Dünyada ilk ve son defa atom bombası, 1945 yılının Ağustos ayında, Amerikalılar tarafından Japonya’da Hiroşima'ya atılmıştır.

 Hiroşima’nın ardından üç gün sonra ikinci atom bombası Nagazaki’ye atılır. Japonya’nın iki şehrinin haritadan silinmesi ve yüzbinlerce Japon’un hayatını yitirmesi, Japonya'yı kayıtsız ve şartsız Amerika’ya teslim olmak zorunda bırakır. Amerika’nın İki atom bombasıyla, Japonya’da bütün insanlık, binlerce defa öldürülmüştür. Japonya’ya atılan atom bombaları insanlık tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.

Anadolu’nun bütün insanlığı kucaklayan küresel sesi, Sezai Karakoç “Kutsal At” şiirinde: “Cezayir’de atların / Gördüğünü kimse görmedi / Kimse bu ölümlerle / Cezayir’li gibi / Ve Cezayir’li kadar ölmedi” dizeleriyle, Cezayir savaşını ölümsüzleştirmiştir. Karakoç’un Cezayirliler için dizelere döktüğü ölümler, Nagazakililer, Hiroşimalılar, Saraybosnalılar, Gazzeliler, Bağdatlılar, Halepliler, Musullular, Kerküklüler ve Kabilliler için de geçerlidir. Ancak dünyada kimse Hiroşima ve Nagazaki’de, Japonların gördüklerini görmemiştir.

Einstein’nin “Enerji eşittir madde çarpı hızın karesi” formülüyle, maddeyi enerjiye dönüştürme yolunu açmıştır. Einstein’in açtığı yolu genişleten Amerika, dünyanın önde gelen Fizikçilerini bir araya getirerek, ilk atom bombasının sahibi olmuştur. Fizikçilerin oluşturduğu ekibin yöneticisi Robert Oppenheimer, atom bombalarının atılmasının sonuçlarını gördükten sonra, “Ben ölümün kendisi, dünyaların yok edicisi oldum” diyerek, kalan ömrü boyunca acı çekmiştir. Çekirdek Fizikçilerin sınırsız enerji elde etme hırsı, Japonya’nın iki büyük şehrini yok etmiştir.

New Mexico çölünde, 1945 yılında atom bombasının denemesine katılan Fizikçi ve Generaller, bombanın patlamasıyla  birlikte, oluşan büyük bir gürültü ve ışıktan dehşete kapılmışlardır. Onlar farkında olmadan, dünyayı binlerce defa yok edecek, uranyumda gizli büyük bir enerjiyi ortaya çıkarmanın, sorumluluğunu yüklenmişlerdir. Einstein başta olmak üzere Nükleer Fizikçiler, dünyayı Cehenneme çevirme silahları olan, atom bombalarının üretimine destek olmuşlar ve üretimine öncülük yapmışlar, Amerika'yla birlikte  bütün insanlığın katilleri olmuşlardır.Yeni yüzyılda Amerika'yı, Rusya ve İsrail izlemeye çalışıyor.

Dünyanın geleceğini tehdit eden, dehşet verici nükleer silahlarla, dünya yeni bir çağa, bir atom çağına girmiştir. Büyük dinlerin ortaya çıktığı, beş bin yıllık insanlık birikiminin, seküler Batı kültürünün geliştirdiği bombalarla, kısa zamanda bir toz ve duman bulutuna çevrilip, yok olup gitmemesi için, bütün edebiyatçılara, bütün aydınlara büyük sorumluluklar düşmektedir. Hiroşima ile başlayan korku çağı,Bağdat'la,Grozni'yle, Halep'le,Kiew'le, Gazze'yle devam etmektedir. Bu yüzden korku çağını umut çağına, dönüştürecek olanlar, silah üreten fizikçiler değil, sevgi saçan edebiyatçılar olacaktır.

Dehşet verici savaş çağını, güven verici barış ve umut çağına dönüştürmede, Felsefeci Alfred North Whitehead’in vurguladığı gibi: “Yeni bir bakış açısı, yeni bir vizyon, yeni bir bilim ve yeni bir teknolojiden çok daha önemlidir." Yirmibirinci yüzyılın bir barış yüzyılı olabilmesi için, dünyanın yeni silahlardan daha çok, yeni bilgilere, yeni bilgeliklere ihtiyacı vardır. 

Geçen yüzyılın yıkıcı güçleriyle, gelen yüzyılın sorunları çözülmez. 

Yirmibirinci yüzyıl askerlerin değil, bilgelerin yüzyılı olacaktır.

Dünya yeni sözler söyleyecek,bilgeleri beklemektedir.