Yarın dünya kadınlar günü; Bütün kadınlarımıza kutlu olsun;

`height=

Yazımız bugüne denk geldiği için bugün size Avrupa`da 15 ülkeye hizmet sunan Uzman Psikolog ErdinçÜ stündağ`ın 'Ben Eşimi Seviyorum' isimli eserinden bir bölümü özetle sunacağım;

Diyor ki yazar:

Evde hâkim kim olmalıdır?

'Eğer kadın olarak, evde her şey sizin istediğiniz gibi olsun istiyorsanız bilin ki hiçbir şey sizin istediğiniz gibi olmayacaktır.'

Bu çok iddialı bir yorum; Ama yazar hemen ardından diyor ki:

'Hemen bana öfkelenmeyin. Anlatayım nedenini;

Siz de bilirsiniz ki bir uçağın pilotu, bir bankanın müdürü, bir fabrikanın patronu, bir ülkenin başbakanı olduğu gibi toplumun en küçük birimi olan ailenin de bir yöneticisi olmak zorundadır.

Sizin ailenin yöneticisi kim?

Diyebilirsin ki:

'Ben bizim ailenin yöneticisi olurum.'

Veya bir başka hanımefendi diyebilir ki:

'Bizim aile meclisinde demokrasi vardır. Biz kazan kazan sistemiyle birbirimize her konuda danışır ve fikrimizi alırız.'

Bilgi olarak Türk toplumunda evin yöneticisi geleneksel olarak erkektir.

Bu yönetim biçimi Türklerin Müslüman olduktan sonra asırlarca İslamiyet`in emir ve yasaklarına göre hareket etmiş olmaları sebebiyle toplumda geleneksel hal almıştır.

Bu gelenek sebebiyle 'erkeğe' ve 'kocaya' saygı kültürü vardır.

Bu sebeple geleneksel aile yapısında kadın, haklı olduğu konularda bile kocasının öfkelenmemesi için, onu kırmamak için, ondan korktuğu için, ona saygı duyduğu için gibi sebeplerle alttan alırdı, susar 'peki' derdi;

Bizim bu tespitimiz 'günümüzde de kadınların böyle olması gerekir' anlamında söylenmiş bir bilgi değildir. Böyle bir iddiamız da yoktur.

Ama yine geleneksel süreçolarak bu aile yönetim biçiminde, aile reisi olan erkekte ister istemez şöyle bir rol modellik oluşuyordu:

'Bu benim karım', 'Bu benim namusum', 'Bu benim evimin direği', 'Bu benim çocuklarımın anası' gibi;

Yani bu aile yönetim biçiminde, kocanın karısını 'koruma ve kollama' duygusu vardı.

Günümüzün demokrasi ve eşitlik kavramlarıyla beyinlerde oluşan bireysel özgürlük ve bağımsızlık duygusu, bu geleneksel aile yapısını neredeyse tamamen gündemden kaldırdı;

Yerine ne geldi?

Günümüzde evin erkeğine teslimiyet yerine, kadının bireysel hak arayışları başladı.

'Ben de bireyim', 'ben de insanım', 'benim de söz söylemeye hakkım var' vb. gibi duygular ve hak istekleri gibi bireyselliği öne çıktı; Bu özgüven ailede de kendini gösterdi;

***

`height=

Kadın korunmayı ve kocasının yönetiminde yaşamayı bırakıp iki hür insan olarak yaşama tarzını tercih edince ister istemez kocada da karısını koruma ve kollama duygusu köreldi azaldı, sonra ortadan kayboldu.

Ve artık günümüzde erkek, karısına karışamaz hale geldi.

Evde erkeğin sözü geçer tarzı ilkin 'evde erkeğin sözü geçmez' tarzına dönüştü.

Sonraki evrelerde 'evde benim sözüm geçer' diyerek kadının hâkimiyeti tarzına dönüştü.

Öyle ki günümüzde kadınların bir kısmı, kocalarının hayatına bile ipotek koymaya başladı;

Erkeğini kontrol arzusunda öyle aşırıya gidenler oldu ki erkeği kapıdan çıkarken başlayıp eve gelene kadar nerede ne yaptığını, kiminle ne görüştüğünü nerede ne durumda olduğunu canlı yayın gibi kadınına bildirmek durumunda kaldı; Böyle geribildirim isteyen hanımlar peydahlandı.

Bu duygu, bu eylem kadınların o kadar hoşuna gitti ki hareketler gençkızlarına da örnek oldu. Günümüzde gençkızlar, evleneceği erkeğin kendisine kul köle olmasını ister hale geldi. Erkekler de bu hali peşinen kabullenir oldu;

Nişanlandıktan sonra nişanlısının kendi isteklerini yerine getirmediği zaman strese giren, beni sevmiyor zanneden gençkızlar belirmeye başladı.

Bu duygu ve düşünceler kadının egosunu tatmin etmek ve ayrıcalıklı olmak adına güzel duygulardır;

Ama unutulmasın ki bu tarz uygulamada, sadece onların mutluluğu söz konusudur.

Yani evde kadın kocasına böyle hâkim olduğunda evet mutludur. Nişanlı gençkız, nişanlısına böyle etkin olduğunda evet mutludur.

Peki evlilik bir karı bir kocadan oluşuyorsa, her ikisinin de mutlu olması gerekmez mi?

Öyleyse hiçsorduk mu nişanlımıza samimi olarak:

'Benim bu baskıcı yapımdan sen mutlu musun?'

Bunun cevabını aslında empati yaparak sormadan da anlayabilirsin.

Ben size cevabını söyleyeyim:

Kadının etkin ve baskıcı tarzın hiçbir erkeği mutlu etmez.

Hele evlendikten sonra erkeğe hükümdar olmak isteyen kadın hayatının en büyük hatasını yaptığının farkında değildir.

Çünkü kadın otoriter olmakla kadın özelliğinden uzaklaşır. Erkeğin erkeklik rolünü çalmaya başlar. Çünkü erkeğin her yapacağı hareketi ona emreden bir kadının erkeği, doğasında bulunan 'erkek' olma duygusunu yaşayamaz.

Erkek;

Kelime olarak kökeninde 'erk' vardır. 'Güç' olan 'güçlü' olan bir özellik vardır.

Erkek güçlü olmadığında ölür; Yaşasa bile yaşayan ölü gibi olur; Erkek güçlü olmalı, güçlü olduğunu hissetmelidir. Hatta güçlü olduğu kadını ona hissettirilmelidir.

Peki bunun karşılığında kadının en önemli özelliği nedir?

Güzelliği midir?

Hayır;

Zenginliği midir?

Hayır;

Soyluluğu mudur?

Hayır; Hepsine hayır; Kadın erkek için ne zaman önemlidir biliyor musunuz?

Erkek onu seviyorsa;

Kadın, sevildiği zaman sevilmesinin katsayısı kadar erkeği kendine bağlar;

Kadın eğer sevilmiyorsa, o erkeği değil her an kontrol etmek, çanta gibi yanında taşısa bile o erkeğin gözünde kendisi bir hiçtir.

Bu, erkek ve kadının doğasında vardır; Ve dikkat ederseniz hiçbiri birbirine üstün değildir. Birbirine eşit değildir; Birbirine muhtaçve birbirine bağımlıdır; Her ikisinin de konumu ve yeri bir radyo frekansı gibi tutturulduğunda o evlilikten tatlı nağmeler gelmeye başlar;

Eğer evliliklerde erkek güçlü olduğunu hissedemez veya hissettirilemezse, kadın da kendini erkeğine sevdiremez veya erkeği tarafından sevilmezse bu evlilikten sürekli cızırtı gelir;

Sen kadın olarak belki eşine her dediğini yaptırdığını zannediyorsun ama bilesin ki aslında erkek 'evde kavga çıkmasın', 'senin dırıltın başlamasın' diye kafasını dinlemek için yapıyor. Zaten şuradan da anlayabilirsin ki sen bir şey istediğinde yapıyor. Sen istemediğinde yapmıyor. Oysa eğer kendini ona hükmeden değil de sevdiren bir kadın olsaydın, senin yine her dediğini yapacaktı, ama bu defa sen istediğin için değil seni sevdiği için yapacaktı.

Erkeğine erk verme duygusunu asla ihmal etmemelisin. Onu övmekte, 'aslanım' demekte, 'yiğidim' demekte, 'koçum benim' demekte sakın ola ki yetersiz kalmayasın. Ona 'yakışıklım' demekte, 'kocam' demekte, 'çocuklarımın babası', 'evimizin direği' gibi minnet sözlerini ondan esirgememelisin;

Diyebilirsin ki 'ama benim kocam o tarif ettiklerinin hiçbiri değil; '

Yani bunu söylerken şöyle mi demek istiyorsun?

Yiğitlikte boks dünya şampiyonu ya da Kırkpınar pehlivanı gibi olsun ki 'yiğidim' diyeyim;

Yakışıklılıkta dünya starları gibi en azından Yeşilçam jönleri gibi olsun ki 'yakışıklı' diyeyim;

Fiziksel görünüşte bir halterci kadar iri yapılı olsun ki 'koçum' diyeyim.

Güldürmeyin adamı ne olur; Öyle olunca zaten sen demesen de onlar öyledir;

Bırakın bu uçuk düşünceleri ne olur; Önemli olan kocan öyle olsun olmasın onun içindeki 'erk' duygusunu överek onu erkekliğe motive etmek ve edebilmektir.

Onu övdüğünde kocan kendini daha bir erkek hissedecektir. Onu yerdiğinde, onu 'sünepe' diye aşağıladığında, 'beceriksiz' diye hakaret ettiğinde aslında erkeğinde erkeklik morali bırakmamış oluyorsun. Erkeklik kristaline çizik atıyorsun. Kocana sana erkeklik gösterme şansını vermemiş oluyorsun.

Farkında olarak veya olmadan onun sana erkeklik sunmasının önüne geçmiş oluyorsun;

Oysa yermeyip övdüğünde onun erkeklik gururunu okşarsın, su verilmiş çiçek gibi serpilmesine kendine güven duymasına sebep olursun. Bu erk duygusu okşandıkça erkeğin erkekleşir. Erkekleştikçe onu erkekleştiren sen olduğun için sana erkekliğini sunmaya çalışacaktır;

Erkeklik gösterisi sana üstünlüğünü ispatlamak değildir. Sana nasıl erkek olduğunu ispatlamaktır ki bu sana en güzel kıyafetleri almaya çalışmaktır.

En güzel yiyecekleri içecekleri getirmeye çalışmaktır.

Seni sevmeye başlamaktır, Seni arzulamaya başlamaktır. Kendisini erkek olarak gören ve beğenen dişisine meftun olmaktır;

Bunu başarırsan sonuca ulaşırsın; Bu başarının sonucu mutluluktur;

Evliliğin mutluluğa evrilmesi için erkeklere düşen görev ne olacaktır?

Bundan da bir sonraki yazımızda söz edelim mi? Bugün Dünya kadınlar günü; Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun.