Ortadoğu çaydaki süte ve şekere benzer, dünyaya hem tat, hem renk kazandırır. Ancak “Büyük Haydut Devlet” Amerika'nın sınırsız desteğiyle, “Küçük Haydut Devlet” İsrail, barış coğrafyasını, savaş coğrafyasına dönüştürmede, elinden geleni arkasına bırakmıyor. Ortadoğu'da savaştan barışa giden yol, dağları olmayan düz bir yol özelliği göstermez. Bu yüzden Kudüs’te sürekli barış, tabandan tavana doğru elbirliğiyle, işbirliğiyle, güçbirliğiyle sağlanır.

Müslümanlık ve Hristiyanlık her soydan, her renkten insanın katılımına açık, küresel bir yapı gösterirken, anneye önem veren Yahudilik göstermez.  Ülkelerin dünyadaki ağırlıkları, büyük nüfus ve üretim gücüne sahip olmalarından kaynaklanır. Dünyada Tevrat bir ırkın kutsal kitabı,Yahudilik Yakupoğulları'nın dini bilinir. Ortadoğu'nun kalbine, bir zehirli bir ok gibi saplanan İsrail’in, ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, uluslararası sorunların çözümünde, önemli bir ağırlığı olmaz. 

Yahudilerin milliyetçileri Siyonistler, mavi Nil ile yeşil Fırat arasında güçlü İsrail devletinin rüyası görürler. Ancak ikibin yılda, bütün dünyaya dağılmış Yahudilerin on beş milyonluk bir nüfusa ulaşamamaları, Kıyamet'e kadar büyük devlet olmalarının söz konusu olamayacağını gösterir. Zaten İsrail Filistin topraklarındaki varlığını, Amerika'nın hibeleriyle  sürdürüyor. Çünkü Amerika'da İsrail'den daha çok Yahudi yaşıyor. Siyonistlerin  Kudüs'ü olma işlevini, New York' yükleniyor.

İsrail’in iç ve dış politikasını Yahudi geleneği değil, Yirminci Yüzyıl'ın en büyük, en bulaşıcı hastalığı olan ırkçılık belirliyor. Irkçılığın anası Siyonizm, Filistin topraklarını kan göllerine çeviriyor. Dünyanın en kanlı ırkçılık hareketlerinden başında gelen Siyonizm, Nazizm'i aratmayan dehşet verici kıyımlara, büyük yıkımlara imza atıyor. Yahudiler Nazilerin uyguladıkları soykırımın, çok daha büyüğünü Filistinliler'e uyguluyorlar. Ve son yüzyılın en dehşet verici ırkçılığını yapıyorlar. 

Amerika’nın Irak’ı,Rusya’nın Ukrayna’yı, İsrail'in Filistin'i işgal girişimlerinde uğradıkları başarısızlıklar, silah güçlerle ülkeleri ele geçirme döneminin kapandığını gösteriyor. Ülkeleri güçlendirmede, büyük güç kaymaları yaşanıyor. Silahlı güçler, ülkelerin gelecekteki güvenceleri olmaktan çıkıyorlar. Siyasal sınırların koruyucu olma özelliklerini yitirdiği kare dünyada, pazarlarda yarışan silahsız ordular,sınırlarda savaşan  silahlı ordulardan daha etkili oluyorlar.