Korkularım var. Fena halde kaygılandırıyorlar beni. Onları aklıma getirmemek için uğraştıkça hep zihnimde kalıyorlar büyüdükçe büyüyorlar içimde. 

Dağın tepesinden yuvarlanan bir kartopu gibi. Önce minik, masum ilerlemeye başlıyor. Yuvarlandıkça büyüyor. Ve büyüyerek geliyor üzerime üzerime. Kaygılarım artıyor, paniğe kapılıp gerisin geri kaçmaya başlı-yorum kaçtıkça bir dev olup büyüyor, kocaman bir heyulaya dönüşüyor minik, masum kartopu. Endişe katsayım artıyor, kocaman topun altında ezilecek olmanın paniğiyle kaçacak yer bulamıyorum. Kendimi, boynuna kement atılmış bir köle gibi hissediyorum. 

Özgürlüğümün dört bir yanına örülmüş duvarlar içinde kıvranıp dururken korktuğumun başıma gelmesinin mukadder olduğunu anlıyorum. O anda tek bir şey düşünüyorum nihayetinde kardır, yumuşaktır beni ezip öldürmez deyip boylu boyunca yere uzanıp kendimi toprağa gömmeye çalışıyorum. Ve üzerimden bir silindir gibi geçiyor.   

Son bir cesaret kurtulmama sebep oluyor. Ama yine de keşkelerimden kurtulamıyorum keşke kartopu daha küçükken ondan korkup kaçmak yerine üzerine gidip topu elime alarak derenin derinliklerine doğru fırlatsaydım, keyif yapsaydım.   

Bu deneyim bana, korkularımı birebir yaşayacağımı fark ettiriyor ve bu farkındalık korkularımdan kurtulmanın yolunu keşfetmemi sağlıyor. Anlıyorum ki korkularım içimde ördüğüm duvarlar arasında kendi ellerimle beslediğim canavarlarmış.

Ve özgür insanların yürekleri de özgür olur diyerek salıyorum onları evrenin derinliklerine. Canavarların sürekli korku salmasına kafa tutup ben salıyorum onları içimden. İçimdeki duvarlar yıkılınca kocaman alanlar açılıyor, yTamamüreğim yalnızca bana kalıyor.