri, harika öğrenciler de harika  okulları oluşturacaktır. Bir öğretmen değişirse çok şey değişir. Bir öğretmen bir sınıfı, bir sınıf bir okulu, bir okul bir mahalleyi, bir mahalle de bir toplumu değiştirebilir. İyi öğretmenler bir yerlerden ışınlanmayacak. Sen, ben, biz, hepimiz iyi öğretmen olabiliriz. 

Neden olmasın?