Allah Resulünün hakem kılınmasıyla ilgili Nisa suresi 65. ayetinde, zihinlerinde Resulün hakem kılınmasını kaldırıp, oraya sadece satırlardaki Kur an ı yerleştirmeleri, çeşitli gerekçelerle ilahi takdire razı olunamamasıyla ilgili bir durumdur. Allah dileseydi bu ayette, Resulün hakemliği yerine, direkt olarak satırlardaki ayetlerin hakem kılınmasından bahsedebilirdi. Bilakis bu Nisa suresi 65. Ayette, Bakara suresi 151. Ayetteki 'kitap ve hikmeti öğreten' vurgusu ile çelişmeyen 'Resulün hakemliği' vurgusu yapılmıştır. Böylece, Resulün kendisine indirilen kitap ve hikmet üzerinden hakem kılındığı bildirilmiş oldu. Resulün 'hakem' olduğunu bildiren Nisa suresi 65. Ayetin nesh olduğuna dair bir ayet olmadığı halde, nesh olduğuna dair bir algı oluşmuş durumdadır. 

Bundan dolayı Kur an ın önemine dair ayetlerden 4-5 tane seçip, sadece onlardan bahsedilmektedir. Resulullah ın sünnetiyle ilgili bu bahsettiğimiz ayetlerin nesh olduğuna dair bir algıyla, sünneti vurgulayan bu ayetlerden ise pek bahsedilmemektedir. Halbuki ayetleri ancak Allah nesheder. Bu ayetlerin nesh olduğuna dair ise bir ayet yok. 

Bakara suresi 151. Ayette açıkça şöyle buyrulmaktadır:

Nitekim içinizden, size ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti (sünneti) öğreten, size bilmediğiniz şeyleri öğreten bir Resul gönderdik.

Bakara suresi 151. Ayetteki, Resulün bize öğrettiği kitabın korunduğunu kabul ettiği halde, Resulün kitap ve hikmet (sünnet) ile ilgili öğrettiği şeylerin, daha başka öğrettiği bilmediğimiz şeylerin, aynı ayette bize referans olarak verildiği halde korunmadığını iddia eden kişi, muallim peygamberimizin (a.s) öğrettiği kitap ve hikmete dair bilgilendirmelerin günümüzdeki insanlara ulaşmadığını iddia etmiş olur.

Kur an ın Bakara suresi 151. Ayetteki, Allah Resulü için kullandığı 'size kitap ve hikmeti öğreten' vurgusuna rağmen, peygamberimizin (a.s) günümüzdeki insanlara kitap ve hikmet ile ilgili öğrettiklerinin ulaşmadığını söyleyen biri, kıyamete kadar geçerli Kur an ın,  'size kitap ve hikmeti öğreten bir Resul' iddiasının haşa boşa düştüğünü zannederek, bu ayetin bu kısmını nesh eden ayet olmadığı halde bu ayetin bu kısmını kendi aklının zannına göre nesh etmiş olmaz mı? 

İsra suresi 32. ayette geçen 'Zinaya yaklaşmayın' emrinin uygulamasını günümüzdeki modern ihtilaflara mahal vermeyecek şekilde günlük hayatta nasıl olacağı gösteren, kitap ve hikmeti öğreten Allah Resulünün örnekliğinin günümüze ulaşmadığını düşünen biri, 'size kitap ve hikmeti öğreten' ve 'Resulullah ta güzel bir örneklik vardır' ayetlerinin tarihsel olduğu gibi bir algısı oluşmuş durumdadır. 

Bu okuma biçimi, her şeyin öncesi ve sonrası bilinerek var edilen kainattaki ilahi düzene ve ilahi adalete tanıklık eden fıtrata muhalif bir okuma biçimidir. Bu durum ancak, hadiselerin gerçekleşmesinde manevi sebepleri göz ardı etmesi yüzünden, her şeyi ezeli ilimle yaratan mutlak güce hakkıyla boyun eğememesiyle ancak açıklanabilir.

Hz. Musaya iman etmeyip, kavmiyle birlikte helak olmuş firavunun günümüzde, İngilteredeki müzede sergilenen cesedi yerine, birileri tarafından şer niyetiyle bu cesedin korunmuşluğu hususunda bizi şüpheye düşürmek için çok kuvvetli gibi görünen delillerle diyelim ki, bize bozulmamış başka bir ceset gösterildi; Diyelim ki, birileri şer niyetiyle, korunmuş helak bölgeleriyle ilgili bizi şüpheye düşürmek için uydurma bazı helak hikayeleriyle uydurma bazı harabe bölgeler bize gösterildi;

Diyelim ki, bize karşı şer işlemek adına, korunmuş Kur an hakkında bizi şüpheye düşürmek için Kur an da olmayan uydurma yüzlerce söz, Kur an ayetleri diye gösterildi; Diyelim ki birisi, (günümüzde olduğu gibi) 'bazı ayetler Kur an a sonradan eklendi' diye belirtip, insanımızın aklını karıştıracak şekilde, kendisine göre de çok hikmetli görünen açıklamalarda bulundu; Diyelim ki, korunmuş Allah Resulünün sünnetiyle ilgili şüphe oluşturmak için tamamen şer niyetiyle Allah Resulüne atfen uydurulmuş yüzlerce söz, hadis-i şerif diye önümüze kondu. 

'Tüm bunlar, bizim şerle olan imtihanımızdır' deriz, Kur an ın bakılmasını istediği ne varsa, bunların korunduğuna yine de iman ederiz. 

Firavunun cesedinin İngiltere müzesinde sergilendiğine dair bize verilen haberi zanni bilgi diye küçümseyen biri, firavunun cesedinin korunmasıyla ilgili her habere küçümsediği bir zanni bilgi diye bakıp, firavunun cesediyle ilgili insanlar tarafından verilen haberleri eğer hiçdikkate almazsa, firavunun cesedinin korunduğuna işaret eden ilgili ayetin nesh edildiğini kabul etmiş olur. 

Aynı şey, helak olan kavimlerle ilgili verilen haberler içinde geçerlidir. Helak olan kavimlerle ilgili insanların verdiği haberlere zanni bilgi deyip küçümseyen biri, bu haberleri hiçdikkate almayacaksa eğer, helak olan kavimlerin ilahi koruma altındaki kalıntılarına bakıp, ibret alınmasıyla ilgili ayetlerin nesh edildiğine dair, zihninde bir algı oluşmuş demektir. Halbuki Tevbe suresi 70. Ayette, helak olan kavimlerden bahsedilerek, bu helak olan kavimlerin 'haberi gelmedi mi?' diye sorulmaktadır. Kur anda bakılması istenen şeylerle ilgili verilen haberlerin, zanni bilgi diye küçümsemenin doğru olmadığını, bu Tevbe suresindeki 70. Ayet bize iyice göstermektedir. 

Ayrıca Hucurat suresi 6. Ayette 'Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın.' diye belirtilerek, verilen haberin zan diye küçümsenerek atılması istenmemektedir. Bundan dolayı haberi getirenin adil olup, olmadığı araştırılır. 

Bize verilen haberler hiçdikkate alınmadan, araştırılmadan zan diye küçümsenip atılırsa, Tevbe suresi 70. Ayet ve Hucurat suresi 6. Ayetin, hayatın gerçekliğine uymadığı gibi bir düşünceyle, şu anki hayatımıza dokunmadığı gibi bir algıyla, bu ayetler nesh edilmiş gibi başka bir algı oluşur. 

Tevbe 70. Ayet, Hucurat suresi 6. Ayet, günlük hayatta insanların pek çok konuda haber alıp, bu haberi değerlendirerek yaşadığını çok iyi bilen Allah tarafından gönderilmiştir. 

Özellikle ibadetlerin ve ahlaki öğretilerin uygulanılması noktasında, Ahzab suresi 21. Ayette bahsedilen Allah Resulünün örnekliğine dair haberlerin, özellikle mütevatir haberlerin yaşanarak bize ulaşmasının dikkate alınmaması, bu Ahzab suresi 21. Ayetin ve ilgili diğer ayetlerin nesh edildiğine dair bir algının oluştuğunu gösterir. Halbuki ayetleri neshedecekse Allah nesheder. Bu konularla ilgili de Kur an da bir nesh ayeti yoktur. 

Doğa olaylarının ve insan iradesinin sonuçları, çok önceden ezeli ilimle bilindiğinden, insanoğluyla ilgili manevi sebepler dikkate alınarak, insanın ibret alabilmesi, bilgi edinebilmesi için Kur an tarafından bakılması istenen varlıkların ve helak olmuş kavimlerin kalıntılarının, irademiz dışındaki bir kaderle koşulların yönetilmesiyle korunmuş olduğuna, halen sapasağlam karşımızda görerek şahit oluyoruz. 

Yüzyıllardır doğal afetler, insanların şerleri ve savaşları özgür iradeleriyle hiçdurmadan sürse bile, savaşlarda füzeler ve bombalar kullanılmış olsada, Kur an da bahsedilen helak olmuş kavimlerin kalıntıları, firavunun cesedi yok edilemedi. Bunların manevi sebepler vesilesiyle korunduğuna şahit olmamız sayesinde, 14 asır boyunca Kur an ve sünnetin nasıl korunduğunu gözümüzle görmesekte, korunduğuna inanabiliriz.