Nisa Suresi 113. Ayette belirtilen kitap dışı hikmet vahyini kabul etmeyenlerden bazı kimselerin, İsra Suresi 39. Ayeti öne sürerek "hikmet yalnızca Kur'an'dır" iddialarına cevap vermeye çalışalım:

Bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir (bazı hikmetlerdir).

(İsra Suresi 39. Ayet)

İsra Suresi 39. Ayette, "Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerden bazılarıdır" diye vurgulanarak, İsra Suresi 39. Ayetten önceki İsra Suresi 22-38. Ayetlerde geçen mükellefiyetlerimizin vahyedilen hikmetlerden olduğu belirtilmiştir. İsra Suresinin 39. Ayetinde, dikkat ederseniz evhâ/ اوحى/ vahyetti şeklinde, geçmiş zaman kalıbı kullanılmıştır. Lakin bir önceki ayetlerden bahsedildiğinde, zaman olarak muzârî (şimdiki hal ya da gelecek zaman) kullanılmalıydı. Çünkü, Kur'an'da bunun pek çok örneğini görmekteyiz. O halde, İsra Suresi 39. Ayetin zamanlaması için neden şimdiki hal kalıbı kullanılmadı?

Bu soruya cevap verebilmemiz ve meseleyi daha iyi anlayabilmemiz için bazı örnekler verelim:

“Allah size işte böylece âyetlerini açıklar (yubeyyinu/ يبين)…" (2:242)

Bu ayette bir önceki ayetlerden bahsedildiği halde, açıklama kelimesi, geçmiş zaman kalıbıyla (beyyene/ بين) değil, şimdiki zaman kalıbı (yubeyyinu/ يبين) ile gelmiştir.

“Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz (nûhîhi/ نُوح۪يهِ) gayb haberlerindendir…” (3:44)

Bu ayette de bir önceki ayetlerden bahsedildiği halde geçmiş zaman kalıbı (evhaytu/ اوحيت) değil, şimdiki zaman kalıbı (nûhîhi/ نُوح۪يهِ) gelmiştir.

Kur'an'da daha pek çok ayette, bir önceki ayet bahsedildiği halde, bir önceki ayetin zamanlaması için geçmiş zaman kalıbı değil, şimdiki zaman kalıbı kullanılmıştır:

3:58; 6:55; 6:105; 7:174; 11:100; 12:6; 12:102; 15:12; 20:99; 42:3; 42:7; 2:252; 3:108; 7:101; 11:49; 29:43; 45:6

Örnek verdiğimiz ayetlerden görüldüğü üzere bir önceki ayete veya ayetlere geçmiş zaman değil, şimdiki zaman (muzârî) muamelesi olmalıdır. Halbuki, İsra Suresi 39. Ayette bir önceki ayete veya ayetlere, şimdiki zaman muamelesi yerine, geçmiş zaman muamelesi yapılmış.

İsra Suresi 39. Ayette hangi sebeple muzârî (şimdiki hal) kullanılmamış, geçmiş zaman kalıbı kullanılmış?

İsra Suresi 39. Ayette geçen evhâ/ اوحى/ vahyetti kelimesi geçmiş zaman kalıbında kullanıldığından anlıyoruz ki, İsra Suresi 39. Ayetten önce İsra Suresinde bahsi geçen hikmetlerin geçmiş zamanda, daha önceleri vahyedilmiş olduğu, İsra Suresinde ise tekrar edilmiş olduğu anlaşılır.

Çünkü İsra Suresi 39. Ayeti dikkatli okuduğumuzda evhâ/ اوحى/ vahyetti kelimesi, geçmiş zaman kalıbında kullanıldığından dolayı ayetin manası, hemen öncesindeki İsra Suresindeki ayetlerde bulunan hikmetleri kastederek, "bu hikmetler, geçmişte vahyettiğimiz hikmetlerden bazılarıdır" anlamına geldiğinden bu ayetlerdeki hikmetler geçmişte vahyedilmiş, İsra Suresinde de tekrar edilmiş.

Bu durumda ise İsra Suresi 39. Ayet, birilerinin iddia ettiği gibi Kur’an dışı bir vahyin (hikmetin) olmadığını değil, aksine Kur’an dışı bir vahiy olan hikmetin olduğunu kanıtlar ve bu kanıt yönünde bir kapı açar.

Bu ayetteki "Bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir." ifadesi, bu ayetten önceki İsra Suresinde geçen hikmetler için, "Vahyettiği hikmetlerden bazılarıdır" manasına geldiğinden, bu hikmetlerin geçmişte vahyedilmiş olan hikmetin tamamı olmadığı, bazıları olduğu kastedilmiştir.

Anlarız ki geçmişte, daha önceleri Kur'an'ın dışında da bazı hikmetler vahyedilmiş, İsra Suresi 39. Ayetten önceki İsra Suresinde geçen ayetlerde ise bunlardan bazıları bize sayılmış. Yani Hz. Peygamber, İsra Suresi 39. Ayetten önceki İsra Suresinde bahsedilen hikmetleri, daha önce kendisine indirilen kitap dışı hikmet vahyi ile bilmekteydi.

Zaten “…Allah sana Kitab'ı ve Hikmeti indirmiş…” (Nisa 4/113) Ayetinde, arapçanın gramerine göre, Kitap ve Hikmet vahyinin, ayrı ayrı indirildiği anlaşılmaktaydı.

… Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara "öf!" deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle. (İsra Suresi 23. Ayet)

Zinaya yaklaşmayın. (İsra Suresi 32. Ayet)

"İsra Suresi 39. Ayette, geçmiş zaman kalıbı kullanılması ile, çok daha önceleri Kur'an'da indirilmiş olan surelerdeki bazı ayetlerin, İsra Suresinde tekrar edilmesi kastedilmektedir" diyen biri olursa eğer, şunları belirtmek isterim.

İsra Suresinin 39. Ayetinin öncesindeki İsra Suresinde belirtilen hikmetlerden "Zinaya yaklaşmayın" ve "öf deme" hikmeti, İsra Suresinden daha önce inmiş surelerin ayetlerinde olmadığı bilinir. "Zinaya yaklaşmayın" ve "öf deme" hikmeti bu haliyle Kur'an'ın tamamlanmış haline bakıldığında bile bir tek İsra Suresinde olduğu da bilinen bir hakikattir. O halde, İsra Suresi 39. Ayette, geçmiş zaman kalıbıyla kendisinden önceki İsra Suresinde yer alan hikmetlerden olan bu iki hikmet için neden "geçmişte vahyettiği hikmetlerdendir" hakikati vurgulandı? Belli ki, geçmişte kitap dışı hikmet vahyi ile bir bilgi olarak Hz. Peygambere vahyedilmiş, İsra Suresinde tekrarlanmıştır.

İsra Suresi 39. ayetin "bu hikmetler, Rabbinin sana geçmişte vahyettiği hikmetlerdendir (bazı hikmetlerdir)" manasından dolayı, İsra suresinde geçen hikmetlerin, geçmişte vahyedilen hikmetlerin tamamı değil, bazısı olduğu gerçeği gözden kaçırılmaması gereken, mühim bir konudur. Çünkü İsra Suresi 39. Ayete göre, bu ayetin öncesinde yer alan İsra Suresindeki hikmetler, geçmişte vahyedilen hikmetlerin tamamı olmadığı için bu İsra Suresindeki hikmetler inmeden önce geçmişte bazı hikmetlerin kitap dışı hikmet vahyi olarak indiği hakikatine bir kapı açılmış olmaktadır.

Kur'an'da hiçbir kelime haşa sebepsiz, hikmetsiz, rastgele yere seçilmemiştir. Onun için İsra Suresi 39. ayette " vahyettiği hikmetlerdendir" ibaresiyle, kitabın hikmet olduğu ifadesi yerine vahyin hikmet olduğunun vurgulanması üzerinde düşünülmeye değerdir. Vahyin hikmet olduğunun belirtilmesi şunu gösterir ki, indirilen her vahiy ne şekilde, hangi yolla gelirse gelsin, ister kitap ile ister kitap dışı olarak da gelse, vahyin Allah tarafından indirilmiş olması hasebiyle hikmet içermesi gayet doğaldır. Kitaptaki vahiy hikmet oluyorsa, herhangi bir kitap dışı vahyin de sonuçta vahiy olması hasebiyle hikmet olabileceğini, İsra Suresi 39. Ayette vahyin hikmet olduğunun bildirilmesi vesilesiyle
anlıyoruz.

Gerek kitap vahyi olan hikmeti, gerekse kitap dışı hikmet vahyi olan hikmeti, İsra Suresi 39. Ayetin hikmet olarak vurguladığı kendisinden önceki ayetlerle (İsra 17/22-38) birlikte anlamalıyız. İsra Suresi 39. Ayetten önceki İsra Suresi 22-38. Ayetlerde ilmi ve ameli hikmet
bulunmaktadır. Dolayısıyla İsra Suresi 39. Ayette geçmişte vahyedildiği belirtilen kitap dışı hikmet vahyinin de, ilmi ve ameli hikmet olacağını anlamış oluruz. 

Allah ile birlikte başka bir ilah edinme! Yoksa kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak oturup kalırsın. (İsra Suresi 22. Ayet)
Bu ayet Resulullah'a hitaben, "Eğer Allah ile beraber başka bir ilah edinecek olursan, bu durumda kınanmış ve tek başına bırakılmış olarak oturup kalırsın" manasına geldiğinden ayet içinde, ilmi hikmet yer almaktadır.
İsra Suresi 39. Ayetin hikmet olarak vurguladığı, kendisinden önceki ayetlerden olan İsra Suresi 23. Ayet ve İsra Suresi 32. Ayet ise ameli hikmettir.