1941 yılında yayınına başlanmış olan bir ansiklopedi vardır: İslâm-Türk Ansiklopedisi Muhitülmaarif Mecmuası. Bu ad biraz değişik bir ad olması ile de farkedilir. Sahibi ve genel yayın müdürü Eşref Edib`tir. Ne yazık ki bu ansiklopedinin bütün fasikülleri kütüphanemde yoktur.

Acaba bugün Eşref Edib eskiden olduğu kadar tanınıyor mu? Bu soruyu biraz açayım. Şiire bir fildişi kule mantığı içinde bakmayan, Türk edebiyatının kaynaklarının zengin, köklerinin de sağlam oluşunun farkında bulunan aydınların Mehmed  kif çevresine baktıklarında sessiz sedasız çalışkanlığı ile tanıyacakları bir kültür adamıdır Eşref Edib. Tercüme-i halini bilmek isteyenler Diyanet Vakfı tarafından yayınlanmakta olan İslâm Ansiklopedisine bakabilirler.

Eşref Edip, Â kif`in 'Sebilürreşad klişesini alır, sen de gelirsin' dediği şahsiyettir. İnanmış ve kendini hizmete adamış insanların en seçkinlerinden biri.

Eşref Edib 1941`de İslâm-Türk Ansiklopedisi 'Muhitül Maarif'i yayınlamaya başlarken bir sözcü, bir mümessil konumundadır.

İslâm esaslarının ve o esasların özüyle maya tutmuş olan ilim ve edebiyatının ruhen mensubu Necip Fazıl Kısakürek, ilk dönem çerçeve`lerinde 'İslâm Ansiklopedisi' başlıklı bir yazı yazmıştır (Çerçeve, 1940 kitabından bugün okumak mümkündür). O yazıyı okumalıyız. Necip Fazıl`ın oradaki yaklaşımı görüldükten sonra, Eşref Edib`in neyin mümessili olduğu fehm edilecektir diye düşünüyorum.

Bu ansiklopedi çıktığı zaman Mehmet  kif yaşıyor olsa idi, büyük bir ihtimalle onun yazıları da yer alırdı.

Mehmet  kif`in 1936 yılında vefatından sonra son dönemin Osmanlı âlimleri diyebileceğimiz isimlerin bu ilginçansiklopedide efradını câmi ağyarını mâni bir ruhla maddeler yazdığını görüyoruz. Fakat bu noktada bir hususa açıklık getirmemiz gerekir. Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmed Hamdi Akseki, Ali Himmet Berki, Sadeddin Nüzhet Ergun, M.Şakir Ü lkütaşır, Ömer Rıza Doğrul, Dr. Abdullah Zihni Soysal (Erzurum Meb`usu) General Pertev (Demirhan) ve şu anda aklıma gelmemiş olan sahasında ehil bir çok kalem sahibi aydınları bir araya getirmiş olan alternatif ansiklopedinin sebebi o sırada yayınlanmakta olan İslâm Ansiklopedisi`nin fasiküllerinde çıkan yazıların okuyanları dehşete düşürecek hatalar hatta çarpık yaklaşımlardan ötürü İslâm ve İslâm ilim ve medeniyeti gerçeklerine, kaliteleri ile ters düşen, çelişen kanaatlerle dolu olmasıdır. Andığımız aydınlar topluluğu bu gidişe bir dur demenin gereğine inanmış ve olanca olgunluk ile çalışmaya koyulmuşlardı.

Böylece Muhitilmaarif bir tepkiden doğmuş olan bir ansiklopedi girişimi olmuştur.  Fakat o, içerdiği sağlam muhtevalı yazılarla o dönemde, o ağır şartlarda, alternatif bir ocak olmuştur. Hassas fakat elinden bir şey gelmeyen, üstelik İkinci CihanHarbi Türkiye`sinde kendi sessizliğine çekilmiş cemiyetin eli ve dili olmuş yayınlar arasında Eşref Edib ve yazı arkadaşlarının seviyeli ürünlerini görüyoruz.

Şu anda masamda 3 Ekim 1941 tarihli 20 numaralı fasikül bulunuyor. Eşref Edib`in (imzasız) yazısının başlığı: 'İslâm Ansiklopedisinde 'Allah' bahsini yazan misyoner kimdir?'... Eşref Edib gönlü yaralı hasret içinde bir beyan bekleyen Türk milletine, madde yazarı hakkında şu bilgiyi veriyor: ... Bu bahis İngiltere`nin en meşhur misyonerlerinden mister D.B. McDonald tarafından yazılmış bulunmaktadır... 1863`de doğmuş olduğuna göre elli beş senesini nasraniyeti yaymak için çalışmakla geçirmiştir.' Adı geçen McDonald`ın Aspects of İslâm adlı eserinde, önsözde 'Müslümanlar arasında çalışacak hıristiyan misyonerlerin ne gibi vasıfları haiz olmaları gerektiğini anlattığını da kamuoyunun görüşüne sunuyor.

Muhitülmaarif`in bu sayısında Ömer Rıza Doğrul`un 'Â lihe' maddesindeki bir nokta beni ayrıca ilgilendirdi. (Â lihe ilâh`ın çoğuludur.)

Hz. İsa`nın başlıca hedefi olan 'din ruhunu canlandırma' eski devirlerin ortakkoşucu inanışlarına kanaat önderlerinin daha bir sarılmasına yol açmıştır. Sosyoloji ilminin izah edeceği bir husustur. İsa, tevhide çağırdıkça, o zamanın 'birileri' Mitra kültürünü parlatmaya koyuluyor. Doğrul, devamla 'Tarsuslu Saul  namında bir Yahudi anlattığımız gizli mezheblerle bu felsefeyi (Allah`ın oğlu kültü) karıştırarak Hıristiyanlığı yani Mesihiyyet`i icad etmiştir.' Ve bakınız: 'Pol (Saul), Yahudilerden ayrılarak Cumartesi yerine Mitra mezhebinin Pazar`ını kabul etmiştir.

Bu aynı zamanda şu demektir: Kiliselerde artık İsa`nın namaz kılması.' unutulacaktı. Bir esas olan rükû ve secde işte böyle kalkmıştır. Hıristiyanlar Mitra ritüellerini aldılar ve yeni Mitra olarak İsa`nın suretlerine ibadete başladılar. Bu oyunu anlayamadılar. Ve yayıldı. Günümüzde İslâm üzerinde de bir kurcalamadır gidiyor.