Dünya edebiyatında şiirden romana kadar, her güzel esere konu olmuş, yedi büyük öykü olduğu söylenir. Her başarılı yazarın, bu yedi öyküden birini ya da birkaçını bir arada, sanki daha önce  hiç yazılmamış gibi, çağına uyarlayarak, yeniden yazmasını bilenlerin arasından çıktığı bilinir. Fuzuli’den Shakespeare’e kadar, dünya edebiyatında söz konusu, sanatçıların pek çok örneği vardır. Yüzyıllar içinde değişmeyen öyküler, değiştirilerek anlatılmıştır,anlatılmaya devam edilmektedir.

Edebiyat için geçerli olan, ekonomi için de geçerlidir. Bunun için Charles H. Turner ve Alfons Trompenaars, değişik ülkelerin üretim yapılarının dayandığı, kültürel değerleri inceledikleri kitaplarına, “Kapitalizmin Yedi Kültürü” adını vermişlerdir. Onlara göre dünyada, toplumların yoksulluğunu gidermek için,üretim gücünü artırmanın, bütün ülkelerinde, uygulanan yedi yolu vardır. Dünyada yasaları değişmeyen ekonominin, ülkelere göre uygulamaları değişmektedir.  

Avrupalı yazarlar değişik ülkelerin, yöneticileriyle yaptıkları anket ve görüşmelerden sonra, üretim gücünü artırmanın dayandığı değerlerin, doğrusal olmaktan daha çok, dairesel olduğu görüşüne varmışlar. Onlar kişisel ve toplumsal yararların, nasıl iç içe ve birbirine bağlı olduklarını göstermek için, Adam Smith’in liberal bakışından yararlanıyorlar. Smith’in herkes kendi yararını düşünürse, “Görünmeyen el” kişisel yararları, toplumsal yararlara dönüştürür, görüşünü benimsemektedirler. 

Ülkelerde toplumsal kazançlar, bireysel kazançlardan kaynaklanır. Ülkelerde tek tek insanlar, etik dışı yollara başvurmadan, gelirlerini artırmaya çalışırlarsa, aynı zamanda toplumun da gelirlerinini artırmış olurlar. Göllerdeki balıklar hazır yemek değildir. İnsanlara balık tutması öğretilerek, kişisel  ve toplumsal üretim güçleri büyütülür. Anadolu’da söylenildiği gibi: “İnsanın yararlısı insana yararlı olandır.” Kendine ve başkasına yararı olmayanların, topluma yararları olmaz. 

İnsanlar birlikte yaşamak zorundadırlar.Toplumları zenginleştirenler, ürettiklerinden daha fazlasını tüketenler değil, tükettiklerinden kat kat fazlasını üretenlerdir. Kitapta dünyadaki üretim kültürü, iki ana gruba ayrılmaktadır. Bir tarafta insana odaklanarak, “İnsan için iyi olan, toplum için de iyidir” diyenler, bir tarafta “Toplum için iyi olan, insan için iyidir” diyenler vardır. Birincisinde İngiltere, Amerika, Hollanda ve İsveç, ikincisinde Japonya, Almanya ve Fransa yer almaktadır. 

Dünyada iki farklı üretim kültürü gelişmiştir. Biri Amerika’nın “tüketim”, biri Japonya’nın “üretim” kültürüdür. Dünyadaki bütün ülkeler, tüketim ya da üretim odaklı ekonomi yaklaşımlarının, kendilerine özgü birleşimlerini uygulamaktadırlar. Çünkü düz kare dünyada, birbirinden etkilenmeyen, kendi sınırlarının arkasına çekilmiş ülkeler yoktur. Dünya pazarlarında alıcı ve satıcı olmayan ülkeler, ekonomik ve kültürel alanda, varlıklarını koruyamazlar.  

Tarih boyunca güçlü ekonomilerin, ortak paydası dürüstlüklük olmuştur.

Dürüstlerin doğru pazarlarında, doğruluk alınır doğruluk satılır.
Dürüstlüğün ekonomisi, dürüstlük kültürüne dayanır.