İngiltere`de başkent Londra`da yaklaşık on iki yüzyıldan beridir devam etmekte olan monarşik rejim konusunda televizyon aracılığı ile bir anket yapılmıştı 1997`nin ilk haftasında. Belki bir mini referandum niteliğinde olan bu anketten çıkan sonuçlar üzerinde biraz durmamız gerekir. Çünkü İngiltere`nin hal ve akıbeti ile Türkiye`nin yakın tarihinde yaşadıkları arasında ilişki vardı. Unutulmaması gereken olaylar vardır. Büyük Britanya İmparatorluğu`nun -Rusya ile birlikte- Osmanlı büyük devletinin içişlerine nüfuz siyaseti tarihin başlı başına bir dosyası olmuştur. Merkezde Osmanlı devlet ve medeniyetini hedef alarak, yöntem olarak da İstanbul`u çevreden yavaş yavaş kuşatma siyasetini, 'İngiliz siyaseti' incelikleri ile birkaçyüzyıl öncesinden ilerdeki günleri beklemek özüyle uygulamış olan bir devlettir İngiltere.

Hilâfetin Kahire`den İstanbul`a intikalinden itibaren İslâm coğrafyasında gerçekleşmiş olan İslâm ruhu sayesinde homojen bir toplum teşkil edebilmiş bulunan evrensel İslâm devletini, ırk asabiyetinin farkına vardırmak yolu ile dışarıdan etkilemenin sistemini kurmuştu. Irk duygusunun, müslümanların din yorumunda şahsî özgürlüklerini istismar yolu ile kabartılması, yemişlerini 19. ve 20. yüzyılda devşirdikleri bir usulleri olmuştur. İngiltere ve diğer Avrupa Amerika devletleri, İslâm özü ile oynamanın metafizik ve insanî sakıncalarını idrak edememişlerdir. Herşeyden önce İsa Peygamberi Tanrı`nın oğlu olarak kabulleri buna engel. Peyamber duyguları da, Tanrı duyguları da bozulmuş.

Ankette alınan sonuçlara göre, krallığın devamını isteyenler yüz kişide altmış altı kişi. Monarşiye karşı olanların oranı ise yüzde otuz dört. İngilizler arasında bu rakamlar nasıl psikolojilere yol açar kestirmek pek kolay değil. Ama görünümün dili biraz şöyle: Majestelerinin ülkelerinde (İngiltere, iki İrlandalar, İskoçya ve Galler`i kastediyoruz) krallık taraftarlarının oranı toplumdaki egemen görüşü yeterince temsil ediyor ancak meşrutî Krallık`a itiraz edenlerin sayısı yükselmiş. Az buz bir oran değil kraliyete karşı olanlar. Söz bu ya, bir parti kursalar yüzde otuz dört oy alırlar!..

Anketin ilginçyanı İskoçasıllılardan gelen yüzde oranı yüz İskoçtan elli altısı daha ileri gidiyor ve cumhuriyet istiyorlar. İrlanda`dan bir bahisse haberde yer almıyordu. Öyle veya böyle! İngiliz halkı Britanya adasında yaşayacaklar. Barışla ve kültür tadıyla yaşasınlar. Devlet bütün sömürgelerinden çekildi diye, ada, Atlantik`te bir buz parçasına teşbih edilecek değil. Gönül, halkın devletin yanlışları yüzünden bir tükenişe doğru gitmesine razı değil.

Futboldan önce kolonyalizmin, ırk ayrımlarının, hukuk dışı insan ticaretlerinin, kıtalarında yaşamak tabiiliğini kullanacak halkları ezmenin, kırmanın, sömürmenin beşiği bir İngiltere`nin korkuları çeşitlidir artık. Bu devlet tarihin rövanşlı olduğunu, çöküş güneşinde olsun idrak edebilir mi acaba? Londra ağırbaşlı bir şehir. İngiliz Uluslar Topluluğu`nun bir nevi dersaadeti, Thatcher, son yirmi yılda çatırdayan krallık ailesi prestiji altında, devletin gelenekleşmiş gurur duruşunu bir kenara bırakarak, bir dünya haritası önünde, küreyi yavaş yavaş döndürerek, kendine özgü bir realizm örneği verdi tarihsel düşman Almanya`dan bir kez daha ürkerek devleti ile ilişkili tüm halkları, büyük küçük devletleri bir bir teemmül etti. Çöküş sürecine girildiğini ondan öncekiler tesbit ediyorlardı Demir Leydi -bu sıfat kendisine son kurtuluş ümidi gibi bakılmasını mı gösteriyor?- çöküşü itiraf, hatta ilân etti.

İlgisinin kesildiği zamana tasarruf, halkları hâlâ karşı karşıya getirmek. İlkinin imkânı yoktur, ikincisi ise Britanya Devleti`nin alışkanlığı...

Avrupa Birliği dönem başkanlığı süresince İngiltere yapıcı göründü. Fransız-Alman safının Türkiye`nin alınması hususundaki alerjisine karşı çıktı. Güzel de, C. Rice devreye girmeseydi ne olacaktı? Türkiye Amerika`ya niçin borçlu olsundu? Avrupa 'ruhu' bunu sindirebilecek mi?